Birgül AYMAN GÜLER
CHP Parti Meclisi Üyesi
İzmir Milletvekili
İzmir Milletvekili
“CHP, “Gestapo” ile örtülü bir işbirliği yapabilir mi? Tarih affeder mi? “Derin Devlet”i ne sanıyorlar? İktidar olmak için her yol mübah anlayışının CHP’yi nerelere götüreceğinin farkında değiller mi? Böyle kurnaz siyasetin faturası çok ağır olmaz mı?Hangi “araçlar” ile olursa olsun amaç sadece iktidara gelmek midir? Parti ideolojisi böylesine kirli bir siyasete indirgenebilir mi?”Bu sorular önemlidir.
Çünkü “Cemaat” diye adlandırılan yapı, yaşamlarını ancak balinalara yapışıp sürdürebilen kabuklu canlılara benziyor. Bu bir siyasal parti değil; ama siyasete ve özellikle de iktidarda siyasete çok düşkün. Düşkünlüğünü, bir siyasal partiye yapışarak gideriyor. Bir zamanlar DSP’ye yapışmıştı. Sonra AKP’ye yapıştı. Her ikisini de eriten asit gibi iş gördü. Şimdi yeni bir balina arıyor; bir süredir de CHP’ye yanaşıyor.
Peki CHP bu yanaşmaya "evet" der mi; derse ne olur? Soner YALÇIN, kendi sorularına ilişkin kendi görüşünü şöyle açıklıyor:
CHP, ülkenin kurtarıcı ve kurucu partisidir. Yalnızca kendi seçmenlerince değil, başka partilerin arkasından giden seçmenler bile, ülkenin ve ulusun varlığıyla ilgili en temel ilkeler söz konusu olunca CHP’nin tavrına bir göz atar. Yüreğine düşen bir tedirginlik varsa, o tedirginliği CHP’nin tavrına bakarak ateşler ya da bastırır. CHP, işte bu güveni yitirdiği anda “tarih sahnesinden çıkar”. Düşer ve bir daha da kalkamaz. "C" ile herhangi bir işbirliği CHP'yi öyle düşürür ki, bunun sonucu yalnızca CHP'nin yok olması değil Türkiye'nin geleceğinin kararması sonucu yaratır.
“… Böyle bir koalisyon hükümeti CHP’yi tarih sahnesinden çıkarır. Türkiye’nin CHP’ye çok ihtiyacı var. Çünkü, Türkiye’nin temizliği ihtiyacı var. Bu apaçık ortada iken; dün Kontrgerilla’yla, Susurluk Çetesi’yle mücadele eden CHP, bugün “paralel devlete” göz yumabilir mi? Bunun adı siyaset olamaz. CHP tabanı ne istenirse yapacak “güruh” değildir; Gladio’yu kabul ettiremezsiniz.”Bu değerlendirme yerli yerindedir.
CHP, ülkenin kurtarıcı ve kurucu partisidir. Yalnızca kendi seçmenlerince değil, başka partilerin arkasından giden seçmenler bile, ülkenin ve ulusun varlığıyla ilgili en temel ilkeler söz konusu olunca CHP’nin tavrına bir göz atar. Yüreğine düşen bir tedirginlik varsa, o tedirginliği CHP’nin tavrına bakarak ateşler ya da bastırır. CHP, işte bu güveni yitirdiği anda “tarih sahnesinden çıkar”. Düşer ve bir daha da kalkamaz. "C" ile herhangi bir işbirliği CHP'yi öyle düşürür ki, bunun sonucu yalnızca CHP'nin yok olması değil Türkiye'nin geleceğinin kararması sonucu yaratır.
"C"CHP olmayacaktır.
CHP'nin ulusal kurtuluştaki kökleri ile Anadolu'daki gövdesi buna onay vermez.
Türkiye’de siyasetin kirliliği, siyasetin ve ülkenin bağımlılığından kaynaklanır. Kirli siyasetin aktörlerinin “yerli” olması, bu kaynağı yani temel nedeni ortadan kaldırmaz. Artık açıkça biliniyor ki, “Cemaat” denen yapı ne bir “inanç çevresi” ne de “yerli” bir siyasal aktördür. “C”, emperyalizmin elindeki yeni vurucu güçten başka bir şey değildir.
1. Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz BAYKAL’a bir “kaset komplosu” düzenlendiğini ve bunun “C” tarafından yapıldığını ima etmiştir. CHP kendisine yönelik bu darbeyi unutmamıştır. Başbakanın ihbarını değerlendirmek ve komplonun hesabını sormak CHP'nin görevidir.
2. Başbakan Başdanışmanı, şimdi “yolsuzluk ve rüşvet operasyonu” yapanların ulusal muhalefeti ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni tasfiye etme amaçlı sözde davaları düzenleyenlerin aynı “C” yapısı olduğunu açıklamıştır. CHP, kendi milletvekilleriyle üyelerini hedef almış Silivri ve Hasdal düşmanlığının hesabını sormakla görevlidir.
3.a. “C” yapısı “dinsel inancını yaşayan bir cemaat” değildir. “Türkiye’nin yüzyüze olduğu en tehlikeli tehdit odağı”dır. "Emniyet hizmetleri, polis okulları, adliye içinde yuvalanmış bu yapı, "CIA denetimindeki Moon, Falun-Gong gibi tarikatlarla benzeşir". Bu gerçekleri, daha 2002 yılında yayımlanan “Köstebek” adlı kitaptan öğrendik. Yazarı Necip Hablemitoğlu'ydu. Aynı yıl suikaste uğradı; aramızdan ayrıldı.
3.b. "C" yapısı "komplo kurmak, suç uydurmak, iftira atmak, tuzağa düşürmek" işlerinin ehlidir. Devlette, emniyet ve adliyede yuvalanmıştır. “Gördüğüm manzara korkunç; kadrolu devlet adamları devleti yönetmiyor… o zaman kim yönetiyor?” diye sorup bu gerçekleri halka anlatan Hanefi Avci “bunların hayatımın bundan sonrasını zehir zindan edeceğini biliyorum, geçmişte birçok örgütün hedefi oldum. Ama bu defakinin başka bir şey olduğunun da farkındayım” diyordu. Haliçteki Simonlar'ın yazarı, şimdi ne ile suçlandığı belirsiz olarak, hapishanededir.
4. “C” yapısı emperyalizmin maşasıdır. Bu işlevi aldatıldığı için değil görev sayarak, bilerek, bilinçle üstlenmiştir. Kaynağı, Saidi Nursi’nin “gaipten aldığı haber”dir. “Ahir zamanda beklenen bir zat gelecek, Hristiyanların ruhani liderleri ile de işbirliği yaparak üç görev yapacak: Birincisi insanların imanını kurtaracak, ikincisi şeriatı tatbik edecek, üçüncüsü hilafeti yeniden kuracak”. Şeriat – hilafet kurmak yanı bir yana, "C" yapısının son yıllarda tanık olduğumuz dinler arası diyalog; tolerans; hoşgörü atakları ve Fethullah Gülen - Papa buluşmaları... rastlantısal sonuç değil, varoluş nedenidir. CHP, İslam inancını küresel siyasetin emrine vermiş olanlarla nasıl ortaklık yapar?
5. "C" yapısına göre Meşruiyet ve Cumhuriyet kurucuları “Süfyan Komitesi”dir; yani Hz. Muhammed’e karşı savaşan Ebu Süfyan tarafına benzetilir; din düşmanı sayılır. Mustafa Kemal Atatürk'e yönelik her türlü ağır saldırı, "C" ve dayandığı Saidi Norsi kaynaklıdır. Bunlar, bağımsız ulusal ve laik Türkiye'nin düşmanlarıdır. Bu gerçek Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından çok önceden ilan edilmiştir; dayandıkları temeli "kendi belgeleriyle" öğrenmek için Prof. Dr. Zekeriya Beyaz'ın 2012'de yayımlanmış olan Nurculuk başlıklı kitabına bakmak yeter. CHP, kendi varlığının anlamı olan ilkelere düşmanlık için var olanlarla nasıl işbirliği yapar?
6. "C" yapısı, Türkiye'nin çözülmesini sağlayacak programatik çerçeveyi 2010 yılı Aralık ayında "Çözüm Mümkün" adlı bildiriyle ilan etmiştir. Bugüne ve geleceğe dönük hedeflerinin, "ulusal ve laik devlet yapısını ortadan kaldırmak" olduğunu ilan etmişlerdir. CHP, evrensel insan haklarını ulusal ve üniter devlet yapılanmasıyla laik devlet ve özgür toplum idealini ortadan kaldırmak için araç olarak kullanacaklarını ilan etmiş böyle bir kesimle nasıl ortaklık yapar?
Sözün Sonucu:
Bu nedenle yapmamız gereken şey, bağımlı kirli siyasetin ana faili olan "C" yapısına karşı kapıları kapatmaktır.
"C", bir balinaya yapışmadan var olamayan kabukludur; CHP'nin buna izin vermemesi, Türkiye'yi kurtarmak ve bağımsız, ulusal, laik Cumhuriyet'i temelden yeniden inşa etmek demektir.
Soner YALÇIN'ın "Gül+Gülen+CHP koalisyonu mu" sorusuna yanıtımız şudur: "Hayır, onayımız yoktur"!
[BAG, 27 Aralık 2013]