Kötü yönetime karşı iyi yönetim sloganı,
sömürgeciliğin, 19. yüzyılda Hristiyan inancından transfer ettiği bir koddur. Günümüzde
emperyalizmin dünya ülkelerine uygulamaya giriştiği her türlü yaptırımın, açık askeri
işgallerin “ahlaki” gerekçesidir. Bir
zihniyet kodu.
Sömürgecilerin
dünya üzerinde estirdikleri fırtınaların çeşitli unsurları var. İşgal için
kullandıkları asıl ya da vekil askerlerle silahlar… Eğlendirerek çürüten holiwudlar…
Uygun buldukları kadim inançlardan ve dinlerden derlenmiş ahlaki ilkeler…
Sözkonusu
slogan, bu sonuncu grupta yer alan araçlardan biridir.
*
Anlamı
“Venezuella’da, Türkiye’de, Macaristan’da,
Çin’de, Rusya’da, İran’da… kötü yönetimler var;
ABD ve ortakları onları ‘iyi yönetim’e kavuşturma hak ve misyonuna [görevine]
sahiptir” fikrinden ibarettir.
Ülkesinde
B.liar [yalancı] denen Tony Blair, Bir
Yolculuk adlı kitabında yazıyor: Biz, uluslararası
toplum, kendi ulusal çıkarları tehdit edildiğinde değil, asıl herhangi bir uzak ülkede yaşayan rejimin
kötü doğası nedeniyle de küresel müdahale hakkına sahibiz. (s. 276)
Haklarını
kullandılar. Daha dün Irak’ı işgal ettiler, Arap Baharı işgaliyle kuzey Afrika
ülkelerini perişan ettiler, ‘renkli devrim’ girişimleriyle gençleri paralı
askere dönüştürdüler. Şimdi aynı şey Venezuella için yapılmak isteniyor. Maduro
kötü yönettiğine göre….
*
Bu
‘fikir’deki arsızlığı başka bir yerde bulmak gerçekten güç.
Mantığı
basit: Eğer bazı ülkelerdeki yönetimler ‘iyi’ olabilseler, ‘iyiler’e böyle bir
görev düşmezdi. Dolayısıyla ‘iyiler’in iyilik için harekatları ne kadar çok
insana hem de canlar pahasına kanlı zararlar verirse versin, maliyet ne olursa
olsun, bunun sorumlusu ‘iyiler’ olmayacaktır. ‘İyilik’, mutlak zaferi
kendiliğinden hak etmiş bir şey. Bu misyon yerine getirilirken doğacak
zararların sorumluluğu da ‘iyi olmayı başaramamış kötüler’dir.
Geçmişi
ve bugünü yargılayıp infaz sehpaları kurmakla yetinmeyen, gelecekte işleyeceği
suçları da üstünden atan acayip bir arsızlık.
*
Dikkat
etmemiz gereken şey, insanlığın yıkımından başka bir hedefe yürümeyen bu kuvvetin
sözlerini seçtiği yerdir.
Birincisi,
“doğru – yanlış”tan söz etmiyor;
mantık alanının bu iki kategorisi tartışmaya açıktır, kanıt gerektirir.
İkincisi “güzel – çirkin”den söz
etmiyor; estetik alanının bu ikilisi de ‘bakanın
gözündedir’, göreceliğiyle karakterizedir. Sömürgeci, üçüncü alanı seçiyor;
ahlak alanının “iyi – kötü” kategorileriyle
konuşuyor. İnsanın varoluşuyla ilgili alandan ses veriyor; konuya ‘inanç’lardan
yani damardan giriyor.
Zaten
dünyaya nizam verme misyonunu da bu ahlaki kategoriyi kullandığı için
üretebiliyor. Ahlaki duruşun tartışılmazlığını kalkan edinmiş, ‘misyon’unu ilahi
bir esreklikten –‘vizyon’dan [vahiyden] türetmiş yürüyor. Bunun karşısında ne
mantık işe koşulabilir ne de estetik.
Büyük
cüretkarlık!
*
Egemen
sömürgeciler bunu hep yapıyorlar.
İnsanlığın
genel-ortak zihin kodlarını kendi çıkarlarına ve amaçlarına uygun içerikle
doldurup kullanıyorlar. Bir terimi bir kez ellerine geçirip tanımladıklarında,
devasa propaganda makineleriyle zihinleri yakıp geçiyorlar.
“E n’apalım, temel ahlaki
kategorilerden bile vaz mı geçeceğiz!’ diyenlerimiz ilk yalazla
renk değiştirenlerimiz. Vazgeçmeyeceğiz, ilahi katlardan konuşurmuş gibi
yapanların ipoteğine geçit vermeyeceğiz.
[BAG, Aydınlık, 6 Şubat 2019]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder