25 Temmuz 2016 Pazartesi

15 TEMMUZ 2016 İŞGAL SALDIRISI


Ülkemize ve halkımıza büyük geçmiş olsun. 15 Temmuz 2016 günü, uzun yıllardır sinsice yürütülen bir istila harekatının açıkça işgale dönüşme atağı püskürtüldü. Başta Türk Silahlı Kuvvetleri ve diğer güvenlik kurumları olmak üzere, direnme yolunu seçen Cumhurbaşkanı ve Başbakanla halkın bizzat kendisi tarafından…
*

AKP’nin geçmiş 14 yılının ve ihvani bir rejim kurma isteklerinin hesabı bir yana, bu partice güdülen Türksüz yeni-anayasacılık çizgisine karşı hiçbir zaman vazgeçmeyeceğimiz direnişimiz elbette sürecek. Şimdi, bugün, AKP ile aynı taraftayız. Dışarıdan ayarlanmış cemaatçi işgal saldırısına karşı Türkiye savunmasındayız.

*

TBMM dahil, ulusal varlığımızın başlıca kurumlarına ve insanlarımıza yöneltilmiş öldürücü vuruşlar, yaşadığımız şeyin bir “askeri darbe girişimi”nden daha fazla bir şey olduğunu gösteriyor. Daha fazla bir şey! Bu, Irak işgalinde, Suriye’de kışkırtılan içsavaşta, Libya’da tanık olduğumuz acımasız parçalama süreçlerindeki gibi bir şey. Küreselciliğin, içinde bulunduğumuz bölgeye yeniden biçim verme amacı için yürüttüğü kanlı saldırganlığın bir parçası.

*

Böyle bir saldırıya karşı olağanüstü hal ilanının tartışmasız biçimde gerekli olduğu düşüncesindeyim. HDP’nin bu ihtiyaca karşı “eski uygulamaların kötü hatıraları” diyerek anlamsız bir gerekçeyle karşı çıkmasını not etmeliyiz. CHP’nin ise buna karşı “saldırı meclise, yetkiler mecliste dursun” gibi hem teşhisi yanlış hem de önlemi boşluğa atan tavrının anlamı üzerinde durmalıyız. İşgalci saldırganlığın zaptırapt altına alınmasını engellemeye dönük bu tavır, “darbelere karşı olmak” sözünü boş bir nakarata dönüştürdü.

*

Olağanüstü hale onay vermek, vatandaşlık görevimizdir. Aynı zamanda bunun kararlarını ve uygulamalarını yakından izlemek, denetlemek, anayasal ve yasal çerçeve içinde, hukuk devleti ilkelerine uygun biçimde yürütülmesini sağlamak, yetki aşımına ve kötü amaçlı kullanımlara karşı gerekli uyarılarla müdahalelerde bulunmak da vatandaşlık görevimizdir.

*

Cemaatçi yapılanmanın, çöreklendiği her kurumdan sökülüp atılması gerekiyor. Buna “mağdur” deyip kol-kanat gerenlerin, elbette içlerindeki fiilen cemaatçi olanlar hariç, akıllarını başlarına toplamaları ve bu unsurları hızla tasfiye etmeleri gerekiyor.

CHP genel başkanının “bizde cemaatçi var mı, bilmiyoruz ki, MİT söylesin, gereğini yapalım” şeklindeki alaycı açıklaması, hayret vericidir. Bu sözlerin, TSK gibi dev bir kurumu kendi içinden adeta kırıp atan bir istila hareketinin CHP’deki varlığını genel başkanlık koruması altına aldığının ilanı olarak da üzerinde özenle durulması gereken bir anlamı vardır.

Böyle bir tavır sahibinin “darbeye karşı demokrasi mitingi” yapma kararı almasını samimi görmek mümkün müdür? Türkiye’nin canına kast edenleri yedeğe çekmek, ülkemizin kurucu partisine düşmemeliydi.

*

24 Temmuz 2016, şimdi 93. Yılında, Lozan Antlaşması’yla Bağımsız Türkiye’yi tüm dünyaya kabul ettirmiş kurucularımıza şükranlarımızla…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder