7 Haziran 2017 Çarşamba

PLANLAMA REJİMİMİZİN SEFALETİ ÜZERİNE


Türkiye’de 1960’lı yıllarda başlayan planlı kalkınma, plan sözü anlamından çok şey yitirse de sürüyor.
Şimdi, içinde bulunduğumuz dönemde, 2014 – 2018 yıllarını kapsayan beş yıllık 10. Plan yürürlükte.
Beş yıllık planlar için her yıl, yıllık program hazırlanıyor. Şimdi 2017 Yılı Programı yürürlükte. Yıllık program hazırlama sistemi en başından bu yana var.
*
Ama hem planı yapan hem planlama işinin kendisi çok önemli bir değişiklik geçirdi.
Öncelikle, planı yapan kuruluş ortadan kalktı. 2011’den beri Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) yok. Plan işi, o tarihte kurulan Kalkınma Bakanlığı’na verildi.
İkincisi, 2007’de yürürlüğe giren 9. Plan beş değil yedi yıllık (2007 – 2013) plan olarak hazırlandı. Gerekçe, AB’nin yedi yıllık bütçeler yaptığı; yakında Türkiye’nin de AB üyesi olacağı; dolayısıyla uyum sağlamak zorunda olduğumuz idi.
Üçüncü değişiklik işte bu anda ortaya çıktı. Yedi yıllık plan, bundan böyle hazırlanacak olan üçer yıllık orta vadeli plan ve orta vadeli mali plan eliyle yürütülecekti. Bunların birincisi 2006 – 2008 yıllarını kapsadı.
Ne var ki yedi yıllık plan uygulaması, yalnızca 9. Plan’a özgü kaldı. Hemen bir sonraki planda buna son verildi ve beş yıllık planlamaya dönüldü. Ama bunun üçer yıllık ‘orta vade’ parçaları kaldı. Bir beşe iki üç sığdırmak bir hayli zor olsa da, üç yıllık iş görme usulüne kimse dokunmadı. Şu anda 2017 – 2019 zaman dilimi için, 12. orta vadeli plan yürürlükte.
AB ile işler çok değişti. Orta vadeli denen üç yıllık iş görme usulünü talep etmiş olan IMF ile ilişkiler de öyle. IMF’ye 2008’den beri Niyet Mektubu vermiyoruz. Ancak fark etmedi. Günümüzde beş yıllık rejim içinde üç yıllık süresiyle bir acayiplik olarak yabancı ot gibi duran ‘orta vadeli planlar’ işini görmeyi sürdürüyor.
*
Planlama rejimindeki karışıklığın kurumsal başlangıcı, 2003’tür. O tarihte, doğrudan IMF ilişkileri içinden doğan Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü Kanunu adlı metin…
İşte bu yasa ile birlikte planlama rejimi stratejik planlama adı verilen başka bir eksene taşınmıştı. Küçültülmüş devlet, optimum devlet, etkin devlet, öyle kapsayıcı sosyo-ekonomik planlarla nefes alamazdı. Kapsayıcı kalkınma planı “bürokratik”, “devletçi”, “totaliter”, vb. vb… kötü zihniyetlerin aletiydi. “Küreselleşen dünyaya uyum”, küreselleşen dünyanın stratejilerine uyum sağlamaktan geçiyordu. O halde yeni dünya düzeninin yeni devleti stratejik devlet olacaktı…
Küreselci ideolojinin resmini çizdiği dünya ortada yoktu. Ortaya çıkıp çıkmayacağı belli değildi. Ama satılan senaryo alındı. Pekçok ülkede olduğu gibi bizde de reçeteler hızla uygulama koyuldu.
O zamandan bu yana, yukarıda andığım planlar ve programlar “üst politika belgeleri” başlığı altında toplanıyor. Yani beş ve üç yıllık planlar, üst-belgeler.
Bunların yanısıra bir de “temel politika belgeleri”miz, “sektörel politika belgeleri”miz, “tematik politika belgeleri”miz var.
*
Kalkınma Bakanlığı’nın internet sitesinde hepsi masamızın üzerinde...
Bunlar 2005 yılından sonra hazırlanmaya başlanmış belgeler. Yargı Reformu Stratejisi, ilk hazırlananlardan olmuş görünüyor.
2010’dan sonra hazırlanmış strateji belgeleri halen yürürlükte. Çoğunun son tarihi 2018…
Strateji belgelerinin sayısı 30 civarında.
Strateji belgeleri neden bu konularda hazırlanmış, bu konular neden stratejik sayılmış, bunu bilmiyoruz. Aralarında bir bağlantı yok. Bölük pörçük. Bazıları hazırlanmış, dönem bitmiş, üzerinden on yıl geçmiş, yenisi yok.
*

Planlama rejimimiz, 1980’lerde başlayan ve 2000’li yıllarda devlet kurumlaşmasını dönüştüren dış müdahalelerle dağılmış durumda. Planlama sorunu üzerine bir an önce eğilmek, darmadağın edilmiş bu rejimi toparlamak gerekir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder