12 Aralık 2016 Pazartesi

MANDACI ZİHNİYETİN SÜRPRİZ DERİNLİĞİ


Olayların içinde yaşayan kişi olarak değerlendirince, insanda “herşey darmadağın oluyor” duygusu öne çıkıyor. Olayları dışına çıkıp çözümleyen kişi olarak değerlendirince “herşey yeniden biçimleniyor” yargısı baskın geliyor.
*
Bağımsız Türkiye idealine saygılı sandığımız kimseler, bugünlerde “biz batılı ve batıcıyız” diye haykırıyorlar. Türkiye’nin Rusya, Çin, İran ve daha başka ülkelerle ulusal paralarla ticaret yapma anlaşmalarının boş iş olduğunu yazıp çiziyorlar. Dolar ile avroya “rezerv para” demişler, “bunların dışına çıkmak batıdan kopmak olur” diyerek kraldan çok kralcılık yapıyorlar.
*
Tam bağımsız Türkiye idealine yakın sandığımız kimselerden, Paris kahveleriyle Londra pub’larında bile artık görülmeyen türden bir ‘doğu bulantısı’ yayılıyor çevreye. Bir çırpıda açığa vurulan bu ölçülerdeki Rusya-sevmezlik, Arap ya da Fars hoşnutsuzluğu, Çin rahatsızlığıyla burun buruna gelişimiz, bugünlerde yaşadığımız son sürprizler.
*
Sürpriz şaşırtır; bunlar da şaşırtıyor. Ama insanın şaşkınlığı kısa sürüyor. Biraz düşününce fark ediyoruz ki, bu kimseler daha düne kadar küreselleşmeden ve küreselcilikten memnun olanlardı. Küreselciliğin emperyalizmin yeni suratı olduğunu söylediğimizde, başlarını hafifçe arkaya atıp ‘eskiye takılmamak lazım’ deyişlerindeki kibir, demek ki ‘batılı ve batıcıyız’ ruhunun göstergesiymiş.
*
Dış ekonomik ilişkiler ya da uluslararası siyasal ilişkiler üzerine başlayan konuşmaların bir anda “biz nereliyiz” sorusuna gömülmesi, mandacı zihniyetin sandığımızdan daha derin köklere sahip olduğunu gösteriyor.
21. yüzyılda, küreselleştirmecilik siyasetinin çöktüğü bir zamanda, gerçek bir bağımsızlık devri için uluslararası koşulların pekçok olanak sunduğu bir dönemde, Türkiye’yi kimliği ve konumu bakımından kendinden başka yerlere bağlama gayretinin başka bir açıklaması yok.
*
Batının “evrensel” ve “insan” hakları bildirgelerindeki zayıflık ortada iken, bunlara sarsılmaz bir imanla bağlanmış olmanın sonucu gönüllü kölelikten başka bir şey değil. Avrupa Parlamentosu daha dün, Rusya’yla ilgili olarak aldığı kararda “benim değerlerimi benimsemediğini düşündüğüm kişi ve kurumlar evrensel’in de insan’ın da dışında kalır” demedi mi? Evrensel’in ne olduğuna da, insan’ın kim olduğuna da o karar veriyor. Bunları neredeyse ilahi karar katına yükseltip, sıcak siyasette kendi çıkarına ölçü olarak kullanıyor. Batı yasayı kendisi koyuyor; kendisi uyguluyor; kendisi yargılıyor; kendisi asıp kesiyor. Bu gücü bizim için de kullanıyor. Mandacı zihniyet bunların hepsine kölece “evet!” diyor. Biz batılıyız! Emperyalizmin hakkıdır; onun meftunuyuz!
Şangay ülkeleri otoriter/totaliter rejimler, bizim ne işimiz olur onlarla sözlerinin arkasında, emperyalizm gönüllülüğü çok fena sırıtıyor. Kendileri emperyalizmle Katolik nikâhı kıymışlar, Avrasya ülkeleriyle işbirliğine tahammülleri yok.
*
Dünya yeniden biçimleniyor.
Batı, uygarlığın öncüsü olma iddiasını da gücünü de yitiriyor. Yeni bir dünya kurulacak.

Türkiye, 1945’te yaptığını yapmayacak. Kurulacak dünya içindeki yerini belirlemeyi, kursunlar da sonra biz de yerimize geçeriz siyasetine bağlamayacak. Yerini, yeni dünyanın kuruluşunda rol alarak kendisi belirleyecek. Öyle görünüyor ki, bize düşen, ülkemizin bu gücünü ortaya çıkarmak için mandacı zihniyetle kıyasıya bir mücadele yürütmek.

[BAG, Aydınlık, 11 Aralık 2016] 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder