Dr. Hasan İLERİ’nin incelemesi ilk kez 1999 yılında basılmış. 2011’de genişletilmiş ikinci baskısını okudum. Başlığı Türkiye’de Sosyal Demokrasi 1908-1998. Kitabı internet satışlarından elde etmek mümkün.
Kitabı okuyunca, çoğu zaman sergilediğimiz “-miş gibi yapmak” tavrını, sosyal demokrasi konusunda hastalık derecesinde yaptığımızı fark ettim. Biliyormuş gibi, çözüp halletmişiz gibi yapmaktan hastayız. Bu inceleme ne kadar çok öğretiyor; unutulanları anımsatıyor; en önemlisi de konunun ivedilikle ve derinlemesine ele alınması gerektiğini gösteriyor!
Türkiye’de Başlangıç Nerede?
Türkiye’de sosyal demokrasinin “kökü” kimilerine göre Fatih’in hoşgörüsünde, kimilerine göre Mithat Paşa’da, kimilerine göre Kemalizm’in bağrında. Yazar “hiçbiri” diyor.
Bizde ilk Sosyal Demokrat Fırka (SDF) 23 Aralık 1918’de Dr. Hasan Rıza tarafından kuruldu diyor, kuruluş izni Padişah Vahdettin’den. Wilson Prensiplerini benimseyen SDF Genel Başkanı “TBMM Reisi Muhterem Mustafa Kemal PaşaYoldaş”a mektup da yazmış. 1920 tarihli mektupta sosyal demokrasinin “alemşumul (evrensel) prensipleri”ni onbeş yıldan bu yana tetkik ve İstanbul’da tatbik ettiklerini belirtmiş, sosyal demokrat ilkeler gereğince ilişkide olmayı önermiş. Ankara kurtuluş savaşının ateşinde yanarken, İstanbul’dan gelen ‘temasta olalım’ diyen bir mektup! SDF Ankara tarafından feshedilmiş; 1925’te yeniden kurulmak istendiğinde “memleket idare ve siyasetine ters olduğundan” buna izin verilmemiş.
Bu bilgiler çok önemli.
Yazar böylece, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında “sosyal demokrasi” adlı bir akımın var olduğuna, bilindiğine, üstelik partileşerek somut varlık gösterdiğine dikkat çekiyor. Yani ‘o zamanlar bu akım bilinmiyordu’ diyenlerin sözlerini ağızlarından aldığı gibi, efsunlu başlangıçlar arayanlara da ‘daha fazla yorulmayın’ demiş oluyor. En önemlisi de bu ‘evrensel değerler’ pazarlamasının o dönemde Cumhuriyet’in kurucuları tarafından kabul görmediğini kanıtlıyor.
İkinci Kuşak Sosyal Demokrasi
İnceleme, 1946’da Türk Sosyal Demokrat Partisi adıyla bir kuruluşun daha doğduğu bilgisini veriyor. Genel Başkanı ilk parti kadrosuyla çalışmış olan Cemil Arif (Alpay). Aynı yıl bir sosyal demokrat parti daha kuruluyor; adı Sosyal Adalet Partisi. Yazar bu girişimleri “Türkiye sosyal demokrasisinde pek zayıf da olsa bir “46 ruhu” görülüyor” diye vurguluyor.
Üçüncü parti 1964’te kurulmuş ve bir buçuk yıl yaşadıktan sonra 1965 yılı sonunda CHP’ye katılmış olan Sosyal Demokrat Parti. Başında Sıtkı Ulay var. İncelemenin yazarı Sayın İleri diyor ki, “devlette önemli görevlerde bulunmuş ama sosyal demokrasiyle ilgisi olmayan kişiler”. Yazara göre bu, CHP’de kısa süre sonra doğacak “ortanın solu” adlı sosyal demokratlaşma sürecinin arefesinde ilginç bir atılım!
Diğer kuşakları görece biliyoruz diyelim… Üçüncü kuşakta Bülent Ecevit’in “ortanın solu”, “sosyal demokrasi”, “demokratik sol” dönüşümleriyle DSP oluşumu; dördüncü kuşakta “sosyal demokrasi” etiketiyle SODEP/SHP oluşumu var. SHP 1995’te CHP’ye katıldığına göre, oraya aktarılmış etkiler söz konusu. Bu bölümlerde resmi belgeler isabetle seçilmiş; özü bakımından incelenmiş; çok öğretici ve en önemlisi kritik önemde sorular soran satırlarla bezeli. İnceleme 2000 yılına kadar sürüyor.
Tartışmaya Davet Eden Görüş
Birinci ve ikinci kuşakta Altı Ok dışında ayrı parti olarak örgütlenmiş Sosyal Demokrat partilerin programları incelendiğinde şunlar görülüyor:
Bu görüş;
İkinci Kuşak Sosyal Demokrasi
İnceleme, 1946’da Türk Sosyal Demokrat Partisi adıyla bir kuruluşun daha doğduğu bilgisini veriyor. Genel Başkanı ilk parti kadrosuyla çalışmış olan Cemil Arif (Alpay). Aynı yıl bir sosyal demokrat parti daha kuruluyor; adı Sosyal Adalet Partisi. Yazar bu girişimleri “Türkiye sosyal demokrasisinde pek zayıf da olsa bir “46 ruhu” görülüyor” diye vurguluyor.
Üçüncü parti 1964’te kurulmuş ve bir buçuk yıl yaşadıktan sonra 1965 yılı sonunda CHP’ye katılmış olan Sosyal Demokrat Parti. Başında Sıtkı Ulay var. İncelemenin yazarı Sayın İleri diyor ki, “devlette önemli görevlerde bulunmuş ama sosyal demokrasiyle ilgisi olmayan kişiler”. Yazara göre bu, CHP’de kısa süre sonra doğacak “ortanın solu” adlı sosyal demokratlaşma sürecinin arefesinde ilginç bir atılım!
Diğer kuşakları görece biliyoruz diyelim… Üçüncü kuşakta Bülent Ecevit’in “ortanın solu”, “sosyal demokrasi”, “demokratik sol” dönüşümleriyle DSP oluşumu; dördüncü kuşakta “sosyal demokrasi” etiketiyle SODEP/SHP oluşumu var. SHP 1995’te CHP’ye katıldığına göre, oraya aktarılmış etkiler söz konusu. Bu bölümlerde resmi belgeler isabetle seçilmiş; özü bakımından incelenmiş; çok öğretici ve en önemlisi kritik önemde sorular soran satırlarla bezeli. İnceleme 2000 yılına kadar sürüyor.
Tartışmaya Davet Eden Görüş
Birinci ve ikinci kuşakta Altı Ok dışında ayrı parti olarak örgütlenmiş Sosyal Demokrat partilerin programları incelendiğinde şunlar görülüyor:
Bu görüş;
(1) ‘ulusal bakış’la pek ilgili değil; milletlerarası işbirliğiyle daha çok ilgili.
(2) Cumhuriyet, laiklik, milliyetçilik duyarlığı yok.
(3) Sosyal güvenlikle yakından ilgili; işçi çalışma saatleri, örgütlenmesi, emeklilik hakları, işçi – işveren ilişkilerinin düzenlenmesi programının hemen başında yer alıyor.
(4) Birey hakları anlayışı, etnik – dinsel özelliklere serbestiyet ile özel girişimcilik hakkını, mülkiyetin yaygınlaştırılmasını bütünleştirmiş durumda.
(5) Vergide adalet, askerliğin kısaltılması, kadınların desteklenmesi ilgi alanında.
Dr. İleri’nin temel görüşü şu: Başlangıçta olduğu gibi, şimdi de sosyal demokrasi kendi özgün örgütlenmesini yapsın, CHP’yi dönüştürmekle uğraşmasın, çünkü günümüzde çok ihtiyacımız olan “Kemalist misyon, sosyal demokrasi ile taşınamaz”.
Tartışmaya değer, ne dersiniz?
Dr. İleri’nin temel görüşü şu: Başlangıçta olduğu gibi, şimdi de sosyal demokrasi kendi özgün örgütlenmesini yapsın, CHP’yi dönüştürmekle uğraşmasın, çünkü günümüzde çok ihtiyacımız olan “Kemalist misyon, sosyal demokrasi ile taşınamaz”.
Tartışmaya değer, ne dersiniz?
[YENİ ADANA, 21 Eylül 2014]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder