30 Ekim 2016 Pazar

ABD NEDEN BİZİ BÜYÜTMEK İSTER?


Cumhurbaşkanı Erdoğan son günlerde Misakı Milli gereğince Kuzey Irak ve Suriye’deki haklarımızdan söz ediyor. Önceki bakanlardan Sadi Somuncuoğlu “peki, haklarımızı nasıl alacağız?” diye basit bir soru sormuş.
Somuncuoğlu, Milli Düşünce Merkezi adlı sitede yayımlanan ABD’nin Türkiye’yi Büyütme Aşkı başlıklı yazısında, hakların “herhalde tek dostumuz Barzani ile ‘federasyon’ dedikleri ortaklık devleti kurarak!” alınacağı hesabının yapıldığını söylüyor. Böyle bir hesabın varacağı sonucu soruyor: “Yani devletimize Barzani’yi ortak edince oralar bizim mi olacak?”
Soruya verdiği yanıt açık, “hayır” diyor ve bunun tam aksine iki sonuç doğacağını söylüyor. “Aksine, PKK ile anlaşmalı bölgeler Barzani’ye bağlanmayacak mı? Bu durumda Türk Milletinin egemenliği ortadan kalkmayacak mı?”
*
Somuncuoğlu’nun yazısı, Türkiye’de “Türklük” ve Türk Milletinin egemenlik hakkı üzerine yönelmiş saldırıların, bugün -30 Ekim- Aydınlık Gazetesindeki yazımda dile getirdiğim üzere, yalnızca iki koldan ibaret olmadığını hatırlatmış oluyor. Bu saldırıların bir de “Amerikan planı kolu” olduğunu gösteriyor.
Amerikan planı ta 1960’lı yıllara kadar gidiyor. Somuncuoğlu’nun 12 Mart dönemi başbakan yardımcısı Sadi Koçaş’ın Hatıralar adlı kitabından yaptığı alıntı çarpıcı: Amerikalılar “Irak-İran ve Türkiye kürtlerini federe bir cumhuriyet haline getirelim. Bunu Türkiye’ye bağlayalım. Hem de büyük toprak kazanmış olursunuz’ diyorlardı. Acemi Başbakan [Demirel], bilmiyorum bu teklifin cazibesinden mi,  yoksa itiraz edemediği için mi, konu üzerinde bir hayli durmuş, durmakla da kalmamış, Genelkurmay tarafından hükümete verilen bir brifingde bu cazip(?) teklifi ortaya atmıştır. Gösterilen çok şiddetli reaksiyon üzerine gerçeği görmüş ve ancak ondan sonra bu teklifi reddedebilmiştir.”
Ardından Özal’ın girişimleri, 1991’de Çekiç Güç, 1993’te Barzani bölgesi, 2003’te Irak’ın işgali ve 2005 Irak Anayasasıyla bölgenin devletleştirilmesi… Şimdi de Lozan ve Misakı Milli tartışmalarının gölgesi…
*
Geçmiş yıllarda birileri demişti: Türkiye ya küçülecek ya büyüyecek. Büyümeden kasıt, Barzani devletçiğini katmak ya da katacaklara evet demekten ibaretti.
O zaman yine birileri yanıt vermiş, bu formülün gerçeği başka, demişlerdi. Siz diyorsunuz ki, Türkiye ya küçülecek ya da büyüyerek küçülecek!
Somuncuoğlu da buna işaret ediyor. Atlantik’ten taşıma bu akıl Türkiye’yi genişletmeyecek, tersine “PKK ile anlaşmalı bölgeleri Barzani’ye bağlayacak”; ve bu arada Türk Milleti de egemenlik tahtından edilmiş olacak.
Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak, bu olsa gerek.
*
Somuncuoğlu’nun dikkat çektiği Amerikan “misak-ı millî” tutkusu, neredeyse yarım yüzyıllık bir tasarım. Şimdi geriye doğru bakınca bedelinin Arap Ulusunun kabilelere ve mezheplere bölünmesi, yalnızca egemenliklerinin değil egemenlik haklarıyla birlikte kendilerinin de yok edilmesi olduğunu görmemek ne mümkün!
*
Görünüyor ki, Türkiye’de Türk Milleti’nin egemenlik hakkını anayasadan silip süpürmek isteyen ümmetçi ve çokmilletçi saldırı kolları yalnızca ‘ideolojik ideal çemberleri’ değiller. Bu kollar, uygulama arenasında, doğrudan doğruya dünya sistemine ve emperyalist siyasete bağlanıyorlar. Bilerek ya da bilmeden.
Ama bir de, ümmetçi ya da çokmilletçi olmayıp fena halde fetihçi olanlar var. Kendi adıma, bunların böyle bir çöküşe hangi güdüyle ‘olur’ verdiklerini çok merak etmekteyim.

Buralardan onbin kilometre uzaklardaki bu dünya jandarmasının gölgesinde fetihçilik oyunu oynanması akıl işi değil. Türkiye’ye Şam, Bağdat, Tahran’dan başka ortak aramak, bölgemize hayır getirmediği gibi bize hiç getirmez. 
[BAG, Aydınlık, 30 Ekim 2016]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder