17 Eylül 2016 Cumartesi

BELEDİYELER, PKK ve CİAMAT’lar


Türkiye’de partilere ve idari birime göre belediye sayısı aşağıdaki tabloda görüldüğü gibi. Bu tablo, 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde ortaya çıktı.

Belediyelerin (belediye başkanlığı) yüzde 60’ı AKP’de. Büyük ya da küçük çok fark etmiyor; AKP payı tüm yerleşmelerde bu civarda geziyor.

Belediyelerin %17’si CHP’nin, %12’si MHP’nin.

Toplam belediyelerin %7’si, seçime BDP –Barış ve Demokrasi Partisi adıyla giren ve aynı yıl adını DBP –Demokratik Bölgeler Partisi diye değiştiren, milletvekilleri bakımından ise seçmenine kendini HDP –Halkların Demokrasi Partisi adıyla sunan etnikçi partiye ait.

2014/2016
BELEDİYE SAYISI
BŞB
BŞB İLÇE
İL
İLÇE
BELDE
AK PARTİ
843
18
326
30
250
219
CHP
232
6
102
8
55
61
MHP
166
3
46
5
56
56
BDP (=DBP)
96
3
43
7
21
22
DİĞER
60
0
2
1
18
39
TOPLAM
1397
30
519
51
400
397

"Diğer" başlıklı bölümde Bağımsız’ların yanısıra SP –Saadet Partisi, DSP –Demokratik Sol Parti, TKP -Türkiye Komünist Partisi gibi farklı yapılar toplamı yer alıyor. Bunlar belediyelerin %4’ünü almış bulunuyorlar.

*
Belediye sayısı ve yapısı, 2012 yılında değiştirilmişti.

Büyükşehirlerin sayısı 16’dan 30’a çıkarıldı. Bunların görev alanları illerin genişletilmiş merkezleri iken büyütülüp il sınırıyla çakıştırıldı. Bu işlemle birlikte 30 ilin tüm köyleri ve belde/kasaba belediyeleri mahalle haline getirilip tüzelkişilikleri yok edildi.

Büyükşehir olmayan illerde de değişiklikler yapıldı. Nüfusu 2000’den az belediyelerin kapılarına, ya birleştirilerek ya da köy yapılarak kilit vuruldu. Sonuçta belediye sayısı bir anda neredeyse yarıya düşürülerek 3225’ten 1397’ye indi.

*
Türkiye’nin bünyesi gerçekten sağlam.

2012 sonbaharında bu karar alınıp 2014 ilkbaharında uygulamaya geçirildi ve hiç de yer yerinden oynamadı. Ne karar alınırken ne de uygulamaya geçirilirken herhangi bir tepki oldu. Tersine, köylerle belde belediyeleri “büyükşehir olunca rant artar, hizmet gelir” beklentisiyle, ilçe belediyeleri “tüm kırsal rantı da biz yöneteceğiz” düşüncesiyle yapılanlara sessiz alkış tuttular.

Ölçek büyüdü. Yerel yönetim yerel halktan dev adımlarıyla uzaklaştı. Hemen hiç kimse “yerel demokrasi kırılıyor” demedi. Siyasetin dilinde “etkinlik”, toplumsal kesimlerin dilinde açığı “rant” örtülüsü “hizmet” beklentisi, herkese yerel demokrasiden daha tatlı geldi.

Kaldı ki belediyelerde “hizmetleri (görme değil) gördürme yetkisi”, yani taşeronlaşma iyice yerleşip yaygınlaşmıştı ki, yetkisi alınan geniş rant alanlarının suyunu çıkarmak için alet edavat zaten hazırdı.

*

O yerel rantiyenin bir bölümü siyasetten azade saf kâr peşinde koşarken, Türkiye’nin başına belâ olan “C” tipiyle PKK tipi yapılar, bu sistemden kendi siyasal amaçları için dolu dizgin yararlandılar.

Bunlarla ilişkileri nedeniyle başkanları görevden uzaklaştırılmış 28 belediyeyi, şimdi İçişleri Bakanlığı tarafından görevlendirilen vali yardımcıları ve kaymakamlar yönetiyor. Olasıdır ki bu tür görevlendirmeler artacak. Hukuken sorunu olmayan, siyaseten çok gecikmiş doğru bir önlem.

*

Gelin görün ki bu önlem yalnızca bir pansuman, tedavi değil.

Tedavi, belediyeleri gerçek birer kamu kurumu haline getirmek. Yerel rantiyeye değil yerel halkın yönetimine ve merkezi idarenin gerçek denetimine teslim etmek. Bunun için en başta taşeronlaştırmaya son vermek. Sistemi kurarken AB ne der; Amerikan büyükelçisi kızar mı; yerli-yabancı büyük şirketler küser mi… kaygıları yerine, ulusal birliğin ve yerel halkın ihtiyaçlarına odaklanmak.

Aksi halde belediyelerin, orada PKK’nın şurada “Ciamat”ın elinde oyuncak olmasına son vermek pek güç.

[BAG, Yeni Adana Gazetesi, 15 Eylül 2016]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder