1 Ocak 2013 Salı

İngiltere'de "Yeni" İşçi Partisi Neden Kazandı?


İngilizlerin eski başbakanı Tony Blair bir kitap yazmış, 2010 yılında yayınlanmıştı. Bir Yolculuk adıyla Nisan 2012’de Türkçe çevirisi yapılarak Pegasus yayınevince basıldı. Büyük boy, 736 sayfa.

Kitap pek çok açıdan öğretici. Kitabın en ilgi çekici olan yönlerinden biri, Tony Blair’in “Yeni” İşçi Partisi yaklaşımının neden başarılı olduğunu anlamamıza yardımcı olması.

Tony Blair, İşçi Partisi’nin başına, 1994’te mevcut genel başkan John Smith’in aniden ölümü üzerine geçmişti. 1997’de başbakan oldu ve 2007 yılına kadar iktidarda kaldı. Göreve geldiğinde “Yeni İşçi Partisi“nden söz ediyordu.  İşçi Partisi’ni yenileştirmekten “modernleştirme”yi anladığı görülüyor. Yeni, modern demek… Ama Blair’e göre “modern” ne demek?

Bu sorunun yanıtı, Blair’in partinin tüzük ve program değişiklikleri ile temel iç politika değişikliklerinde sergilediği tavırdan çıkarılabiliyor. Epeyce uğraş gerektiren bir iş; ama kitap okundukça bir fikir oluşuyor. Bu noktalardan bakılınca, Yeni İşçi Partisi “modern”liğinin yeni sağcı tutum anlamına geldiği açıkça görülebiliyor. Yeni parti reformcu bir parti. Reformlar ise 1980’li yıllarda Türkiye’de de acı bir biçimde yaşamaya başladığımız “yapısal reformlar”. Yani sağlık, eğitim sistemlerini piyasaya açmak; özelleştirme ve yerelcilik, yani “küçük devlet”; performans temelli yani fiyata bağlanmış kamu hizmeti; hem kamu hem özel sektörde çalışanları köleleştiren “esnek çalışma”; azgelişmiş dünya ülkelerinde sözde terörizme karşı savaş; özellikle de orta doğuda Irak işgalinin gerçekleştirilmesini sağlamak…. 

İyi ama neden? 

İşçi Partisi’nin başına geçen bir genel başkan ve başbakan, neden ezeli rakibi olan muhafazakarların genel başkanı Margaret Thatcher tarafından açılan yolu seçsin? Komünizm ve sosyalizm köklerini reddedip aklını ve gönlünü neden piyasa imanına teslim etsin? Hadi o bu yolu seçti! Peki İşçi Partisi’ne oy verenler, böyle bir yolculuğa neden onay versin? Öbür yanda özgün seçenek dururken, neden bu sözde değişimi kabul etsinler?

Tony Blair’in Yeni İşçi Partisi’nin “modern yolu”nu neden yeni sağcılıkta bulduğu ve nasıl olup da seçmenden onay bulduğu sorularının açıklaması, 614. sayfada açıkça dile getirilmiş bulunuyor. “Britanya için bir vizyonum vardı” diye başlayan bu paragrafa göre Blair’in modern yolu, yalın ve derin bir vaad için açılmış ve desteklenmiş görünüyor: Bir zamanların “üzerinde güneş batmayan imparatorluğu”nu yeniden diriltmek vaadi ve beklentisi …


Blair’e göre bu vizyon gereğince Yeni Britanya Yeni İşçi Partisi ile yaratılacaktır. Irak , ABD ittifakı, diğer her şey bu büyük fikir içindir: “21. yüzyıl başlarında nerede olmamız gerekir ve gelecekteki potansiyelimizi keşfetmek için tarihimizin büyüklüğünü nasıl aşarız?”


Blair, bu “Yeni” modern yolu, İngiltere’yi sebatla ABD’nin peşine takarak açmış görünüyor. Ama kitap okunduğunda, kendisinin durumu böyle görmediği açığa çıkıyor. Ona göre ABD güçlü ve dünya önderi. Ne var ki bu önder fazla büyük ve zaman zaman da çok hantal. Onu yok saymakla yol alınamayacağı açık olduğuna ve bu önder olmayacak zamanlarda hantallıktan muzdarip olduğuna göre bir fırsat var! Blair, ABD yumruğunu kaldırıp indiren asıl kas olmaya heves etmiş, bunun için çok çaba harcamış görünüyor.


Yeni İşçi Partili Tony Blair, Yeni Britanya’yı “ABD ittifakı” eliyle yaratmaya çalışırken, ülkesinin bu ittifaktaki konumunu da“uluslararası toplum doktrini” kavramıyla sağlamlaştırmaya giriştiğini anlatıyor. Bunun için büyük başlangıç noktası olarak 24 Nisan 1999 tarihli konuşmasını işaret ediyor. Buna göre “uluslararası toplum”, yani bir avuç gelişmiş ülke küresel müdahale hakkına sahiptir. Ama bu hak, şimdiye kadar olduğu gibi doğrudan ulusal çıkarları tehdit edildiği zamanla sınırlı bir dar görüşten kurtarılmalıdır. “Uluslararası toplum”, herhangi bir uzak ülkede yaşayan rejimin kötü doğası nedeniyle de küresel müdahale hakkına sahiptir.  (Sayfa 276, ikinci paragraf)

Okumanın sonucu şöyle özetlenebilir: 

İngiliz İşçi Partisi’nin “yeni”liği, partiyi iktidara, yeni sağcı iç politikadan değil, dış politika alanından taşımıştır. Bu başarı, dünyanın eski Britanya imparatorluğunun, yeni küresel emperyalizm dengelerinden kendisi için yeni bir nefes çıkarma vaadi ve beklentisinden ibarettir.

Blair, iç politikaları bakımından “B.liar” (yalancı) diye damgalanmıştı. Dış politika bakımından da reddedildi; Londra 2003 yılında bir milyon kişilik dev bir mitingle ‘savaşa hayır’ demişti.


Bu durumda, biz üzerinde güneş batmayan emperyalist merkez olma heveslisi olmadığımıza göre, “Tony Blair’in ‘Yeni’İşçi Partisi deneyiminin Türkiye için esin kaynağı olma özelliği yoktur” sonucuna varabiliriz.



1 yorum:

  1. sn birgül.bence dünya merkezi hükümetinin oluşumu ve 50 yıllık yapmış olduğu planlar konusunda yeterince incelemeniz yok.bence (Council On Foreign Relations,CFR)onun altında (Triletarel Commission,TC)ve (Bilderberg Group,BG)konusunda bilgilenmenizi öneririm.önümüzdeki 10 yıllık planın türkiye ayağı sol tandanslı bir hükümetin işbaşına getirilmesidir.saygılarımla.

    YanıtlaSil