15 Mayıs 2013 Çarşamba

Bu Kanat mıdır Yoksa Tüy mü?

Birgül Ayman Güler
CHP İzmir Milletvekili, PM Üyesi

Radikal Gazetesi, yine ilginç siyasal roller üstlenmiş durumda.

Yayın yaşamına girerken kendisini kamuoyuna “o bir radikal!” sloganıyla tanıtmıştı. Şimdilerde bu gazetenin genel yayın yönetmeni, “Fethullah Gülen ile Ufuk Turu” adlı kitabın sahibi; mesleğe de Zaman Gazetesi’nde başlamış bir yayıncı. Söz konusu gazete şimdi “CHP sol kanat”, Halkevleri ve ÖDP arasında “ittifak”ın yayımcısı gibi konuşuyor.

CHP adına konuşan kişi ise Mehmet Karlı. Ne var ki, söz konusu kişinin CHP yönetiminde herhangi bir yetki ve sorumluluğu bulunmuyor. CHP adına hangi yetkiye dayanarak konuştuğu merak konusu.

**

Radikal Gazetesi 14 Mayıs 2013 Salı günü bir haber yaptı ve şöyle yazdı:
"CHP’de “Barış İçin Demokrasi” bildirisine imza atan sol kanat, parti içindeki karşılaştığı tepkiye rağmen geri adım atmıyor. CHP’nin sol kanadı ÖDP ve Halkevleri ile Anadolu’ya çıkıyor..."
Aynı haberde CHP adına konuştuğu ileri sürülen Mehmet Karlı’nın ağzından şu sözler yer aldı:
“Barış İçin Demokrasi“ bildirisini hazırlayan Mehmet Karlı, sosyaldemokratlarla sosyalistlerin tabanda buluşmasını hedeflediklerini vurguluyor. ÖDP ve Halkevleri’nin yanı sıra başkaca sosyalist gruplarla da temasta olduklarını ifade eden Karlı, “Bildiride ifade ettiğimiz barışa ilişkin görüşümüzü yayma, demokrasi için gerekli adımların atılması yönünde hükümete basınç uygulama amacındayız. Türkiye’nin birçok ilinden davet alıyoruz. Bu ülkeye barış gelecekse demorasiyle gelecek diye düşünüyoruz” dedi.
Demeç, aynı gün diğer iki kesim tarafından yalanlandı:

Halkevleri Genel Başkanı “ne ‘siyasi bir ittifak’ ne de ‘ortak siyasi kampanya’ söz konusudur; söz konusu olan yalnızca bir panele katılmaktır” açıklaması yaptı. Haberin Karlı'ya dayanılarak yapıldığını, kendilerine hiçbir şey sorulmadığını belirterek de doğru gazetecilik için uyarıda bulundu.

ÖDP Genel Başkanı da, CHP’li sol kanatla herhangi bir ittifaklarının bulunmadığını, toplantılar dizisinde yer almadıklarını açıkladı.


**

Şimdi biz bu durumu nasıl görmeliyiz?

Kanat bir omurgaya bağlı olan kuş uzvudur; gerçek kanatlar bağlı oldukları bünyeyi uçururlar. Omurgaya bağlı olmayan kanat görüntüleriyse en fazla “tüy”dür; onların da işte böyle istenmeyen sonuçları olur.

Kanat hep ya sol tarafta ya hep sağ taraftadır; ama tüy, bir o yana bir bu yana uçuşur durur. Cemaat gazetesinde "solculuk" da işte bu nedenle mümkün olur.

Sözcü diye konuşan kişi CHP’de yetkisiz… Gazete Gülen’den… Ortaklar birliği yalanlamış!

Yüz yaşına uzanan kocaman bir siyaset çınarı olan Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşmak bu kadar kolay değildir. 

Yetkili ya da yetkisiz hiç kimsenin de CHP’yi bu duruma düşürmeye hakkı yoktur. [BAG, 15 Mayıs 2013]


9 Mayıs 2013 Perşembe

BİRLİĞE ÇAĞRI Basın Bildirisi 9 Mayıs 2013

BİRLİĞE ÇAĞRI, Basın bildirisi, 9 Mayıs 2013

Cumhuriyet Halk Partisi; gücünü ilkelerinden, ideolojisinden, Cumhuriyetin kurucu iradesine sahip çıkmaktan ve bu konularda asla ödün vermeyen örgütüyle partililerinden almaktadır.

