Anayasal
eşit vatandaşlık…
Anayasal
vatandaşlık….
Eşit
vatandaşlık…
Bu
kavramları ortaya atanların savları, zaman içinde açıklığa kavuştu. Şöyle
dediler:
Türkiye’de
vatandaşlık “Türk” olmaktan çıksın; anayasadan “Türk” lafı silinsin.
Vatandaşlığın adı hiç olmasın ya da yerine
Türkiye vatandaşlığı, TC vatandaşlığı
gibi bir şey getirilsin... “Türk” bir etnik gurubun adı, diğer etnik gurupları
silen bir üstünlük elde etmiş ve diğerlerinin inkârına neden olmuş. Buna son
verilsin. Diğer etnik gruplar, kendi ad ve kimlikleriyle siyasal egemenliğin
ortakları olsun ki, vatandaşlık “eşit” hale gelsin!
*
Bu
savların etrafına toplanan küreselci, neoliberal, etnikçi, ümmetçi, çok farklı
kesimlerden temsilciler, altkimlik/üstkimlik
laflarıyla kimlik siyaseti yürüttüler. Ulusa ve onun egemenlik hakkına yönelik
büyük inkâr siyasetini, kültürel haklar lafının ardına sakladılar. Kültürel
kolektif hak adını verdikleri şeyin, buz gibi siyasal talepler olduğunu yıllarca
gizleme gayreti gösterdiler. Demokrasi, barış, insan hakları şemsiyeleri bu işe
hizmet etti. Komisyonlar ve akil heyetler havada uçuştu. “Çatışma”lar dursun, “analar ağlamasın” diyenler, bu yolda çözüm
süreçleri yürüttü. Masalar yeni-anayasa metinleriyle doldu. Anayasal eşit
vatandaşlık anayasaları kaleme bile alındı.
*
Yeni-anayasaları
battı; başarıya ulaşamadılar. Ama “ben
Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olarak….” lafını, kendileriyle mücadele
içindeki insanların bile ağzına yerleştirip gittiler.
Bir
kez de buraya not edelim:
Anayasalarımızın
kurdukları şey Türk Vatandaşlığı’dır.
“Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı”
diye anayasal – siyasal bir kurum yoktur. Bu laf, egemenlik kavgasında anayasal
vatandaşçı kimlik siyasetinin anayasaya yerleştirmek istediği laftır.
*
“Devletimiz TC değil mi, ne var ki
bunda?” diyen varsa, ki var, bir kez daha not edelim.
Türk vatandaşlığı,
bizim devletle ilişkilerimizi “millete/ulusa
göre” tanımlar; Türk ulusunun egemenlik hakkını tesciller. Bu nedenle ve hatta
yalnızca bu nedenle ulusal resmi dilimiz Türkçe’dir, bu nedenle TC devleti
çok-resmî-dilli değildir.
Anayasaya TC – Türkiye vatandaşlığı yazılmasını
istemek, bu ilişkiyi ortadan kaldırmayı istemek demektir. Türk
ulusunun egemenlik hakkıyla birlikte, Türkçe’nin tek ulusal ve resmi dil olması
durumunu temelsiz ve güvencesiz bırakmak demektir. Çok-etnikli; çok-milliyetli;
egemenlik hakkının etnik topluluklar arasında dağıtıldığı; toplumu bölünmüş
Türkiye için Türk ulusu “engeli”nden kurtulmayı becermeleri demektir.
“Vatandaşlığa hiçbir ad vermeyelim” önerisi
ise, bu yolu açmak için uygun zamanı kollamaktan ibaret bir sinsilikten başka bir
şey değildir.
*
Türk
ulusunun egemenlik hakkını, yıllardır süregiden bu sığ kurnazlık ve
sinsiliklere teslim edemeyiz. Başkalarını aldatıp kandırmaktan ibaret olan “algı”
yönetimlerine daha fazla izin veremeyiz.
Sonuç
verecek çözümler hiç de zor değil.
Zor
olan, kendi zihinlerimize yuvalanmış yabancı otları fark etmek…
Fark
ettiğimizde de, bunları “amaan, ne var
ki bunda!” diye küçümsemeden üzerlerine gitmek…
Biz,
etnisitesi – mezhebi – inancı – düşüncesi ne olursa olsun, her birimiz eşit haklara sahip Türk
vatandaşlarıyız; bu sıfatımızla ülkemizde Türk Ulusu olarak egemenlik hak ve yetkisinin sahibiyiz.
Bu
statümüzden ve hakkımızdan asla vazgeçmeyeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder