Bizde
bölge yönetimi heveslileri hiç eksik
olmadı. Önceki yazımda bunları yazdım. Bölgeciler, peşinde oldukları şemayı
kurabilseler, ortaya çıkacak olan şey eyaletlere ayrılmış, yani “ülkesi bakımından bölünmüş” federal bir Türkiye’dir.
Bölgecilerle
at başı iş gören etnikçiler de hiç eksik olmadı. Etnikçilerin şeması,
bölgecilerle paslaşarak kurulur. Ama onlar başka bir boyutu işleyip dururlar.
Gözlerini toprak üstünde bölme operasyonlarından, insanlar arasında bölünmeye
yani “milleti bakımından bölünmüş”
bir Türkiye yaratmaya çevirmişlerdir.
Bölgecilerin
federal şemaları yediden yetmiş yediye herkesçe gözde canlandırılır da,
etnikçilerin şemaları bir türlü gözde canlanmaz. Zaten onlar da nihai hal
anlaşılmasın diye ellerinden geleni yaparlar.
*
Siyasi
egemenin Türk Milleti ve ulusal-resmî dilin Türkçe olması, onlar için tek
renkliliktir, öbür renklerin inkârıdır, ırkçılıktır, faşistliktir, vb. vb. İşin
bu yönü yeterince açık biçimde biliyor.
Önerileri
de vardır.
Türk Milleti
değil Türkiye Milleti dense, iyi
yönetim gelir. Türkçe tahtından
edilse, anadillerde eğitim gelse, yani etnik
dillere anayasada resmî statü verilse, kötü yönetim biter. Anayasa’da
devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkese Türk vatandaşı değil de, TC
vatandaşı – Türkiye vatandaşı dense ya da Türk lafı silinip sıfatsız
niteliksiz sadece “vatandaş” dense
özgürlük ve barış devri açılır. Yeter ki ülkemizde milleti bakımından Türk’lük
sıfatını terk edelim.
*
PKK/HDP
tarafı buna ‘demokratik millet tanımı
getirmek’ der.
Parlamentodaki
siyasi partilerin topu - AKP’si, CHP’si, İYİP’i, Saadet’i resmi belgelerine,
aynı anlama gelen, anlamı etnikçilerin öneriler manzumesinden ibaret olan ‘anayasal eşit vatandaşlık’ formülünü
yerleştirir.
Okullardan
Andımız’ın kaldırılması, bu sessiz
oydaşmanın en baş nişanesi olmuştur. Eşit [yani
etnik] vatandaşlık/yurttaşlık oydaşmasının nişanesi… Türk Milleti’nin
egemenlik yetkisini, Türk Milleti sıfatını ortadan kaldırarak yok etme
oydaşmasının nişanesi!
*
Etnikçiler,
önerilerinin nasıl bir şema yaratacağını hiçbir zaman açıkça söylemediler.
Ümmetçiler
bu yolun kendi dini devlet yolunu açacağı hülyası içinde, liberaller küreselleşmeyle nihai kucaklaşmalarını
gerçekleştirecekleri düşüyle, çeşitli nedenlerle Türklükle başı hoş olmayanlar da intikam hevesleriyle aynı yerde
saf tuttular. Bunlar işin nihai şema her halükarda iyi olacaktı.
Etrafta
böyle yapalım, ne olur ki! diyen empati şampiyonu kimseler bol miktarda mevcuttu.
Hem eşit vatandaşlık/yurttaşlık idi madem
bu, nesi kötü olabilirdi ki! Kendilerinin realist, rasyonel olduklarını
iddia eden bu empatikler de, “peki,
ortaya nasıl bir nihai yapı çıkacak?” diye sormayı nedense hiç akıl
etmediler.
*
Bunlar,
peşinde koştukları sistemin şu nihai görüntüsünü söylemediler, söylemeyecekler.
Hedef
tahtalarında, Anayasa’da madde 3’te bağlanmış olan ülkesi ve milleti bakımından bölünmez bütünlük ilkesi var. Yani (1)
Türkiye toprağı üzerinde üniterdir; bölgesel siyasi özerklik olmaz; federalizm
olmaz -ülkesi bakımından bölünmez. Bölgeciler, olsun diyorlar. (2) Türkiye halkı
tek ulustur; etnik siyasi özerklik olmaz; çok-milletlilik olmaz. -milleti
bakımından bölünmez. Etnikçiler, Türk Milletini silelim, egemenliği etnikler
arasında paylaştıralım diyorlar.
Bize
düşen, böyle yaparsak ortaya nasıl bir ülke/toplum çıkar, gözümüzde
canlandırmak. Bir tarafta üniter ve
ulusal devlet, karşıda eyaletler ve
çok-millet…
Andımız’a
olanlar, bu tarihsel mücadelenin dışavurumundan ibaret.
[BAG, Aydınlık, 21 Ekim 2018]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder