Avrupa
ülkeleri artık tek tek bir şey değil. Avrupa Birliği olarak var olamayacakları da
belli oldu. Doğru, Avrupa buluşlarıyla hayranlık topladı, sanayisiyle göz
kamaştırdı. Ama yüzyıllar süren acımasız sömürgeciliğiyle de tarihe parmak
ısırttı. Avrupa’nın ‘insana değer veren’
refah devletleri, son çeyrekte liberal-özgürlükçü kazma darbeleriyle yıkıldı.
Uygar Avrupa, şimdi mazlum milletlerden aldığı ah’ların ağırlığı altında
eziliyor.
Amerika
Birleşik Devletleri’nin dünya egemenliği ise, Avrupa ülkelerininkinden de kısa
sürdü. Onun öyle büyük buluşları olmadı. Dünyaya ‘Amerikan tarzı yaşam’ denen buzdolabı,
otomobil, twist-again, ekmek
arası köfte ayarı şeyler sunarak yükseldi ve inişe geçti. Hepsi bir yüz yıl
içinde olup bitti. Amerikan ‘fırsatlar
denizi’ kurudu. Şimdi başka ülkelerin yanı sıra kendi topraklarındaki
göçmen çocuklara sopa sallıyor.
*
Toplum
ve sistem mühendisleri, hesabına oturdukları küreselleşmeci yeni dünya düzenini
doğurtamadılar. Sözde akademik yayınları, film sanayileri, özendirme ve
korkutmacaları, rüşvetçi özgürlükçülükleri işe yaramadı. ‘Kimyasal silah, bomba üretimi var’ yalanlarıyla yaptıkları askeri
işgallerle vekalet savaşları, geriye kendilerine dönük koyu bir öfke bıraktı.
Petrol,
gaz, su için organize ettikleri saldırganlıklarını din-mezhep örtülerine sarıp
sarmalayıp satma oyunu, bundan böyle zor tutar. Dünyanın doğu denizlerinde
yürüttükleri arsız kavgalarını Kore’de,
Arakan’da, Yemen’de, Somali’de bulayıp satacakları şekerleri kalmadı.
*
İnsanlık
kendisi şimdi gerçek bir yeni dünya
düzeni doğuruyor. Bu doğuma ise, gözle görülür ve elle tutulur biçimde ulusal devletler ebelik ediyor.
*
Küreselleşmeciliğin
din ve vicdan özgürlüğü adına
parlattığı, karşılığında ondan ulus/millet
yerine ümmetçiliği yükseltmesini ve ümmetler
arası diyalog yaratmasını istediği dincilik,
küreselleşmeciliğin çöküşüyle birlikte telaşa kapıldı. Bugünkü parlaklığı,
sönmüş yıldızların zamanı şaşmış ışığı gibi. Kurumlaşmış dincilik, artık, dünyevi
iktidarın bir yerlerine tutunmak için ulusal devletlerle ilişkilerini yeniden
düşünmek zorunda. Elbette ulusal devletler de…
Küreselleşmeciliğin
kolektif haklar adına kışkırttığı ırkçı etnikçiliğin durumu da
ümmetçiliğin durumuna benziyor. Farklılıklar, çeşitlilikler kutsaması yapıp
‘öteki’ için ulusal bütünleri tu kaka eden karanlık merkezli ideoloji geriledikçe,
ırkçı-etnikçilikten geriye saldırganlıktan başka bir şey kalmadı. Bizde,
Suriye’de, Irak’ta PKK-YPG-Barzanilerin emperyalizmin silahlarını açıktan açığa
kuşanmaları gibi, benzerleri her nerede iseler, aynı tüfeklerle aynı tankların
üzerinde boy verir oldular. Bunların ulusal devletlerle ilişkilerini yeniden
düşünmek gibi bir fırsat ve olanakları artık yok. Elbette ulusal devlerin de…
*
Şimdi
zaman, ulusal devletlerin ırkçı-etnikçilikle yani emperyalizmin kendisiyle son
hesapları görme zamanı. Gelecekte var olma iddiasının gereğini yerine getirerek
ulusal bünyeyi onarma ve toplumunu kendine güvenli, çalışkan, insanlığın bir
üyesi olarak kendiyle övünen sağlam, parlak bir bütün haline getirme zamanı.
*
Ulusların yeniden yükselişi,
yeni koşullarda yaşanıyor.
Eski
doğuşları batı-merkezli idi. Yükselişleri kapitalizm ve sömürgecilikle el
eleydi. Sosyalizm ve ulusal kurtuluş savaşları buna ikinci ve üçüncü yolları
kattı, rengi değiştirdi. Bu deneyimlerin hepsi parladı ve söndü. Elde kalan
rengarenk ve devasa bir deneyim alanı.
Şimdi
ulusların yeniden yükselişi, sosyalizm ve ulusal kurtuluş savaşları yaşamış
olan taraftan, sömürgeciliği ve emperyalizmi büyük acılarla yaşamış olan
topraklardan geliyor.
*
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun ‘Sen Mişel’de koyuvermiş sakalı, neylesin
bizim köyü’ dediği ‘herifçioğulları’nın
bu yeni durumu anlamalarını beklemek faydasız. “Uygar”lık deyip Batı
emperyalizminin eteklerine yapışanlarla daha fazla zaman yitirmemeli.
Kulakları
başka seslere, doğan yeni dünyanın gürlemelerine açmanın vaktidir.
Türk
ulusunun yeni dünyada alacağı yere karar vermemiz ve akılla yetenekleri bu
amaca sabitlememiz gerek.
[Aydınlık, 10 Eylül 2017]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder