Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı (AYYÖŞ), 1988’de yürürlüğe girdi. Türkiye tarafından o yıl imzalandı ve 1992 yılında da TBMM tarafından onaylandı.
İmza tarihi olan 21 Kasım 1988’de hükümette ANAP, Turgut Özal Hükümeti vardı. TBMM’de onay 8 Mayıs 1991’de Yıldırım Akbulut hükümeti döneminde oldu. 3 Ekim 1992’de DYP-SHP hükümeti kararıyla 1 Nisan 1993’ten itibaren yürürlüğe girdi.
Şarta her devletin çekince koyma hakkı vardır. Türkiye de 10 cümleye çekince koymuştu. 3723 sayılı onay yasası, bunları kaldırma yetkisini Bakanlar Kurulu’na vermişti, yetki hala Bakanlar Kurulu’ndadır.
Çekinceler Ne Durumda?
2009 yılından beri İçişleri Bakanlığı’nın Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü ve TEPAV adlı kuruluş, aslında çekincelerin kaldırıldığını söylüyorlar. Toplam 10 cümleden 8’inin 2005 yılından bu yana çıkarılan yerel yönetim yasalarıyla iç mevzuata girdiği görüşündeler. Dolayısıyla Bakanlar Kurulu’nun bu cümlelere ilişkin kararı kaldırmasının bir formaliteden ibaret olduğunu savunuyorlar.
Doğru söylüyorlar.
Yerel yönetimlerle ilgili konuların planlanması ve kararlaştırılmasında (md 4.6) ve kaynak tahsisinde (md 9.6) bunlara danışılması, mahalli idare birliklerini tanımlayan 5355 sayılı yasanın 20. maddesiyle halledilmiş. Uluslararası birliklere üyelik (md 10.2) ve yabancı yerel yönetimlerle işbirliği hakkı (md. 10.3), Belediye Kanunu’nun 18. maddesiyle düzenlenmiş durumda. vb. vb….
Onlara göre çekincenin sürdüğü iki cümle var: İdari denetimin sınırlanmasını isteyen (md 8.3) hüküm ile yerel mali sistemin çeşitli ve esnek olmasını (md 9.4) öngören cümle.
O halde ortada iki önemli soru var:
Birincisi, AKP hükümetleri, neden yasalarla ortadan kaldırılmış çekinceleri silecek bir Bakanlar Kurulu kararı almıyor?
İkincisi, CHP yönetimi neden habire “biz çekinceleri tümüyle kaldıracağız” diye seçim vaadinde bulunuyor?
Şifreli Araç
Öyle görünüyor ki AKP, onun için pek basit olan Bakanlar Kurulu kararını erteleyerek, açılım/çözüm yolunda kendini kendi tabanından koruyor. Seçmenine istesem yaparım, ama bak, yapmıyorum işte! derken, açılım ortağına da gerekenleri zaten yaptık, işin özü Yeni Anayasa’da, o zaman toptan halledeceğiz diyor. AKP yönetimi Şart ve çekincelerden Yeni Anayasa’da yapmak istedikleri için yol yardımı alıyor.
CHP yönetimi ise biz çekinceleri tümüyle kaldıracağız diyerek açığa düşüyor. AKP çoğu çekincenin içini zaten boşaltmış; geriye durumun ilanı kalmış. “Ey AKP, Bakanlar Kurulu elinde, kaldır tüm çekinceleri” diye meydan okumak yetecek iken, hükümet üzerinde kullanılabilecek sıradan baskı aracını başlı başına bir seçim vaadi haline getiriyor. Şart ve çekinceler, CHP yönetimi için açılım/çözüm sürecinde yer almanın şifreli anlatım aracı olmuş görünüyor.
AYYÖŞ’lük…
Meselenin özü iki hükümde gizli.
Mali sistemle (md 9.4) ilgili çekince, ancak anayasayla ortadan kaldırılabilir. Aslında bunun denemesi 2007 anayasa değişikliği atağında yapılmıştı. Şimdiki mali desantralizasyon sistemi, mali federalizm yönünde değiştirilmek istenmişti; olmadı. Yeni anayasa gerek.
İdari denetimle (md 8.3) ilgili çekince de, anayasada idarenin bütünlüğü ilkesi durdukça kalkamaz. Buna karşın, 2005 yasalarında yerel yönetimlerin “idari ve mali özerk” oldukları yazıldı. Yasalarla Şart’ta subsidiarite denen yerellik ilkesine uygun bir tanım getirildi. Oysa Anayasa devlet için merkeziyet ilkesi der. Bu yerel yönetimleri de içine alır; böylece yerindenliğin federalizme açılması önlenmiş olur. Şimdi Anayasa merkeziyet diyor, yasalar ise yerellik. Ne deve ne kuş durumu! Devekuşu için Yeni Anayasa gerek.
Bu Şart, ülkenin üniterliği ve idarenin bütünlüğü ilkesi temelinde etkin – verimli – güçlü – demokratik yerel yönetim sistemi idealinin aracı olabilirdi. Ama AYYÖŞ, şimdilerde etnik kimliklere ve bölgesine statü hedefine kilitlenmiş Yeni Anayasa sıkışmasında, bütünlük-birlik ilkelerini kırmanın araçlarından birine dönüşmüş durumda.
Özetle. AYYÖŞ yerel yönetimlere çare değil. Niyeti bozmuş kimselerin, bilmeyenlere ve daha da kötüsü bilmediğini bilmeyenlere içirdikleri bir siyasal bonzai!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder