19 Şubat 2017 Pazar

TC DEĞİL TÜRK VATANDAŞIYIZ


Anayasal eşit vatandaşlık…
Anayasal vatandaşlık….
Eşit vatandaşlık…
Bu kavramları ortaya atanların savları, zaman içinde açıklığa kavuştu. Şöyle dediler:
Türkiye’de vatandaşlık “Türk” olmaktan çıksın; anayasadan “Türk” lafı silinsin. Vatandaşlığın adı hiç olmasın ya da yerine Türkiye vatandaşlığı, TC vatandaşlığı gibi bir şey getirilsin... “Türk” bir etnik gurubun adı, diğer etnik gurupları silen bir üstünlük elde etmiş ve diğerlerinin inkârına neden olmuş. Buna son verilsin. Diğer etnik gruplar, kendi ad ve kimlikleriyle siyasal egemenliğin ortakları olsun ki, vatandaşlık “eşit” hale gelsin!
*
Bu savların etrafına toplanan küreselci, neoliberal, etnikçi, ümmetçi, çok farklı kesimlerden temsilciler, altkimlik/üstkimlik laflarıyla kimlik siyaseti yürüttüler. Ulusa ve onun egemenlik hakkına yönelik büyük inkâr siyasetini, kültürel haklar lafının ardına sakladılar. Kültürel kolektif hak adını verdikleri şeyin, buz gibi siyasal talepler olduğunu yıllarca gizleme gayreti gösterdiler. Demokrasi, barış, insan hakları şemsiyeleri bu işe hizmet etti. Komisyonlar ve akil heyetler havada uçuştu. “Çatışma”lar dursun, “analar ağlamasın” diyenler, bu yolda çözüm süreçleri yürüttü. Masalar yeni-anayasa metinleriyle doldu. Anayasal eşit vatandaşlık anayasaları kaleme bile alındı.
*
Yeni-anayasaları battı; başarıya ulaşamadılar. Ama “ben Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olarak….” lafını, kendileriyle mücadele içindeki insanların bile ağzına yerleştirip gittiler.
Bir kez de buraya not edelim:
Anayasalarımızın kurdukları şey Türk Vatandaşlığı’dır. “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı” diye anayasal – siyasal bir kurum yoktur. Bu laf, egemenlik kavgasında anayasal vatandaşçı kimlik siyasetinin anayasaya yerleştirmek istediği laftır.
*
“Devletimiz TC değil mi, ne var ki bunda?” diyen varsa, ki var, bir kez daha not edelim.
Türk vatandaşlığı, bizim devletle ilişkilerimizi “millete/ulusa göre” tanımlar; Türk ulusunun egemenlik hakkını tesciller. Bu nedenle ve hatta yalnızca bu nedenle ulusal resmi dilimiz Türkçe’dir, bu nedenle TC devleti çok-resmî-dilli değildir.
Anayasaya TC – Türkiye vatandaşlığı yazılmasını istemek, bu ilişkiyi ortadan kaldırmayı istemek demektir. Türk ulusunun egemenlik hakkıyla birlikte, Türkçe’nin tek ulusal ve resmi dil olması durumunu temelsiz ve güvencesiz bırakmak demektir. Çok-etnikli; çok-milliyetli; egemenlik hakkının etnik topluluklar arasında dağıtıldığı; toplumu bölünmüş Türkiye için Türk ulusu “engeli”nden kurtulmayı becermeleri demektir.
“Vatandaşlığa hiçbir ad vermeyelim” önerisi ise, bu yolu açmak için uygun zamanı kollamaktan ibaret bir sinsilikten başka bir şey değildir.
*
Türk ulusunun egemenlik hakkını, yıllardır süregiden bu sığ kurnazlık ve sinsiliklere teslim edemeyiz. Başkalarını aldatıp kandırmaktan ibaret olan “algı” yönetimlerine daha fazla izin veremeyiz.
Sonuç verecek çözümler hiç de zor değil.
Zor olan, kendi zihinlerimize yuvalanmış yabancı otları fark etmek…
Fark ettiğimizde de, bunları “amaan, ne var ki bunda!” diye küçümsemeden üzerlerine gitmek…
Biz, etnisitesi – mezhebi – inancı – düşüncesi ne olursa olsun, her birimiz eşit haklara sahip Türk vatandaşlarıyız; bu sıfatımızla ülkemizde Türk Ulusu olarak egemenlik hak ve yetkisinin sahibiyiz.

Bu statümüzden ve hakkımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder