Birgül AYMAN GÜLER
CHP İzmir Milletvekili
Türkiye ve onlarca azgelişmiş ülke, “bağımsızlık” istiyor.
Son yirmi yıldan bu yana, çok bilen liberaller “bağımsızlık isteği saçmalıktır” deyip duruyorlar. Çünkü onlara göre “dünya artık küresel bir köy”dür. [ http://baguler.blogspot.com/2013/01/bagimsizlik-istemek.html ]
Bu söz kimin için olabilir?
Bir yerden kalkıp başka bir yere gitmek, dünyada yaşayan milyarlarca insan için hala hiç kolay değil. Emeğini kiraya verip çalışanların ezici çoğunluğu için de pek zor. Emeğin serbestçe dolaşımı özel yasaklar getirilmiş başlıklardan biri. Çok küçük bir kesim için ise doğru: Para, teknoloji, seçilmiş bilgi ve bunlara sahip çok az sayıda insan için dünya gerçekten de adeta bir “köy” kadar küçük. Para, internet, cep telefonu teknolojisi için dünya pek küçük.
Ne var ki, işin başka bir boyutu daha var. Para sahibi olmadığımız için paradan söz edemesek de, internet üzerinde hepimizin “bedava” yararlanabildiğimiz hazır programlar ve ellerimizde gezdirdiğimiz cep telefonları sayesinde biz 'kullanıcılar' için de dünya adeta “küresel bir köy” ! İşte teknolojinin bu boyutu, “dünya artık küresel küçük bir köy” sözüne herkesi inandırmaya yetti. Tamam, her toplum kesimi için aynı şiddette değil ama herkes için geçerli yeni bir durum! O halde buna inandıysak, ‘bağımsızlık isteği artık saçmalıktır” sözüne de inanmaktan başka çare yok...
İnatta yarar var!
Pek açık seçikmiş gibi görünse de, biraz inatçı olmakta yarar var.
Internet üzerinden herkesin hizmetine, hem de herkesin bireysel kullanımına açılmış olmasına karşın “bedava” sunulmuş programların varlığı ilginç. Herşeyin, tüm kamu hizmetlerinin bile “para” haline geldiği bu “küreselleşmiş dünya”da böyle uygulamaların varlığı adeta açıklanmaya muhtaç.
Şu hemen yandaki görsel, böyle programlardan birinin mekana yerleşimini gösteriyor. Bedava programı kullanan kişi benim; mekanım Türkiye. Koyu yeşille belli… Kuzey Amerika’nın iki parçası da aynı yeşil renge boyalı. Kullandığım internet programının yaratıcı ve yöneticilerinin ülkesi burası. Büyük parça Amerika Birleşik Devletleri, küçük parça da bu devletin Alaska Eyaleti… Kişisel olarak bu mekanlarla hiçbir bağım yok. Bu programı kullandığım için kendilerinden izin almam gerekmedi; herhangi bir ödeme yapmam gerekmedi; yazılarımı yerleştiriyorum ve okuyucularımla buluşuyorum.
Maliyet sıfır, etkinlik yüz! Elbette mutluyum.
Maliyet sıfır, etkinlik yüz! Elbette mutluyum.
Mutluluğumu zaman zaman kıran şeylerden ikisi şunlar:
O biliyor, ben bilmiyorum! Buraya yerleştirdiğim her sözcük, program sahibi tarafından, artık kendisi nasıl istiyorsa öyle depolanıyor; analize tabi tutulabiliyor… Neyse, zaten yaptığım iş kamuya açık, o hangi amaçla bunu yaparsa yapsın benim için önemi yok! Ama pek rahatsız edici… Bilmediğim kimseler ve şirketler hakkımda her şeyi biliyor; bense kimdirler, nerededirler, ne yaparlar, ne düşünürler, ….. haklarında hiçbir şey bilmiyorum. Ben açığım ya da açıktayım; o ise adeta efsunlu bir bilinmez.
Programı bir anda kaldırırsa? Kaldırabilir, bana sorması da gerekmez, aramızda hiçbir söz, sözleşme yok. Bu küresel köyde elbirlik seçtiğimiz bir muhtarlık da yok. Bu durumda başka bir yere depolamaya gerek görmediğim tüm birikimim havaya uçabilir! Program sahibi, kendi bilgisayarlarında benim yazılarıma her türlü analizi yapabilecek yeteneğe sonsuza kadar sahipken, ben kendi ürünüm olan malzemeye sonsuza kadar erişemeyebilirim. Ne eşitlikçi bir ilişki!
Evet, inatta çok yarar var...
“Dünya artık küresel bir köy” sözü, mesafeler azaldı ve uzaklıklar aşıldı anlamında doğrudur. Ama hakkını verelim tüm keşif ve buluşların; şimdiki küçük dünya yalnızca internet - cep teknolojisinin değil insanlığın uzun uygarlık koşusunun bir sonucudur. Dünya, tekerleğin icad edildiği günden bu yana küçülüyor. Yelkenli ve buharlı gemilerden bu yana denizlerin iki yakası birbirine kavuşuyor. Telgraf icadından beri iletişim dumandan hızlı ve daha geniş alanlarda mümkün oldu.
Bu söz, benzetmenin bütün diğer anlamları bakımından ise büyük bir aldatmacadır. Şimdi bu küresel köyün adeta görünmezlik peleriniyle gezen bir ağası vardır; ve kendi dışındaki her köylüye karşısında diz çöktürmüştür.
Teknolojinin toplumsal doğasına tümüyle aykırı olarak, teknolojiye, bir avuç gelişmiş ülke ve tekel tarafından el koyulmuştur. Öte yandan, dünya genelinde ülkeler arasındaki karşılıklı bağlar, bir önceki yüzyılda olduğundan daha da eşitliksiz ve hastalıklı bir hale gelmiştir. Teknolojik sistemleri yaratan, üreten, kuran ve kullanıma açan bir avuç ülkeyle şirket, dünyanın diğer her ülkesine ve kişisine hükmedebilir hale gelmişlerdir. Onlar “mutlak bağımsız” konuma yükselirken, dünyanın çok sayıda ülkesiyle milyarlarca insanı silahsız ve etkisiz kılmışlardır. İşte bu sonucun kolayca yaratılmasına yol açtıkları için, dünyada ve ülkemizde çağımızın en zararlı kımılları,
- Azgelişmiş ülkelerde internet otoyollarını özelleştiren hükümetler ile,
- Bilim ve ileri – yüksek teknoloji hedefini din ve mezhep savaşlarına kurban etmiş hükümetlerdir.
"On yıla kalmaz dünyanın lider ülkesi oluruz" diyen AKP Hükümeti, tüm kaynaklarımızı mezhep ve etnisite kapışmalı OrtaDoğu savaşlarına hasretmişken, bu mücadeleden ne kadar da uzağız! [BAG, 20 Temmuz 2013]