Bölgecilere,
etnikçilere, ümmetçilere, her türlü liberale karşı, Türkiye yüzünü 21.
Yüzyıldaki yönüne dönmüş durumda. Bu kaçınılmaz yön, Avrasya’dan başka bir şey
değil. Dr. Volkan Özdemir’in, Batı
iş dünyasının yayın organı Bloomberg
kaynağından seçip paylaştığı bir grafik var, aklın gereğini gösteriyor.
Buna
göre önümüzdeki beş yılın sonunda dünyada iktisadi büyümenin yarısı BRICS
ülkelerinde (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) olacak. Dünya
ekonomisine Çin %28, Hindistan %16 katkıda bulunmuş olacak. Dünya ekonomisinde
Brezilya %1.8, Rusya %1.6 yer alacak. Bunların karşısında Atlantik’in batı
yakasında ABD %9 pay alır deniyor. Atlantik’in doğu yakasında eski
imparatorluklardan Almanya %1.7,
İngiltere ile Fransa %1.3…
Türkiye’nin
beklenen katkı oranı %1.3. Hiç fena değil.
2022-2023
yılında dünya ekonomisindeki büyüklükleri okuyan Dr. Volkan Özdemir “diğer Asya ülkeleri de göz doldururken,
AB’nin toplam katkısı %5’in altında! Bunu bile bile size yine de Türkiye’nin
geleceği AB’de, “yaşasın Gümrük Birliği” derler… Demezler mi?” diye
soruyor.
Derler…
Ve Türkiye’ye zaman kaybettirmeye devam ederler.
Eğilim
bu kadar açık rakamlara dökülünce bu gerçeği görmezden gelmek artık mümkün
olmadığı için, sözlerini bu sefer “tamam
da mesele ekonomi değil demokrasi!” diye sürdürürler. O eski kısır
tartışmaya sarılırlar: “Demokrasi mi
kalkındırır, kalkınma mı demokratikleştirir?”…. Irak’ta El Garip,
Amerika’da Guantanamo’da yükselen büyük demokrasi!
*
Oysa
artık gelmeye başlamış olan yeni zamanın gerçeklerine odaklanıp onları çalışmak
ve düşünmek gerek.
Türk
Milletinin egemenlik hakkına ve yetkisine saldırılara karşı her zaman uyanık
olmak ve Avrasya’da yükselen gelecek
dünyayı sarıp sarmalamak.
Doğu
Avrupa’yı, Balkanları, Rusya’yı, Türki cumhuriyetleri, Pakistan’ı, Hindistan’ı,
Çin’i ve elbette İran’ı günü gününe izlemek, bu toprakları kavramak…
Tanımak
değil. Bu dünyayı “tanıma” aşamasını geçtik. Yer yer “ben egzotik birşeyler bekliyordum, ama bizden şeyler buldum
buralarda?!” şaşkınlığı bitti artık. Şimdi geldiğimiz aşama, sistemli ve
kapsamlı bilgi üreterek Avrasya’yı kavrama aşaması. Bu kocaman coğrafyayı,
muhteşem tarih ve kültür dünyasını, iyi bir işbölümü ve kurumlaşmayla
çalışmamız gerek.
*
Bu
çaba için ortam hazır.
Çok
değil, daha beş yıl önce milli bayramlara deyim yerindeyse yasak gelmişti.
Üzüntümüz büyük oldu. Ama mücadelemiz de büyüktü. Türkiye’nin ve dünyanın
koşulları, haklılığımızı ulusal hak ve yetkilerimizi reddedenlerin adeta
gözlerine soktu. “Ulus-devlet bitti, uluslar
düştü” diye kitaplar döşenenler suspus oldular. Kendilerini şuradan buradan
gösterme gayretinde olanların maskeleri yüzlerinde zor durur hale geldi.
Milli
bayramlara “kabilecilik olmaz,
kabilecilik dinimizce yasaktır” diye sırt dönenler, işin başka türlü
olduğunu bir daha unutamayacak biçimde öğrendiler. Sonunda Cumhurbaşkanı,
Anıtkabir özel defterine kimin temsilcileri olduklarını yazdı. “Aziz Atatürk”, dedi “Cumhuriyetimizin ilanının 95. Yıl dönümünde
Türk Milletini temsilen huzurundayız”.
Makamına yakışanı yaptı. Televizyonlar mesajın bu paragrafını ısrarla görmeyip
izleyicilerine aktarmasalar da fark etmez. Yakışan söz, her ilgiliye ulaştı.
Bağımsız Türkiye’de,
Türk Milletinin egemenlik hakkına ve yetkisine gölge düşürme cüreti gösteren
densizliğin sona ermesi, 21. Yüzyıla hazırlanmanın olmazsa olmaz şartıydı.
Bugünlerde gözlemliyoruz ki, Türkiye benliğinin bir kez daha farkına vardı.
Bundan sonrası, benlik-kimlik krizlerini aşan Türkiye için, hani derler ya,
“çocuk oyuncağı”.[BAG, Aydınlık, 31 Ekim 2018]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder