9 Mart 2017 Perşembe

TOROSLAR AĞLARKEN


“Toroslar, her zaman dediğim gibi konuşur, gün batışında renk değiştirip ay gibi olur, büyür de büyür. Yorgun dağlardır. Efsaneleri üzerinde hep taşımıştır. Ondan kopmak ve uzaklaşmak mümkün değildir. Ben mi? 84 yaşına giriyorum. Hastayım, bir ayağım Toroslardaki bir dağın tepesinde, öbür ayağım öbür tepesinde, iki ayağımın arasından binlerce kervan geçti. Akşam olmaya başladı, eşeğime bindim, ben de göç etmeye hazırlanıyorum.”
Yaşar Asutay, bir avukatın hayat hikayesi dediği, okurken aslında onun salonunda toplanmışız da kendisinden öykü demetleri dinlermişiz gibi hissettiren Toroslar Ağlarken adlı kitapçığını böyle bitiriyor.
“Dedem” diyor, “bize hep Toroslarla ilgili efsaneler anlatırdı. ‘Torosların dili var’ derdi. ‘Konuşur, üzüntüden ağlar, sevinçten ağlar’ derdi. ‘Bunları da gürüldemesiyle yağmuruyla belli eder’ derdi.”
*
Torosların evlatları, efsaneleri de büyük savunmaları da unutmuyor.
Ahmet Erdoğdu, Torosların efsanevi tarihine Türk ulusunun uğradığı acımasız saldırılara karşı büyük direniş ve savunmasını ekledi. 1909 Adana Ermeni Olayları -5 Adanalı Ne Diyor? başlığıyla yazdığı kitaba yerel tarih diyebilirsiniz. Ama aynı zamanda ulusal tarihi yazıyor. Yerel sanılan dünyada yabancı elçiliklerin yapıp ettiklerini belgeleriyle ortaya koyması bakımından da dünya tarihinin ta kendisini kaleme alıyor.
Onur Öymen kitaba yazdığı önsözde, bu kitap “bilinen ve hatta bir bölümü hiç bilinmeyen gerçekleri sağlam kaynaklara dayanarak ortaya koymakta ve tarihin yeterince aydınlanmamış sayfalarına ışık tutmaktadır” diyor. 
Okuyucu gözüyle baktığınızda, bu yargıyı çok yerli yerinde bulacağınızdan hiç kuşkum yok.
Tarihe “1909 Adana İğtişaşı” olarak geçen olaylara ilişkin olarak sözünü kendi aklından söyleyip nesnel sözlermiş gibi pazarlayan soykırım müfteriliği çok yazı karalamıştır. Ahmet Erdoğdu “bu kitapta olaylar hakkında Türk tarafının da görüşlerini bulacaksınız” diyor. Tek taraflı olarak tarihi tahrif edenlere “bugüne kadar yeterince incelenmemiş veya hiç gündeme gelmemiş” bilgiler ve kanıtlarla yanıt veriyor. “Bunu yaparken yazılmış anılardan, o zaman yayımlanmış gazetelerden, Ermeni yanlısı görüşlerden de” yararlandığını söylüyor.
Beş tanık, bu kitabın özgün ve güçlü yönünü oluşturuyor.
Onlar kimler mi?
İngiliz Yüksek Komiserliği’nin elinde 100 suçlu Türk listesine yerleştirilmiş Ali Münif Yeğenağa. Fransızlarca sürgün edilmiş Damar Arıkoğlu. İşgalcilerin matbaasını basıp dağıttıkları Yeni Adana Gazetesi sahibi Ahmet Remzi Yüreğir. İtidal gazetesi sahibi İhsan Fikri (Mehmet İhsan). Çoğunluğu Ermenilerden oluşan Fransız işgal birliğinin bölgeyi terk etmesini şart koştukları kişilerden biri olan kaymakam İsmail Safa Özler.
*
Türk ulusu, egemenlik hak ve yetkisini yılmadan savunan ve bunun için ödeyecekleri bedelleri bir an bile vazgeçme gerekçesi saymayan evlatlara sahip. Türk ulusunun evlatlarını görülmez ve hatırlanmaz hale getiren sinsiliği açığa çıkarıp kırıp atmak bizim görevimiz.
Ahmet Erdoğdu, sözlü ve yazılı kaynakları bir araya getiren, bilimsel değeri tartışmasız olan bu belge-kitapla üstüne düşeni layıkıyla yerine getirmiş bulunuyor. Ne mutlu ona!
Demek ki durum, Yaşar Asutay’ın yazdığı gibi: 
“Torosların efsaneleri, konuşması, ağlaması, gürlemesi bitmez. Bir gürlemesi vardır ki, yer yerinden oynar….”




2 Mart 2017 Perşembe

BAŞKANLIK REJİMİNE GEÇELİM Mİ?


16 Nisan referandumunun tek sorusu yok; çok sorusu var. İlk ağızda 18 soru aşağıdakiler olabilir:
1. Milletvekili sayısı 600'e çıksın mı? E - H
2. Milletvekili seçilme yaşı 18'e insin mi? E - H
3. Başbakanlık kalksın mı? E - H
4. Bakanlar Kurulu (hükümet) tümden kalksın mı? E - H
5. Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir partinin de başkanı olsun mu? E - H
6. Başkomutanlık partili cumhurbaşkanında kalsın mı? E - H
7. TBMM'nin kanun yapacağı konular sayılıp sınırlansın mı? E - H
8. Kanuna ayrılanlar dışındaki her konu CB kararnamesiyle düzenlensin mi? E - H
9. Bakanlıkları/devlet kurumlarını kurma kaldırma yetkisi TBMM'den alınsın ve CB'na verilsin mi?
10. TBMM'nin yürütmeyi (cumhurbaşkanını) gensoruyla denetlemesine son verelim mi? E - H
11. CB ve yardımcılarını ve bakanları soruşturmak için gerekli %10 mv talebi (60 imza) şartını %51'e (301 imza) çıkaralım mı? Kısası, bunların soruşturulmalarını zorlaştıralım mı? E – H
12. Devletin üst kademe yöneticilerini tek başına cumhurbaşkanı atasın mı? E - H
13. Üst kademe yöneticilerinin hangi usullerce atanacağını şimdi TBMM kanunla belirliyor; bunu tek başına CB yapsın mı? E - H
14. Milli Güvenlik Siyasetini tek başına cumhurbaşkanı belirlesin mi? E - H
15. Cumhurbaşkanına tüm devlet kurumları için idari soruşturma yürütme yetkisi verelim mi?
16. Cumhurbaşkanlığı genel sekreterliği kalksın, yerine sayısı belirsiz cumhurbaşkanlığı yardımcılığı getirilsin mi? E -H
17. HSYK üye sayısı 22'den 13'e insin, bunların 7’sini TBMM ve 6’sını cumhurbaşkanı atasın mı? E – H
18. Askeri Mahkemeler kaldırılsın mı? E – H
Sorular elbette 18 ile sınırlı değil. Ağzımızı ikinci kez açsak, 18’lik bir liste daha yapmak işten bile değil.
*
Referandumdan çıkacak %51’lik tercih, ilgili yasada yazıldığına göre “Türk Milletinin Kararı” niteliğine sahip olacak. Bu soruların toplamı için tek E-vet ve tek H-ayır oyu verilecek. Bu durumda, referandum sandığının diğer tüm soruları toplayan tek bir soruya dökülmesi gerekir. O tek sorunun, elbette iki taraf için de kabul edilebilecek net bir soru olması, E-vet ve H-ayır kesinliği beklenen böyle bir işin olmazsa olmazıdır.
Gelin görün ki öyle olmuyor.
İçinde yaşadığımız dönemde tevriyecilik zeka pırıltısı, takiyyecilik ilm-i siyaset, stratejik davranmak adına taktisyenlik siyaset erbaplığı sayılıyor. Referandumun “resmi olarak tek” sorusu taraflarca bir türlü dile getirilip ilan edilmiyor. Çünkü anayasa değişikliğini ortaya atan teklif sahibi iktidar kesimi, yapmaya giriştiği işi tuhaf bir şekilde örtme gereği hissediyor.
*
Yukarıdaki soruları kendi çatısı altında toplayan, bu referandum için mümkün olan tek resmî soru şudur: Başkanlık rejimine geçelim mi?
Gündeme gelişi, hazırlanışı ve hazırlayanları, TBMM’deki görüşme ve oylama süreci, hatta Resmi Gazete’de yayımlanması bile dertli olan bu OHAL’li referandumda, AKP ile MHP’nin kendi istedikleri referandumun sorusunu dile getirmekten kaçınmaları, kendi başına bir sorun oldu. Kaçak güreşin böylesi hepimize rahatsızlık, kuşku, endişe veriyor.

Başkanlık rejimine geçmeyelim!