CHP Milletvekilleri Gürkut Acar, Süheyl Batum, Birgül Ayman Güler, İsa Gök, Şevki Kulkuloğlu, Nur Serter ve Dilek Akagün Yılmaz Meclis’te düzenledikleri Basın Toplantısı’nda; “ Cumhuriyet Halk Partisi, terör örgütü PKK ile pazarlık sürecinin ve ‘barış’ adı altında sergilenen çözülme senaryosunun paydaşı olmamıştır ve olmayacaktır” dediler.

İstanbul Milletvekili Nur Serter’in okuduğu, ortak hazırlanan basın açıklaması metninde, partinin birlik ve bütünlüğü zedelenmeden, tarihsel gücünü ve Türk siyasetindeki önemini bilerek siyaset yapmanın, tüm milletvekilleri ve parti yöneticileri için bir yükümlülük olduğu vurgulandı.

Açıklamada partinin ilkeleri ve ideolojisi ile bağdaşmayan, CHP’nin öncülük etmediği ve CHP kurumsal kimliğini taşımayan bildirilere imza atmanın, CHP’nin birlik ve bütünlüğüne zarar verdiği belirtilerek, “Barış İçin Demokrasi” adı ile yer alan bildiri, beş maddelik açıklama ile eleştirildi.

(1) Terör örgütünün silah bırakmayacağını açıkça ilan etmesini tamamen görmezden gelerek PKK-BDP tezlerini desteklemektedir.

(2) “Etnisite temelli olmayan bir yurttaşlık tanımı” önererek Türk Milleti ve Türk Vatandaşlığı kavramının Anayasa’dan çıkarılmasını öngörmektedir. Bu, yurttaşların eşitliği yerine etnik yapıların eşitliğini öngörmek demektir. Bu öneri, PKK-BDP-AKP taleplerine açık bir destek anlamı taşımakta ve PKK siyasetinin anayasal taleplerine destek vermektedir.

(3) Türkçe dışındaki dillerde siyaset yapılabilmesi talebine yer vererek, parlamento çalışmalarını Türkçe dışındaki dillere açma girişiminde bulunmaktadır.

(4) Özel Yetkili Mahkemelerin verdiği tüm kararlara karşı yeniden yargılama süreçlerinin işletilmesini öngörmektedir. Bu yolla Abdullah Öcalan’ın yeniden yargılanıp salıverilmesinin yolu açılmaktadır.

(5) Yerel yönetimlerden değil, yerel iktidarlardan söz ederek federasyonun da yolunu açmaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesine her zaman destek vermiştir; ancak, muğlak ifadeler altına gizleyerek Öcalan ve Karayılan tarafından dile getirilen “ulus devletin ortadan kaldırılması” ve “federasyon” önerilerine tamamen karşıdır.

“Abdullah Öcalan’ın taleplerinin Anayasa çalışmasında yer almasını amaçlayan ve buna “Barış Süreci” adı veren anlayışın CHP politikalarında yeri yoktur” ifadelerinin yer aldığını belirten Serter; “Cumhuriyet Halk Partisi, emperyalizme ve egemen sınıflara karşı ezilen sınıfların sesidir. İşte bu nedenledir ki, CHP demokrasinin, eşitliğin, özgürlüğün ve barışın teminatıdır” dedi.

“Birlik ve Bütünlüğünü Korumaya Davet Ediyoruz”

Açıklamada bazı milletvekilleri ve parti yöneticilerinin partinin resmi söylemi dışındaki arayışlara destek vermeleri eleştirilerek, bu durumun CHP’de izlenen politikanın etkinliğini ve güvenirliğini zaafa uğrattığı vurgusu yapıldı. Serter açıklamayı “tüm arkadaşlarımızı ve Partimizin yetkili kurullarını söz konusu bildirinin içeriğini yeniden değerlendirmeye ve partimizin ilke ve ideolojisiyle birlik ve bütünlüğünü korumaya davet ediyoruz” sözleri ile bitirdi.




8 Mayıs 2013 Çarşamba

ANAYASANIN KELEBEĞİ VATANDAŞLIK TANIMIDIR



Birgül AYMAN GÜLER 
CHP İzmir Milletvekili 

Kimi değişiklikler “kelebek etkisi”ne sahiptir. Bilindiği gibi kelebek etkisi, “bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilme” durumudur. Denir ki, bir yerlerde bir kelebeğin kanat çırpışı, dünyanın yarısını kasıp kavuran bir kasırgaya neden olabilir.

Bugünlerde Türkiye’de terör şantajıyla anayasa yapılıyor. Anayasa yapma süresi, 7 Mayıs 2013 günü alınan kararla 1 Temmuz 2013’e kadar uzatıldı.

Acaba anayasa değişikliğinde "kelebek etkisi" yaratacak olan değişiklik hangisidir?

Bazı kesimler, anayasa yapımında düğüm noktasının, AKP’nin son sürprizi olan ‘başkanlık sistemi’ olduğunu ileri sürmeye başladılar. Öcalan ‘Tayyip Bey istiyorsa destekleriz’ derken; BDP başkanı Demirtaş bir “olmaz” bir “olur” dedi. AKP başkanlık önerdi, BDP bölge idareleri… Biri tepeyi kurarken öbürü alt tarafı kurmaya girişti.

Yapılmak istenen değişikliklerde ağırlık merkezini doğru saptamak, yaşamsal öneme sahiptir.

Yaygınlaştırılmaya çalışıldığı gibi, anayasa tartışmalarında düğüm noktası ‘başkanlık rejimi’ mi?

Anayasa’nın kelebek etkisi yaratacak maddesi ‘başkanlık sistemi’ ya da başka bir nokta değil, ‘vatandaşlık maddesi’dir.

Vatandaşlık maddesinden “Türk vatandaşlığı” çıkarılıp “TC vatandaşlığı” getirildiğinde ya da yalnızca “vatandaşlık” dendiğinde şu düzenlemeler kendiliğinden yapılabilir hale gelir:
  • Birden fazla resmi dil kabul edilebilir, 
  • Eğitimde, savunmada, tüm kamu hizmetlerinde ve özel sektörde birden fazla resmi dil kullanımı mümkün kılınmış olur, 
  • Böylece “ulusal devlet” yıkılmış, yerine “milliyetler devleti” kurulmuş olur, 
  • Bölgesel resmi dillerin kabulüyle eyalet sistemi inşası gerekli hale gelir, 
  • Eyalet sistemi ise tepede ‘başkanlık rejimi’ gerektirir. 

Elbette parlamenter sistemin ‘başkanlık rejimi’ne dönüştürülmek istenmesi önemlidir; kabul edilmesi mümkün değildir.

Elbette ‘laiklik ilkesi’ önemlidir; bundan vazgeçilmesi mümkün değildir.

Elbette Atatürk ilke ve devrimlerinin tarihsel temel olarak kabul edilmesi, vazgeçmeyeceğimiz tavırların başında gelir.

Elbette “sosyal devlet”, “hukuk devleti”, “kuvvetler ayrılığı”, “yargının bağımsızlığı”, “temel hak ve özgürlükler” çok önemlidir.

Anayasanın tüm temel ilkeleri ve hatta her cümlesi önemlidir.

Ama, bugün yaşadığımız ortamda anayasa değişikliklerinin sert çekirdeğini “vatandaşlık tanımı” oluşturur.

Ya da şöyle diyebiliriz:

Anayasa değişikliklerinin kelebeği ‘vatandaşlık tanımı’dır; onun değiştirilmesi, tüm siyasal ve toplumsal yaşamı baştan aşağıya değiştirir. [BAG, 8 Mayıs 2013]


3 Mayıs 2013 Cuma

1 Mayıs 2013, Tandoğan-Ankara Konuşması

Birgül AYMAN GÜLER
CHP İzmir Milletvekili

Türkiye işçi sınıfına selam,

Selam yaratana…

Tohumların tohumuna serpilip gelişine selam

Bütün yemişlerimiz dallarınızdadır

Beklenen günler güzel günler ellerinizdedir.

Haklı günler büyük günler

Gündüzlerinde sömürülmeyen

Gecelerinde aç yatılmayan

Ekmek, gül ve hürriyet günleri

Türkiye işçi sınıfına selam

Meydanlarda hasretimizi haykıranlara

Toprağa, kitaba, işe hasretimizi

Hasretimizi ay yıldızlı, esir bayrağımıza

Düşmanı yenecek işçi sınıfına selam!

Paranın padişahlığını, karanlığını yobazın

Ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına

Türkiye işçi sınıfına selam

Selam yaratana!

Değerli dostlarım;

1 Mayıs 2013 günü Türkiye’nin pek çok yerinde, aynı şehirde pek çok alanda, dünyanın binlerce alanında toplandık.

Biz burada birbirimize konuşmuyoruz.

Biz buradan bütün alanlardaki işçi ve emekçi temsilcileriyle beraber sermaye sınıfına ve emperyalizme sesleniyoruz. Biz buradan emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı veren dünya haklarına sesleniyoruz.

Biz buradan savaşsız ve sömürüsüz bir dünya talebini milyonlarca insanla beraber dile getiriyoruz. Biz buradan Amerika ve Avrupa işçi sınıfına sesleniyoruz. Bugün 1 Mayıs alanlarında savaşsız ve sömürüsüz bir dünya talep eden Amerikan ve Avrupalı işçi sınıfı mensuplarına sesleniyoruz: İktidarlarınızı ve tekellerinizi artık sırtımızdan alın. Biz onları 1917 ve 1923 devrimleri ile sırtımızdan atmıştık. Bir kez daha sırtımızdan atmaya hazırlanıyoruz. Gelişmiş ülkelerin işçi sınıfları, elimizi tutun. Sizi, uluslararası dayanışmayla savaşa ve sömürüye son vermeye davet ediyoruz.

Biz buradan Irak’a sesleniyoruz. Biz buradan Suriye’ye, tehdit altındaki İran’a, topraklarını ve adalarını satmak zorunda kalan Yunanistan halkına sesleniyoruz. İran’a, Irak’a ve Suriye halklarına diyoruz ki, biz var oldukça endişe etmeyin! Topraklarımıza yerleştirdikleri patriotlarını ve füzelerini ateşleyemeyecekler.

Tüm dünya işçi sınıfına ve emekçilere, tüm barış güçlerine sesleniyorum.

Bugün ülkemizde yürüyen şey, ne çözüm ne barış sürecidir. Bu süreç denen şey, Türkiye ile beraber İran’ı, Irak’ı, Suriye’yi, bütün Orta Doğu ve Orta Asya’yı yakacak en büyük ateşin ilk çırasından başka hiçbir şey değildir. Bu çözüm süreci, bu barış süreci ne anaların gözyaşlarını dindirecek olandır; ne de çocuklarımızın kanlarının akmasına son verecek olandır. Bu süreç, doğal gaz ve enerji kaynakları peşindeki dünya emperyalizminin taşeronu AKP’nin fetihçi savaş çığlığından başka hiçbir şey değildir.

Her etnik kökenden Türk vatandaşlarına sesleniyorum. Özellikle Kürt kökenli vatandaşlarıma sesleniyorum. Biz Türkiye’de büyük barışı bu gericiliğe karşı beraberce mücadele ederek inşa ederiz. Biz bütün bölgemizde barışı ancak birlikte mücadele ederek inşa ederiz. Özellikle ama özellikle bizi milliyetler ve mezhepler savaşına sürükleyenlere karşı büyük kardeşlik elimizi uzatıyoruz. Bu eli tutun. Bu eli tutun, büyük barışın yolunu açalım.

Biz terör şantajıyla anayasa değiştirmeye evet demeyeceğiz. Biz mezhepler ve milliyetler savaşlarına açılan kapıların kapanması için elimizden ne geliyorsa ardımıza koymayacağız. Biz açılan savaş sürecini durdurmaya yeminliyiz.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi’nin parlamentodaki milletvekilleri, tüm ülkeye yayılmış olan Cumhuriyet Halk Partililer; ülkemizde, bölgemizde ve dünyada savaşsız ve sömürüsüz bir dünya için mücadeleye birlikte mücadeleye ve uluslararası dayanışmaya hazırız.

Zaferimiz kutlu olsun!