Bizim
ekonomik krizimiz şimdi başladı.
Devletin
mali sistemi, temel politikaları, yönetim yapısı Amerikan menşeli McKinsey adlı
sözde danışmanlık şirketine sözleşme ile bağlanmasıyla birlikte.
*
Temmuz
ayında başlayan kriz bizim değildi.
O
kriz, borç veren açgözlü küresel sermayenin kardan zarar ihtimalinin kriziydi.
“Onların” kriziydi. Tetikçileri devreye girdi. Dolar – avro değer kazanıp
lirayı düşürecek piyasa ve kur oyunları sahnelendi.
Mesele,
tetikçilere karşı direnmekti. İktidar, bütün yüksek sesli belagat oyunlarını
sergiledi, ama gereken güçlü direnişi sergileyemedi. Sonunda Yeni Ekonomik
Program adını verdiği ödünler silsilesiyle teslim oldu. Damat Bakan Albayrak, para satıcılarına üç
güvence verdi. Bir, cari açığımızı ulusal
zenginliğimizin yüzde 2’si düzeyinde tutacağız; sizin alacaklarınızı fazlasıyla
kenara atacağız, merak buyurmayın, dedi. İki, Merkez Bankası bağımsızdır, yani Türkiye’nin değil, -ne demek efendim-,
elbette sizin emrinizde iş görecektir, diye ilanda bulundu. Üç, istediklerinizi and olsun harfi harfine
yapacağız, ama madem siz bizim yeminimize inanmıyorsunuz, o halde
şirketlerinizden biri elbette bizi denetleyebilir, buyursun McKinsey
denetlesin, bakın onunla sözleşme bile imzaladık, dedi.
Para
satanların krizi böylece biterken, Türk Milleti’nin sonuncu iktisadi krizi
başlamış oldu. Türkiye şimdi yalnızca iktisadi değil, bunun da üzerinde
kalkınma ve bağımsızlık özlemini açıktan açığa kemiren bir siyasal krize
sürüklenmiş durumdadır.
*
Bürokrasi,
en son Sayıştay Başkanı’nın Abdülaziz fotoğrafı önünde karar alıp plaket verme
fotoğraflarında gördüğümüz üzere, emperyalizme teslimiyetten ibaret çaresiz
siyaseti, zamanın hangi noktasında ve nasıl bir durumda olduğunun bilincinde
bulunmayanların çocuksu neşeleri içinde yaşıyor. Sayıştay kendi iflasını
yakışıksız gülücükler ve kaykılmış oturmalarla ilan ediyor.
*
Bütün
bu üzücü manzara karşısında parlamentodaki muhalefet, CHP ile İYİP
sandalyeleri, yürek burkuyor.
İYİP’in
ve CHP’nin ekonomi adına konuşan temsilcileri, bugünkü teslimiyeti daha Temmuz
ayında, yani “kriz” para satıcılarının krizi iken, para satıcılar adına
konuşarak, onların isteklerini dile getirerek, teslim olunmasını daha o zaman
istemişlerdi. İktidar Merkez Bankası’nın bağımsızlık saçmalığını reddeder
görünürken, “Merkez Bankası bağımsız olmalıdır”
diye bayrak açmışlardı. Özelleştirmelerden ve üretim damarları tıkanmış
Türkiye’den ibaret olan “yapısal reformlar”ın sürdürülmesini istemişlerdi. Daha
birkaç ay öncesinde CHP’den Faik Öztrak
ile İYİP’ten Durmuş Yılmaz’ın
açıklamalarına bakın, görün. Dolayısıyla şimdi, “iktidar McKinsey adlı şirketle anlaştı” diye söyledikleri heyecan
verici ve doğru sözlerde hiçbir samimiyet yoktur.
*
Ülkemiz,
uzun süreli derin bir iktisadi ve siyasi krize sürüklenmiş bulunuyor.
İktidar,
16 Nisan 2018’de referandumdan geçirdiği anayasa değişikliğiyle pekçok kara
delik içeren yönetim sisteminin ağırlığı altında bu krizin üstesinden
gelebilecek mekanizmalara sahip görünmüyor. Emperyalizme teslimiyeti tek çıkış
yolu olarak gören mevcut meclis muhalefeti ise hiç umut vermiyor. Cümlesi,
çoktan çökmüş sözde serbest piyasa ekonomisine secde edip duranlarla, sömürgeci
“Kötü Yönetim” lafazanlığıyla sözde
iyilik üretmeye soyunmuş kadrolarla çıkış yok.
*
Bizim
Türkiye’ye, Türkiye Cumhuriyeti’nden ve Ankara’dan bakan gerçek bir muhalefete,
ivedilikle, şiddetle, gerçekten ihtiyacımız var.
[BAG, Aydınlık, 3 Ekim 2018]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder