Eğer “hümanist”lik dünyanın insanlarını hiçbir biçimde ayırmamak ise,
İvo Andric humanist değildir.
Yok eğer hümanistlik dünyanın insanlarını doğu-batı diye ayırıp, ayırımın içinden
“Batı Değerleri”ni benimsemek ise,
böyle düşünenler
yazarın humanist olduğunu söylemeye devam edebilirler.
İvo Andric, 1924 tarihli bir doktora tezinin sahibi. Tez, Avusturya’nın Graç kentinde kurulu Graz Karl-Franzens-Universität adındaki üniversitede kabul edilmiş. Çift satır aralı, toplam 143 sayfalık bu metin, şimdi olduğu gibi o dönemde de toplumbilimi alanında yazılmış tezlere göre oldukça kısa bir metin.
DRAM’A NİYET TEZE KISMET
Tez kısa ve jüriye göre kaynakçası bakımından yetersiz olduğu gibi, bir yıldan az bir sürede hazırlanmış, hızlı bir iş. Bu hızın nedeni, yeni çıkan bir yasa nedeniyle, yazarın Dışişleri Bakanlığı’ndaki işine devam edebilmesi için böyle bir sertifika sahibi olması zorunluluğu. Yoksa kendisine son iki aylık maaşı ödenecek ve işine son verilecek.
Tezin bir diğer özelliği, kullanılan malzemenin, aslında “Büyük Fransisken Dramı” adlı bir tiyatro oyunu yazmak için biriktirilmiş malzeme olması. Bu malzeme üç ayrı fransisken (Bosnia-Kresevo, Fojnica, ve Sutjeska) manastırının arşivlerinden derlenmiş. Yazar kaleme dökmeyi tasarladığı bu dramı hiç yazmamış.
Tez hazırlığına girişen Andric yazar olarak tanınmasa da, daha o zaman, yedi öyküsü yayımlanmış durumda; Bunların arasında "Put Alije Qerzeleza", "Corkan i Svabica", "U musafirhani" ve "Mustafa Madzar" öyküleri var. Uzmanlar, bu öykülerin tezine kimi zaman paragraflar halinde girdiğini belirtiyorlar.
Demek ki yazın adamı Andric ile tez sahibi Andric arasına bir çizgi çekmek, ikisi ayrı şey demek anlamlı değil. Öte yandan bilimsel çalışmalarda yazarlar kendi bulgu ve değerlendirmelerini sergilemekle yükümlü olduğu için, bunlar yazanına edebi işlerdeki gibi saklanma olanağı vermez. Bu nedenle tezi gözden geçirmek, İvo Andric’i anlamak bakımından isabetli bir iştir.
Toplam beş bölüm ve bir ekten oluşan tezin ilk bölümünde Bosna’nın Türk fethi öncesinde dinsel –kültürel, manevi- durumuyla siyasal koşulları, ikinci bölümde Osmanlı’nın toprak rejimi ve devşirme sistemiyle dönüştürücü etkisi; üçüncü bölümde reaya –gayrımüslim nüfus- ile ilgili kanunnameler; dördüncü bölümde fransisken rahipleri ve katolik kilisesinin ve beşinci bölümde ortodoks kilisesinin entelektüel etkinliği ele alınmıştır.
DOĞU DEĞİL "BATI”
Tezde Bosna müslümanlarının entelektüel durumu ayrı bir bölüm olarak değil, iki sayfalık “ek” olarak yer bulabilmiştir. Biçimdeki bu özellik, yazarın savına uygundur. Ona göre “Bosnalı müslümanlar”ın entelektüel varlığı “hybrid literatur”dür. Yani yabancı ve kendini üretme yeteneğinden yoksun… Ve yazar sözlerini, bu durumun “islamın tamamen kısıtlayıcı ve kısır etkisine kanıt” oluşturduğu yargısıyla tamamlamaktadır.
Bosna’da İvo Andric’in tarafsızlık ve hümanistlik bir yana, ayırımcılığın temsilcisi olarak görülmesinin bir nedeni, bu tutumudur.
Andric, İslamiyet karşısında olduğu gibi, Patarin –Bogomil- inancı karşısında da “tarafsız” değildir. Tezinden alıntı yapalım:
“Patarinler [Bogomiller], Katoliklikle eşitsiz, acı kavgalarıyla, Bosna ile Batı dünyası arasına taştan bir duvar örmeye başlamışlardı, duvar İslam tarafından daha da genişletildi, ve uzun zamandan beri ufalanmış ve parçaları dökülmüş olmasına karşın bugün bile hala karanlık, uğraşmak için cesaret gerektiren bir nişangah etkisi üreterek yükselmeye devam ediyor. Sonuç olarak: Patarinler [Bogomil], Batı’nın kontrolü altına girmeyi dik kafalılıkla reddettiklerinde, ülkeyi kaçınılmaz olarak Doğu’nun boyunduruğu altına sokmuşlardı.”Kısacası İvo Andric, bizim edebiyatçılarımızın bize tanıttıkları gibi “fotoğraf makinesi gibi soğuk, tarafsız” değildir. Açık olarak “Batı”dan yanadır; ve tezinden açıkça anlaşıldığı üzere, Bosna’daki “Batı”, herkesten ve herşeyden çok Katolik dünyası anlamına gelmektedir. Onun anlayışına göre Bogomillik de, İslamiyet de, ve bir ölçüde Ortodoksluk da doğu elemanlarıdır.
Bu durumda, eğer “hümanist”lik dünyanın insanlarını hiçbir biçimde ayırmamak ise, İvo Andric humanist değildir. Yok eğer hümanistlik dünyanın insanlarını doğu-batı diye ayırıp, ayırımın içinden “Batı Değerleri”ni benimsemek ise, böyle düşünenler yazarın humanist olduğunu söylemeye devam edebilirler.
İvo Andric kuşkusuz güçlü bir kalem. Düşünceleri ilginç, yazı yöntemi ve kullandığı uslup daha da ilginç. Belki bu dört bölümlük yazı dizisinden sonra bir kez daha okunmaya değer. Travnik Kronikası adlı kitabı bence bir numara.
[Birgül Ayman Güler, Yeni Adana Gazetesi, 27 Temmuz 2015]