Duygusal sloganlar var. Bir de düşünsel olanlar. Düşünsel sloganlar dünya yıkıp dünya kuruyor. Duygusal olanlar da bunlara destek işi görüyor.
Bir süredir “eşit vatandaşlık” sloganı dikkat çekiyor. Bu duygusal olanlardan değil, belli bir siyasal rejimi işaret eden düşünsel sloganlardan biri. Aslında bir düşünsel hortlak...
1900 başlarında Avusturyalıların Otto Bauer’ci “milliyetlerin kültürel özerkliği” teorisi vardı. Daha o zamanlarda hem Bolşeviklerin teorik eleştirisi hem tarihin kendisi tarafından yırtılıp atılmıştı. “Eşit vatandaşlık”, bu teorinin zamane hali...
Eşit vatandaşlık projesi
"Eşit vatandaşlık”, toplumsal ve siyasal yaşamın, kişilerin bireysel hakları üzerinde değil etnisite hakları üzerine kurulmasını istiyor.
Diyor ki, “madem farklı anadiller var, içlerinden biri değil tümü resmi dil olsun. Çok anadillerden yalnızca biri resmi dil olmuşsa, orada eşitlik yok demektir! Eğitim, artık resmi dil niteliğine yükseltilecek olan her bir anadilde yapılsın. Mahkemelerde savunma da, hastanede muayene de, muhasebe işleri de, belediyedeki işlemler de… Vatandaşlık hakları kapsamındaki her iş, vatandaşın etnisitesi ne ise onun özelliklerine göre yapılsın”… Milliyetlere siyasal statü!
“Eşit vatandaşlık”, etnik yapıların yanı sıra dinsel yapıların da göz önüne alınmasını istiyor.
“Farklı dinler, dinsel mezhepler, inanç toplulukları ayrı ayrı tanımlansın” diyor. “Devlet çıksın aradan. Yani Din İşleri Başkanlığı gibi bir kamu kurumu olmasın; dinsel toplulukları tek tek yetkilendirin. Her dinsel topluluk yaşamı kendi inançlarına göre yönlendirsin.” Ama bunların yaşamın hangi alanlarını yönlendirme yetkisiyle donatılacağını kimse sormuyor, bunu savunanlar da söylemiyor. Nasılsa istim arkadan gelir… Cemaatlere siyasal statü!
“Eşit vatandaşlık”, etnik yapıları eşitlemek üzere konuşanlarca “halklar” diye ifade ediliyor; dinsel yapıları eşitlemek için konuşanlarca da “topluluklar” sözüyle vücut buluyor. Kısacası bu düşünsel slogan bize bir “milliyetler ve cemaatler devleti” oluşturmayı öneriyor.
Yurttaşların eşitliği ideali
Özü bakımından “eşit vatandaşlık” sloganının anlamı, ulusal ve laik devlet idealinden vazgeçmekten ibaret. Ulusal devlete “tekçi”, “inkarcı”, “baskıcı” diye sıralanan küfürler, işte bu projeyi güçlendirmekten ibaret. Laik devlete “halkın değerlerine uzak”, “elitist”, “dinsiz” diye yapılan saldırılar da aynı slogana ve projeye hizmete koşuyor.
21. yüzyılda etnik elbiselere sığışmaya çalışmanın ‘özgürlük’ diye sunulması tam bir cinlik! İnsanı dinsel toplulukların dar bağnazlıklarına hapsetmenin “özgürleşme” diye yutturulması daha da büyük bir cinlik! Gerçekten de, kültürel çitlemeleri siyasal statülere dönüştürüp iyice sertleştirmenin, insanları birbirine yabancı düşürmenin neresi özgürlükçüdür?
Evliliklerle, iş ortaklıklarıyla, askerlikle, okulla, hastaneyle, komşulukla, … kültürel çitlemeleri büyük uluslaşmayla aşmış bir toplumu böyle kanırtarak paralamak, tarihe de güncel gerçeğe de umutsuz bir meydan okumadır.
Bizim düşünsel sloganımız yurttaşların eşitliğidir. Etnik köken ve dinsel inanç çevrelerimiz, kültürel özelliklerimizdir. Toplumda varlığımızı bu bakımlardan red, yüceltme, aşağılama olmadan sürdürmeliyiz. Bunu güvence altına almanın tek yolu, bireysel yurttaşlık statümüzdür.
Yurttaşların eşitliği, ancak, milliyet – cemaat bakımından var olan çitlemeler silinerek, bireysel haklar güçlendirilerek sağlanabilir. Özgürleşmenin güvencesi budur. Ulusal ve laik siyasal rejimin kurucu temeli de…
Eşitlik! Eşit vatandaşlık değil. Yurttaşların Eşitliği…
Diyor ki, “madem farklı anadiller var, içlerinden biri değil tümü resmi dil olsun. Çok anadillerden yalnızca biri resmi dil olmuşsa, orada eşitlik yok demektir! Eğitim, artık resmi dil niteliğine yükseltilecek olan her bir anadilde yapılsın. Mahkemelerde savunma da, hastanede muayene de, muhasebe işleri de, belediyedeki işlemler de… Vatandaşlık hakları kapsamındaki her iş, vatandaşın etnisitesi ne ise onun özelliklerine göre yapılsın”… Milliyetlere siyasal statü!
“Eşit vatandaşlık”, etnik yapıların yanı sıra dinsel yapıların da göz önüne alınmasını istiyor.
“Farklı dinler, dinsel mezhepler, inanç toplulukları ayrı ayrı tanımlansın” diyor. “Devlet çıksın aradan. Yani Din İşleri Başkanlığı gibi bir kamu kurumu olmasın; dinsel toplulukları tek tek yetkilendirin. Her dinsel topluluk yaşamı kendi inançlarına göre yönlendirsin.” Ama bunların yaşamın hangi alanlarını yönlendirme yetkisiyle donatılacağını kimse sormuyor, bunu savunanlar da söylemiyor. Nasılsa istim arkadan gelir… Cemaatlere siyasal statü!
“Eşit vatandaşlık”, etnik yapıları eşitlemek üzere konuşanlarca “halklar” diye ifade ediliyor; dinsel yapıları eşitlemek için konuşanlarca da “topluluklar” sözüyle vücut buluyor. Kısacası bu düşünsel slogan bize bir “milliyetler ve cemaatler devleti” oluşturmayı öneriyor.
Yurttaşların eşitliği ideali
Özü bakımından “eşit vatandaşlık” sloganının anlamı, ulusal ve laik devlet idealinden vazgeçmekten ibaret. Ulusal devlete “tekçi”, “inkarcı”, “baskıcı” diye sıralanan küfürler, işte bu projeyi güçlendirmekten ibaret. Laik devlete “halkın değerlerine uzak”, “elitist”, “dinsiz” diye yapılan saldırılar da aynı slogana ve projeye hizmete koşuyor.
21. yüzyılda etnik elbiselere sığışmaya çalışmanın ‘özgürlük’ diye sunulması tam bir cinlik! İnsanı dinsel toplulukların dar bağnazlıklarına hapsetmenin “özgürleşme” diye yutturulması daha da büyük bir cinlik! Gerçekten de, kültürel çitlemeleri siyasal statülere dönüştürüp iyice sertleştirmenin, insanları birbirine yabancı düşürmenin neresi özgürlükçüdür?
Evliliklerle, iş ortaklıklarıyla, askerlikle, okulla, hastaneyle, komşulukla, … kültürel çitlemeleri büyük uluslaşmayla aşmış bir toplumu böyle kanırtarak paralamak, tarihe de güncel gerçeğe de umutsuz bir meydan okumadır.
Bizim düşünsel sloganımız yurttaşların eşitliğidir. Etnik köken ve dinsel inanç çevrelerimiz, kültürel özelliklerimizdir. Toplumda varlığımızı bu bakımlardan red, yüceltme, aşağılama olmadan sürdürmeliyiz. Bunu güvence altına almanın tek yolu, bireysel yurttaşlık statümüzdür.
Yurttaşların eşitliği, ancak, milliyet – cemaat bakımından var olan çitlemeler silinerek, bireysel haklar güçlendirilerek sağlanabilir. Özgürleşmenin güvencesi budur. Ulusal ve laik siyasal rejimin kurucu temeli de…
Eşitlik! Eşit vatandaşlık değil. Yurttaşların Eşitliği…
Birgül hanım,yazınızı Aydınlık'ta okumuş ve gıyabınızda kutlamıştım,bir de buradan mesajla kutlayayım istedim.Son derece isabetli ve sağlam mantıklı bakış açınız,yıllardan beri savunageldiğim görüşlerime tam uyuyor,haddim olmayarak takdir etmek isterim.Aydınlık'ta yazmaya başlayışınız da coşkun sevinç verici bir gelişme,ülkemizi birlikte kurtaracağız.Derin saygılarımı sunuyorum efendim.Av.Murat Bülent Hattatoğlu
YanıtlaSil