21 Şubat 2014 Cuma

SİYASAL ETİK AĞIR TARTIŞMADIR!…


Birgül AYMAN GÜLER, CHP PM Üyesi


30 Mart 2014 yerel seçimleri için adaylar belli oldu.

Süreç, aday kararlarına tepki göstererek partisinden istifa eden üyelere “derdin koltukmuş” suçlamalarına tanık oldu. CHP'den ayrılıp bağımsız ya da başka bir partiden aday olanlara “dönek” gibi ağır sıfatlar yakıştırıldı. Tepki gösterenler "siyasal etik nerede” denip ahlaken mahkum edilmeye çalışıldı.

Siyasal etik bakımından kusurlu ilan edilenlere parti disiplini sopasının yanı sıra “partiniz böyle karar vermiş; partili olmak kararlara saygı göstermeyi gerektirir” diye neyin doğru olduğu da gösterildi. Ve yutulamaz bir tehdit savruldu. “Şimdi, adayınız için çalışma zamanı. Yoksa dönek olmanın yanı sıra bir de hain ilan edilirsiniz”!

Bu gerçekten de çok ağır bir durum ve gerçek bir bunalım durumu. Görmezden gelmek olmaz. Siyasal etik çerçevesinde yükselen bu değerlendirmeleri açığa kavuşturmak gerekir.

Belirtmekte yarar var, yerel adaylaştırma sürecinde siyasal etik tartışmasını partimizde "yönetici", "karar verici" konumda olanlar açtılar. Yönetimlerin terbiyecisi olan bir çerçeveyi, haklarında kararlar verdikleri yönetilenler-adaylar için kullanmaya kalkıştılar. Aşağıda görüleceğini umduğum üzere, bu pek kötü bir yanlış oldu.

Siyasal Etik Nedir?

Siyasal etik,

(1) devlet ve parti gibi siyasal kurumlar için söz konusudur.
(2) Bu kurumlarda yönetenlerin ve yönetilenlerin tavırlarıyla ilgili yargılar bütünüdür.
(3) Tavırların “iyi-kötü” ve “doğru-yanlış” biçiminde yargılanması demektir.

Burada en önemli nokta, siyasal etik çerçevesinin, yönetilenlerden daha çok yönetenlerle ilgili olduğudur. Çünkü görev, makam, unvan dağıtmak yöneticilerin ayrıcalığıdır. Bu, iktidar gücü demektir. Ve öyle kabul edilir ki, “güç baştan çıkarır”. İşte, yöneticilerin karar ve uygulamalarında ahlaki ölçütlere göre yargılanmaları, siyasal etik çerçevesinde davranmaları, gücün baştan çıkarıcılığını engellemenin en etkili yolu olarak görülür.

Etik ne zaman konuşulmaya başlanır?

Siyasal etik, yönetimde yozlaşma söz konusu olduğunda konuşulmaya başlanır.

Düşünür Rousseau bunun için iki somut nedensel durum gösterir. Ona göre bir yönetim iki nedenle yozlaşır. Birincisi, yönetim daraldığı zaman; yönetim çevresi büyük sayıdan küçük sayıya indiği (yani demokrasiden aristokrasiye krallığa.. dönüştüğü) zaman. İkincisi, hükümdar gücü gasp edip devleti yasalara göre yönetmezse.

Çağdaş yönetim bilimi, siyasal yozlaşmanın niteliklerini buna benzer biçimde özetler. Eğer bir siyasal kurumda (1) hukuksal ve örgütsel kuralların ve mekanizmaların yerini yerini ikili ilişkiler almışsa, (2) ve karar vericiler yetkilerini kurallar temelinde kullanmıyorsa, karşı karşıya olduğumuz sorun “siyasal yozlaşma”dır.

Bunun sonuçları adam kayırmacılık, akrabacılık, adamcılık, ekipçilik, çıkar sağlama, yolsuzluk, rüşvet, vb… olur. Yönetilenler cephesinde yansıma ise ya yozluğun parçası olma, ya sessiz kalma ya da isyan biçiminde belirir.

"Partiye sahip çıkmak!" 

30 Mart 2014 seçimleri için yapılan adaylaştırmalara itiraz edenlere, itirazla yetinmeyip istifa edenlere, burada da durmayıp başka bir partiyle siyasete devam edenlere yönelik türlü suçlamalara gelince….

Yukarıdaki kuramsal çerçeveye bakınca, bunlar genel olarak yersiz ve haksız değerlendirmeler olmuştur. Çünkü, ve yine genel olarak, tepkilerin kaynağı, yetki kullanan makamların karar ve uygulamaları ile giderek genişlemiş olan usul sorunlarıdır. İlan edilmiş kural ve koşullara uymayanlar, aday adayları değil yöneticiler olmuştur. Başlangıçta benimsenmiş olan “aleni adaylık sistemi” adaylar tarafından değil, karar vericiler tarafından ortadan kaldırılmıştır.

Şimdi buna tepki gösteren partilileri çeşitli yollarla cezalandırmak doğru değildir.

Bu süreçte istifa edenler, yapılan yanlışları en yüksek sesle dile getirenlerimiz oldular. Sarsıcı bir yol seçerek CHP’ye sahip çıktılar. Yanlışların ört-bas edilme tehlikesine karşı güvence oluşturdular. 

Çözüm;

Ülkemizin karanlık içinde sürüklendiği böyle bir dönemde, sorunlarımızı doğru tanımlamaktan ve isabetli çözümler için ısrar ve cesaretle çalışmaktan başka çıkış yolumuz olmadığı aşikar.

Çözüm, tüm kurumlar gibi CHP’de de, yani üye – kadro – kurul bütünü olan örgütte, yukarıdan aşağıya her kademede şu ilkeleri yaşama geçirmekten ibarettir:

(1) ortak aklın koyduğu kurallara bağlılık;
(2) karar ve uygulamalarda saydamlık;
(3) yöneticilerin sorumluluğu.

Basit üç ilke! Gerçek bir reform! 

[21 Şubat 2014]


5 yorum:

  1. CHP.de olmanızdan dolayı güven duyuyorum Birgül Hanım.her zaman burada olun...

    YanıtlaSil
  2. iki yanlış bir doğru etmez...hem ağlarım hem giderim diyen gelin misali olmuş etik bilgileriniz...ya değiştirin ya da değişin...lütfen.

    YanıtlaSil
  3. harikasın birgül hocam değerlendirmen müthiş..

    YanıtlaSil
  4. Değerlendirmelerinize ve ilkesel çözümlemelerinize katılıyor, doğru buluyorum. Ancak, şu örnek doğruysa, "Yönetilenler"in de etik ve ahlaktan da öte değerlendirilmelerine gereksinim yok mudur Hocam?

    "..... DSP'Lİ ADAYLARI AKP'Lİ İŞADAMLARI FİNANSE EDİYOR!
    DSP malum CHP'de ikbal bulamayanların sığınağı. Amaç, ilke ve hizmet olmazsa olacağı budur.
    Aday olamayınca anında tornistan!
    Ayrıca gayeleri seçilmek değil, intikam almak.
    Peki, bu kime mi yarar?
    Elbette AKP'ye.
    Elimde somut bilgiler var.
    Buna göre pek çok DSP'li adayı AKP'li işadamları finanse ediyor ki bu işin gerisinde kimin olacağını siz tahmin edin.
    Kuşkusuz CHP yanlış aday belirleyerek bunun önünü açtı ama gidilen adresin Cemaatçi DSP olması yanlış....." Sabahattin ÖNKİBAR'ın bugünkü yazısından

    YanıtlaSil
  5. Birgül Hanım emeğinize,ruhunuza ,kaleminize sağlık ...İyi ki varsınız dediğim gurur duyguğum CHP li şahıslardansınız...Ben düz bir vatandaş olarak kul olmayı, CHP nin AKP mantığıyla odunu koyarsam seçtiririm mantığını kesinlikle kabul etmiyorum...
    Çalışan insanlar kaç dönem olursa olsun bölgelerinde kalmalıydı , CHP ye uymayan yönleri mi var halka açıklanmalı .... nedenlerle yerine aday adayı .... ı koyuyoruz demeliydi...Aday adayı olmayıp bir anda kendini o makamlara uygun gören kuklaların partisi olmamalıydı....

    YanıtlaSil