3 Ocak 2014 Cuma

ZAMANE PARTİLERİ NE TÜR YAPILAR? ............... "catch-all" yani "herkes-için"!

Birgül AYMAN GÜLER
CHP İzmir Milletvekili

Bu yazı "Biz Ne Tür Bir Partiyiz" başlıklı yazının devamıdır:
http://baguler.blogspot.com/2014/01/biz-ne-tur-bir-partiyiz.html


Geçen yüzyılın "kadro partileri" şimdi dönüştü. Ama kitle partileri de değişti. 
İkisi birden yabancı dilde "catch-all party" denen sepet partiler oldu. 
Ya da "herkeslik parti". Ya da "herkes-için parti". AKP bunun tipik örneği. 
Ama biz de 2011 seçimlerinde herkes için CHP sloganını kullandık!  
Yoksa biz kitle partisi olmaktan çıktık mı? Çıktıysak bu iyi mi kötü mü? 
Durumu net biçimde anlamak için şu "herkeslik parti" denen şeyin ne olduğuna bakmak gerek....


Maurice Duverger, 1951 yılında yayımladığı “Siyasal Partiler” adlı kitabında, siyasal partileri kitle-kadro partileri diye ikiye ayırmıştı. Üzerinden 60 yıl geçmekle birlikte, bu ayırım hala kullanılıyor.

Ne var ki, aradan geçen sürede başka sınıflandırmalar yapıldı. Günümüz siyasal partilerinin 15 türü olduğunu ileri süren araştırmacılar da var. Sonuçta, altmış yıl önceki parti sınıflandırmasının güncel gerçekliği anlamaya yardımcı olmadığı oldukça sık ileri sürüldü. Şimdilerde deniyor ki, kadro - kitle partisi ayırımı anlamsız hale geldi; partiler "catch-all / herkeslik parti"ye dönüştü.

Türkiye'deki durum ve sorular...  

Duverger sınıflandırmasına göre Türkiye'de Demokrat Parti (DP), Anavatan Partisi (ANAP), Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) kadro partisi türü partilerdi. Bunlardan AKP yaşıyor ve zamane tanımlamalarına göre 'catch-all/herkeslik parti'ye dönüşmüş durumda...

CHP ise "üyelik yapısı" özelliği nedeniyle ve Batı sosyal demokrasisi deneyiminin de etkileriyle bir kitle partisi. Ancak bu özelliği, 2008 Tüzük Değişikliği'yle genel sekreterlik modelinden AKP'deki gibi genel başkan yardımcılığı modeline geçişten başlayarak bulanmış durumda.

CHP de, kadro partileriyle Batı Avrupa'daki kitle partilerinin çoğunun başına geldiği gibi 'catch-all / herkeslik parti' tipine dönüşebilir mi? 2011 genel seçimlerinde baş sloganımız 'herkes için CHP' idi; yoksa bu slogan böyle bir dönüşümün ilanı mıydı? Daha önemlisi, CHP bu doğrultuda dönüşmeli mi? Zamanın ruhu karşısındaki tutumumuz ne olmalı?

Bu sorulara açık yanıt verebilmek için, önce zamane sınıflandırmalarının neler olduğuna bakmakta yarar var.

Zamanımızın Sınıflandırmaları

Bir sınıflandırmaya göre, günümüzdeki partiler üç tür: “Oy – politika – makam odaklı partiler". Oy odaklı olanlar, seçimde en çok oyu almaya odaklanmış olanlar. Sabit bir ideolojik eğilimleri yok; neredeyse sabit bir parti programları bile yok. Seçimden seçime farklı politikalarla ortaya çıkabiliyorlar. Politika odaklı olanlar, belli bir siyasal amacı kovalayanlar. Programları çok önemli; ya da tek konuya odaklılar; ya da tepki partisi olarak ortaya çıkmış, aktif – militan üyeli yapılar. Makam odaklı olanlar ise bir koalisyonda yer almak üzere, yalnızca parti başkanlarını meclise seçtirmek üzere hareket eden partiler.[1]

Başka bir bakış açısı, günümüzde partilerin büyük ölçüde “profesyonelliğe dayalı ve seçmen odaklı partiler” haline geldiklerini söylüyor. Bunlarda profesyonel bir parti merkezi önemli; zayıf bir örgütsel hiyerarşi var; ideoloji-dışı yapı göze çarpıyor; propaganda çeşitli nüfus kesimlerinin ‘menfaatler’i üzerine yoğunlaşıyor. Bu tipin öne çıkmasıyla birlikte, “(bürokratik) kitle partisi” türünün tasfiye olduğunu ileri sürüyor. Üyeliğe, mali bakımdan aidata, dikey örgütlenmeye, yan örgütlenmelerle güçlenmeye yaslanmış parti türünün, yani “kitle partisi” türünün dönemini kapattığını savunuyor.

Aslında bu son görüş, daha 1960’lı yıllarda ortaya atılmış olan “partiler catch-all/herkeslik partiye dönüşüyor” saptamasını destekliyor. “Catch-all / herkeslik” parti, Alman Sosyal Demokrat Partisi’nde çalıştıktan sonra ABD’de istihbarat örgütlerinde görev yapmış Otto Kircheimer adlı bir siyaset bilimciye ait.

Örneklerinin 1980'li yıllarda yaygınlaşmaya başladığı düşünülürse, erken yapılmış bu eğilim gözlemine göre, günümüzün partilerinde örgütsel yapı değişmiş, 'herkeslik parti' türü gelmiştir. Bu türün örgütsel yapı özellikleri şunlardır:

(1) Üyeler artık seçmen ile lider arasında aracı değildir;
(2) Üye liderin seçiminde etkisizdir;
(3) Partinin iletişimi kitle iletişim araçlarına devrolmuştur;
(4) Parti geliri aidattan devlet desteği ile çıkar gruplarının bağışlarına kaymıştır;
(5) Kampanyalar örgütün işi değildir; piyasa işi, sermaye yoğundur.

Aynı gözleme göre, günümüzün partilerinde ideoloji kaybolmuş, herkeslik parti türü doğmuştur:

(1) Özgün ideolojik program yoktur;
(2) Partiler yüzen oylara taliptir; daha fazla seçmeni çekmek için çekirdek seçmen feda edilmektedir;
(3) En çok oyu getirecek strateji neyse, seçim stratejisi odur;
(4) Adayların partiye hizmet süresi ve ideolojik olgunluğu önemli değildir; cazip kişisel özellikleriyle harekete geçireceği seçmen kaynağı önemli görülür;
(5) Farklı çıkar gruplarının uzlaşmasına dayalılık önemlidir.

Herkeslik parti, kitle partisinin reddi!

Herkeslik parti, eskinin kadro partilerinin yerine alırken, kitle partilerinin de aynı yönde dönüşüme uğradığı ileri sürülüyor. Bu yeni tip, kadro partisinin kimi özelliklerini genişletmiştir; ama “kitle partisi” açısından bu türü ortadan kaldırma etkisi yaratmıştır. 

Yukarıda belirtilen özelliklerine bakılınca “herkeslik parti”, ideolojik düşünsel – ahlaki çerçevenin terk edildiği anlamına gelmektedir. Partinin başarısı partinin ilke ve amaçlarına değil, siyasal sistem içinde girilen yarışın sonucuna göre ölçülür olmuştur. Üyelerin rolü azalmakta, üst lider grubun ağırlığı artmaktadır. Halkla doğrudan temasın yerini güç gruplarıyla temas almıştır. Çeşitli çıkar gruplarıyla ortak bir hedef için değil, her bir grubun sınırlı hedeflerine hizmet için anlaşılmıştır. Bu durumda partinin kendi çekirdek grubuna -üye ve sürekli seçmen topluluğuna- verilen ağırlık da ortadan kalkmıştır. 

Peki bu dönüşüm iyi bir şey mi? 

Herkeslik parti türünün doğuşuna işaret eden Otto Kircheimer, gözlemlediği eğilimi yazmış, ama bu eğilimi övgüye değer bulmamıştır. Ortaya çıkan bu parti türü dünya görüşünü yitirmeye çok uygun; tabanın her lider değişimine göre pozisyon aldığı kaygan ve kırılgan bir yapıdır. Partiler giderek birbirlerine benzeyecekler, ortaya büyük bir gerçek siyasal muhalefet boşluğu çıkacaktır.

Siyasal partilerde bu tür bir dönüşüm, içinde yaşadığımız çağdaş toplumu bir toplum; ortak hedefe topyekün birlikte hareket edecek büyük kütle olarak değil, bir tür ‘topluluklar bohçası’ olduğunu kabul etmek anlamına geliyor. Herkeslik parti türünü kabul etmek, toplumu yurttaşlardan oluşan siyasal bütün olmaktan çıkarıp, etnisiteler/milliyetler; dinsel cemaatler; cinsiyetler toplamı olarak kabul etmenin yansıması oluyor.

Düşünce ve örgüt bütünselliği….

Herkeslik parti, 'herkes'in bal tutup parmağını yalayacağı bir parti vaadi. Ama balın hangi kaba konacağına pek az kişiden oluşan bir grup insan karar veriyor.

Böyle bir parti yapısının toplumsal dönüşüm yaratması olanak dışıdır. Statükoyu derinleştirmekten ve gericiliği güçlendirmekten başka bir sonuç yaratması güç. Ve aslında, çağdaş toplumları hesap vermekten pek uzak değişken seçkinlere teslim etmekten, insanları yönetme erdeminden ve halkı kendi kendini yönetme gücünden yoksun kılmaktan başka bir sonuç yaratamaz görünüyor. Bu tip bir siyasal partileşmenin, iyice daraltılmış ve ortaklaşa yönetimden kopmuş olan bu yeni yapının, toplumsal adaletsizlikleri “bırakınız derinleşsin” ilkesine teslim etmekten başka bir anlamı olmaz. Zaten örgütlü ve yeterince güçlü odakların uzlaşmasına dayanan bir yapıdan, örgütsüz ve güçsüz kitleler için fırsat beklemek mantıksız.

O halde… 

Neo-liberal küreselcilik ortamı, her yerde ve her kurumda olduğu gibi siyasal parti örgütlenmesi üzerinde de oligarşik yapıları besliyor. Eğer halkın kendi kaderine hükmetmesi ilkesini benimsiyorsak, üyeye dayanan ve düşünsel – ahlaki tercih çerçevesinde iş gören parti türü üzerinde ısrarcı olmanın zamanıdır.

Bu, 'kitle partisi'ni geri çağırmak demek midir? "Üyelik ve düşünce temeldir" yönündeki ilkeleri bakımından evet, ama "nasıl yapalım" bakımından hummalı bir çalışma gerek.

Kabul etmek gerekir ki, herkeslik parti önemli bir özelliğe sahip. Tüm partilerin ilk hedefi, bu türde 'varoluş nedeni' haline getirilmiştir. Seçimleri almak! Bu hedef 200 yıldan bu yana her siyasal partinin hedefidir; ama yeni parti türü için 'varoluş nedeni' mertebesindedir. Bunun için Makyavelist 'her yol mübah' düsturu en baştan kabul edilmiş, örgüt - program - iş tutma tarzları buna göre alabildiğine esnetilmiştir.

İlk bakışta seçim rekabetini eşitsiz hale getirmiş gibi görünen, insana adeta "biz de böyle yapmazsak iktidar yüzü göremeyiz' dedirten bu durum, 'herkeslik parti'lerin aynı zamanda yumuşak karnıdır. Bu yapı, varlıklarını çıkar pazarlıklarından sağlayan yani 'mezara kadar değil pazara kadar' ortak olan çevrelerin birliğidir. Örneği pek canlıdır: AKP - Cemaat ittifakının 'paralel devlet'çilik ve 'yolsuzluk' suçlamalarıyla ortalığa dökülen sefaleti!

Oysa parçalanmış çıkarlar, bütünleşik idealler karşısında tutunamazlar.

Bu durumda 'seçim kazanmak' hedefini gerçekleştirmemizi sağlayacak karşı atak için Makyavelizmi dışlayan, birlikte yaşamın ortaklaşa yönetimini sağlayacak olan "üye ve düşünce temelli" örgütlenmemiz nasıl olmalıdır?

Öyle görünüyor ki, 21. yüzyıl yeni bir ahlaki başkaldırı gerektiriyor. Yeni bir zihniyet ve yeni bir örgütlenme tarzı. Yani yeni bir kahramanlar çağı!

[BAG, 4 Aralık 2013]



[1] Bu paragraftan itibaren yararlanılan çalışma şudur: Sançar Safa Süer, “Catch-all” Siyasal Partiler, TBB Dergisi 2011 (96), s. 49 – 90. http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2011-96-1136 Yazarının ellerine ve emeğine sağlık. 


Bu yazının devamı olarak:
"Catch-all party" Modeli türkiye'de Battı!

1 yorum:

  1. Siyasal partilerde bu tür bir dönüşüm, içinde yaşadığımız çağdaş toplumu bir toplum; ortak hedefe topyekün birlikte hareket edecek büyük kütle olarak değil, bir tür ‘topluluklar bohçası’ olduğunu kabul etmek anlamına geliyor. Herkeslik parti türünü kabul etmek, toplumu yurttaşlardan oluşan siyasal bütün olmaktan çıkarıp, etnisiteler/milliyetler; dinsel cemaatler; cinsiyetler toplamı olarak kabul etmenin yansıması oluyor. Neo-liberal küreselcilik ortamı, her yerde ve her kurumda olduğu gibi siyasal parti örgütlenmesi üzerinde de oligarşik yapıları besliyor. Eğer halkın kendi kaderine hükmetmesi ilkesini benimsiyorsak, üyeye dayanan ve düşünsel – ahlaki tercih çerçevesinde iş gören parti türü üzerinde ısrarcı olmanın zamanıdır.

    Bu, 'kitle partisi'ni geri çağırmak demek midir? "Üyelik ve düşünce temeldir" yönündeki ilkeleri bakımından evet, ama "nasıl yapalım" bakımından hummalı bir çalışma gerek.
    Sayın BAG in yazısını okudum Kutlarım.CHP de Herkeslik partiye dönüşmek üzere Kurtuluş Kuruluşfelsesfi ve Atatürk devrim ve ilkeleri yerine örgütlü toplum özgür üye temeli terine biatcı bir yapıya dönüşrülerek parti idare edilmeye çalışılmaktadır.

    YanıtlaSil