10 Ağustos 2015 Pazartesi

ŞU BARIŞ DEDİKLERİ ŞEY



1980´lerde küreselleşme başlamıştı.

Küreselleştikçe demokrasi yaygınlaşacak, dünya bir barış gezegeni olacaktı.

Dünya sosyalist sistemi de dağılıp Varşova Paktı bitince, Almanya´nın Berlin duvarı yıkılınca... NATO gibi soğuk savaş tapınakları da casusluk maceraları da bitecek, dünyaya refah ve barış gelecekti. Gezegenimiz tarih boyunca olmadığı kadar açık, engelsiz, aydınlık ve şeffaf olacaktı....

Küreselleşme, yani demokrasi, özgürlük, barış çağının açılışı....

Üzerinden çeyrek yüzyıl geçti.

Denizlerde kaçak göçmenler... Atölyelerde evlerde köle işçiler... Organ ticareti için kurban çocuklar... Tarlada kısır tohumlar... Fikir üstünde mülkiyet esareti... Özgür teknolojide küresel tekeller egemenliği... Ortaya çıkan manzaranın bir bölümü bu.

NATO ortadan kalkmak bir yana, dünyaya jandarma... Birleşmiş Milletler küreselleşmeci çürümenin garantörü... ABD ile AB, "küresel dünya"nın boğazına iyice çökmek için ikili serbest ticaret anlaşması masasında...

Çeyrek yüzyılda ortaya çıkan sonuç: 

Küreselleşme, emperyalizmin dünya üstündeki yeni-egemenlik yolunun adı...

Türkiye´de.....

Dincilik ile etnikçilik, eski solcu yeni liberallerle kolkola, yelkenlerini küreselleşme rüzgarlarıyla doldurdular.

Dincilik Vatikan´dan esinlendi... Dinler arası diyalogla birlikte, Türkiye´de "milletler sistemi"ni düşleyip, yeniden din esaslı imparatorluk hayaline yelken açtı.

Etnikçilik, yeni imparatorluklar çağında kimlik siyasetiyle kendine iktidar bulacağını umut etti; dincilikle kol kola girdi.

Yeni zamanın sağlı-sollu liberalleri, küreselciliğin romanlarını yazdılar.

Ve şimdi hep birlikte NATO kapısındalar. 

Dinciler Amerikan-NATO üslerini ardına kadar açıyor; etnikçiler "onu değil beni kolla NATO" diye yalvar yakar davetiyeler çıkarıyor.

Biri Türkiye topraklarını yabancı askere ardına kadar açmış, öbürü buna laf etmek bir yana "onu değil beni al" şarkısı söylüyor.

Bundan daha utanmazca olanı da var: NATO davetiyesinin altına "barış" imzası atmak...

NATO davetiyesine "barış" imzası atanların içinde CHP yönetiminin olması ise artık şaşırtıcı değil.

CHP "laiklik tehlikede değil" diyen genel başkanıyla birlikte önce dinciliğe teslim edilmişti; şimdi de "ulusal devlet devrini tamamladı" diyen yöneticileriyle birlikte etnikçiliğe teslim edildi. Böylece yalnızca ulusal ve laik Türkiye´nin değil, daha önemlisi bağımsız Türkiye´nin sigortası olmaktan tümüyle çıkarıldı. CHP, mevcut yönetimiyle artık karşı-devrimin ortaklarından biri...
10.08.2015

Günümüzde, söyleyenlerin dilindeki "barış", tarihin en acımasız savaşlarının adıdır.

"Çözüm", küresel emperyalizmin şimdi Orta Doğu´da işlettiği mezbahasını Türkiye´ye taşımaktır.

Üzücü olan, Bağımsız Türkiye mücadelesinin güçlü siyasal örgütlenmesindeki boşluktur.

Ve çıkış, bu boşluğa son vermekten başka bir yerde değil...

[Yeni Adana, 10 Ağustos 2015]


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder