10 Ağustos 2014 günü Cumhurbaşkanı seçimi yaptık. Üç aday yarıştı; CHP - MHP ve daha bir düzine partinin tek adayı vardı. Tek aday "çatı" olmuştu, seçimi yitirdi. Şimdiki duruma bakarak "çatı çöktü" demek doğru olmaz, "çatı uçtu".
HAYAL GİBİ!
16 Haziran 2014 günü, tüm memlekete büyük sürpriz yapıldı; çatı aday ilan edildi. O gün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP tarafıyla ikinci kez görüştüklerini, CHP'nin ikinci görüşmede "MHP'nin, Türkiye'nin yetiştirdiği değerli bir evladını, sayın Ekmeleddin İhsanoğlu'nu" önerdiğini; "partiler üstü bir çalışma" yaptıklarını söylemişti.
29 Haziran 2014 günü CHP 109, MHP 52, Bağımsız 2 milletvekilinin imzasını içeren başvuru dosyasını TBMM Başkanı Cemil Çiçek'e verdiler. Çiçek başvuruyu "bu makamın ne kadar yüce olduğunu" vurgulayan bir konuşma eşliğinde almıştı. Başvuru süresi 3 Temmuz 2014 günü sona erdi. İtiraz olmadı.
10 Temmuz 2014 günü başlayan seçim kampanyası tam bir ay sürdü. 10 Ağustos günü yapılan seçimde 55,7 milyon seçmenin %73,7'si sandığa gitti. Seçim birinci turda bitti. Oyların %10'unu Demirtaş, %52'sini Erdoğan alırken, çatı aday %38 oy alarak seçimi yitirdi.
Toplam 41,3 milyon kişi oy kullanmıştı. Yaklaşık 750 bin geçersiz oy vardı. Çatı adaya 15,6 milyon seçmen oy vermişti. Aday olunan görev, ülkenin en üst makamıydı. Bu makama oturmak demek, devletin başı olmaktı; milletin birliğinin temsilciliğini üstlenmekti; silahlı kuvvetlere başkomutanlık yapmak ve anayasanın uygulanmasına gözetmek güveni taşımaktı.
11 Ağustos 2014 günü, böyle bir göreve değer görülen ve toplam 163 milletvekilinin kefretine karşılık yaklaşık 16 milyon yurttaşın desteğini sunduğu çatı aday, "bende laf bitti" dedi ve kayboldu.
HERKESTE LAF BİTTİ
O günden bu yana Türkiye'de neler yaşanmadı ki? Ekim başında savaş tezkeresi çıktı; hemen ardından Kobani kışkırtmasında onlarca yurttaşımız can verdi; maden kazalarının ardı arkası kesilmedi. Her ne olduysa, Çatı Aday hiç ama hiçbirine ses vermedi. Ne bir üzüntü mesajı, ne bir akıl verip yol gösterme, ne bir dilek! Hiç!
Bizim siyasal tarihimizde buna benzer başka bir durum var mıdır? Ya da başka memleketlerde böyle bir şey görülmüş müdür?
Adayın kim olduğu, Cumhuriyetçi olup olmadığı, tanınıp tanınmadığı, tanıdıkça sevilesi olup olmadığı, İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri olarak 57 ülkeyi yönetip yönetmediği, bilge adam olup olmadığı, vb. vb. üzerine tartışmalar bir yana. Adayın aday ediliş tarzındaki tepeden inmeci, 'ben yaptım oldu' cu tavırlar bir yana. Çatı Aday'ın 163 milletvekiliyle tanışma toplantısı yapmaya, sonunda teşekkür etmeye lüzum görmemesi, milletvekillerinin de bunu dert bile etmemiş olmaları bir yana.
Hepsi bir yana, irili-ufaklı bir düzine partinin taşıdığı, devletin başına oturulmak istenmiş, milyonlarca seçmenin desteği sağlanmış Çatı Aday'ın bir anda "yok" haline gelmesi, süreçteki tartışma ve itirazların ayrıksız tümünün haklı olduğuna kanıt değil midir?
Olayın toplamına bakınca soru hala ortada: Bu nasıl bir işti? Kimin projesiydi? Alınan riskler bedelsiz kaldı; en önemlisi sorular aydınlığa kavuşmadı.
YENİ-TEHDİTKAR-KUŞKU İMPARATORLUĞU
Şimdi Sayın Kılıçdaroğlu "MİT bize tezgah kurdu"diyor. MİT'in CHP'yi karıştırmak amacıyla bir grup kurduğunu söylüyor. Bu sözlerine açıklama getiriyor:
"MİT'in organize ettiği CHP'yi 3 parçalı gösterme ve daha sonrasında 2 ya da 3 parçaya bölme çabalarını deşifre ettiğimiz için vekillerimize ve örgütümüze çağrıda bulundum. Bizi farklı göstermek isteyecekler ama biz biriz, aynıyız. 6 ok, çağdaş uygarlık mücadelesi ve Atatürk devrimleri hepimizin ortak değerleridir" dedi. Kılıçdaroğlu, "topluma umut ve güven verme uğraşındayız. Tek beklediğim ise cesaret. Kararlılıkla ülke tarihinin en kötü günlerine son verebiliriz" ifadesini de kullandı."Tercümesi yapılırsa, bu sözlerle birlikte parti-içi demokrasi yukarıdan aşağıya doğru yok edilmiştir. Suya atılmış taş gibi, bu sözler de elbette dalgalarını yaratacak. İşkilli - güvensiz - solgun ruhların örgüt iklimi, sahip olduğu cesareti ve kararlılığı da yitirecek.
Bu sözlerle beliren yeni-tehditkar-kuşku imparatorluğu iş görür mü derseniz, hiç sanmam. Ne eleştirileri durdurabilir, ne de topluma umut ve güven verebilir. Sözün bittiği yerdeyiz!
(Yeni Adana, 24 Kasım 2014)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder