Ülkemizde etnik bölücülük güdenler iki koldan iş görüyorlar.
Bir kolları toplumu, yani milleti etnik gruplara bölmek ve bunu anayasaya yerleştirmek için gayrette.Milliyetlere ve etnik gruplara siyasal kimlik verdirmeye, bunu yapabilmek için de, Anayasa'daki Türk vatandaşlığı sıfatını sildirmeye çalışıyor. Bunu kendine ana hedef yapmış olan partileri HPD –Halkların Demokratik Partisi. Partinin adı, hedefiyle uyumlu.
Öbür kolları ise toprağı, yani ülkeyi özerk bölgelere ve yapabilirlerse federe parçalara bölmek için uğraşıyor. Bunu becerebilmek için kurdukları ve başkanlığını kazandıkları belediyeleri adı altında topladıkları diğer partileri DBP –Demokratik Bölgeler Partisi. Bunun da adı üstünde, biri “halklar” ile uğraşırken, öbürü “bölgeler” ile uğraşıyor.
***
Milletten “ümmet”i anlayan AKP, toplumu bölme ve Türk milletini ortadan kaldırma amacıyla çalışan birinci kolla uzlaşmıştı. Aklınca ülkede yine birlik kuracak, ama bu “islambirliği”olacaktı. Bunun için Anayasa değiştirilecek, Anayasadan Türk vatandaşlığı çıkarılacak, yerine TC vatandaşlığı getirilecekti. Böylece etnik gruplara (“halklara”) kimlik ve statü vermenin kapıları açılmış olacaktı. Yeni CHP´nin yönetimi buna “tamam” demişti, genel başkanı televizyondan söylemişti, bunu “çatı Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı” diyerek açıkça dile getirmişti. “Çözüm süreci” adını verdikleri şey buydu. Oyunları bozuldu.
***
Türk ulusal birliğini ortadan kaldırma hedefine varmanın pek güç olduğu ortaya çıkınca, ikinci kol başrole soyundu. Şubat 2014´te o zamanlar adı BDP olan partinin genel başkanı, şimdi HDP´nin başındaki Demirtaş şöyle demişti:
"Seçimden sonra sadece fuar ya da kültür merkezi inşa etmeyeceğiz. Asıl inşa edilecek şey demokratik özerkliktir. Bu halk artık kendisini yönetme aşamasına geldi. Muhtarlar, mahalle meclisleri vs. Anadilimizde, lehçelerde Arapça, Ermenice, Süryanice hizmet alma noktasına geldi. Bunları yapmak için devleti bekleyemeyiz. Halkımızın ana dilinde eğitimi olacak, ders kitapları olacak. Devleti bekleme zorunda değiliz.”Bundan bir buçuk yıl sonra, Ağustos 2015´te PKK, güney doğu Anadolu´nun kimi kent ve kasabalarında “özerklik ilan etti. Açıklamalarında şöyle dediler:
“… kentte bulunan devletin tüm kurumları bizim için meşruiyetini kaybetmiştir. Bu şekli ile devletin hiçbir atanmışı bizi yönetmeyecektir. Bundan sonra halk olarak öz yönetimimizi esas alarak, demokratik temelde yaşamımızı inşa edeceğiz. Bundan sonra da tüm saldırılar karşısında demokratik öz savunmamızı gerçekleştireceğiz.”
***
AKP buna Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı´yla çoktan çiçek atmıştı. Bu şartın çekince koyulmuş 10 maddesinden 8´ini ilgili yasalarda değişiklik yaparak ortadan kaldırmış, çekince sayısı 2'ye düşmüştü. Bu iki maddedeki çekincelerin ortadan kaldırılması, Anayasa´da köklü değişiklikler gerektirdiği için dokunulamamıştı. Aynı esnek anlayış yeni CHP yönetiminde de vardı. Bu kesim şimdi “ama böyle kendi başınıza yapılmaz özerklik, AKP Şart´ı uygulasın, sabır,Şart´la halledeceğiz” diyor. Yani Anayasa´yı değiştirmeye hazır olduklarını ilan ediyor.
***
Özerklik isteyenlerin engeli Anayasa´nın 3. Maddesi.O madde diyor ki “Türkiye Cumhuriyeti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür”. Bu kısacık cümlenin anlamı şu: Bölgesel özerklik olmaz, çünkü Cumhuriyet ülkesi ile bölünmez, yani üniter devlettir. Etnik gruplara kimlik ve statü olmaz, çünkü milleti ile bölünmez, yani milli/ulusal devlettir.Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı 1993 yılında getirdiği ek yorumla, özerklik isteyenlere destek veren bir anlaşma. Yani, Anayasalar merkeziyetçiliği terk edip yerine yerellik ilkesini benimsesin istiyor. Onların dilinde “subsidiarite ilkesi”. Bunun kuyruğuna bir de diğer sözleşmelerini takıyor ki, Şart ve kuyruğundakiler adeta bir Prens Sabahattin ademi merkeziyetçiliğininyeni belgesi oluveriyor.
***
Avrupa Şartı´nın Prens Sabahattinci mantığı yerel yönetimlere özerklikten değil, yerel özerklikten söz eder. Yetkinin devredilmesiyle yapılan idari işbölümü başka şey, egemenlik dağıtmak başka şey. Mesele ilki ise, şimdiki anayasada hiçbir engel yok. Bu kadar kavga, meselenin yetki devriyle idari işbölümü olmadığını kendi başına göstermeye yetip de artıyor.
[Yeni Adana Gazetesi, 28 Eylül 2015]