9 Ekim 2014 Perşembe

LAİK TEYZELER, SİZ HAKLIYDINIZ!


“Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor, diye!.. Yahu bu millet istedikten sonra laiklik tabii elden gidecek!.. Sonra nedir bu laiklik Allah aşkına?.. Hem laik ve Müslüman olunmaz.. Ya Müslüman olacaksın ya laik! …. Ben Müslümanım diyenin tekrar yanıma gelip bir de aynı zamanda laikim, demesi mümkün değil. Niye? Çünkü Müslümanın yaratıcısı Allah kesin hâkimiyet sahibidir. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ lafı koskoca bir yalan!.. Egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır.”
Bu sözler şimdi Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’a ait. Belediye başkanı iken 1994 yılında, o zamanki Refah Partisi’nin Ümraniye ilçesinde söylemişti. Son yirmi yılda milliyetçiliği –kavmiyetçiliği ayaklarının altına alırken, TV’deki “Ulusa Sesleniş” programının adını değiştirip “Millete Hizmet Yolunda” yapması anlamlı. Bu süre boyunca adını koymamak koşuluyla hep ‘millet’ dedi; bununla ‘ümmet’ demek istediği de artık apaçık.

*
AKP yönetimi, laik devlet ilkesine bu kadar açıktan saldırıp iktidar yolunda yükselirken, ilerici ve Cumhuriyetçi güçler en çok da kendi içlerinden kıskaca alındı. “Tutturduk bir laiklik! İnsanların umurunda değil, yolsuzluk yoksulluk diz boyu, işten aştan söz etmeliyiz, ekonomiden..” Bu itiraz zamanla haklı görüldü. “Tehlikenin farkında mısınız” uyarısı, yerini “laiklik tehlikede değil” saptamasına ve laiklik için mücadeleden vazgeçişe vardı.

*
Şimdi okullarda eğitim – öğretim düzeni değiştiriliyor. Okullu öğretimden açık öğretime, genelden mesleki-teknik öğretime, müfredat değişikliğinden ilkokulda kızların örtünmesine, kızlı-erkekli karma sistemden ayrı sisteme gidiş yaşanıyor. Bir kamu hizmeti olarak olan eğitimin geleceği tehlikeye giriyor. İşyerlerinde ibadet yeri açılması, mesai saatlerinde ibadet için çalışmanın ve toplu ulaşımda ibadet saati geldi diye seyahatin kesilmesi baskıları, kamu hizmetlerinin ülke genelinde aynı kurala bağlı, eşit ve eşgüdümlü sunumunu sınırlandırmaya başlamıştır. Süreç, CHP’nin kendi genel merkezinde mescit açarak kendisinin dini siyasete alet etmeye başladığı bir noktaya gelmiştir.

Adliyelerde kadın görevlilerinin görev başında türbanla bulunmaları başlangıç oldu. Bu adım, ‘kendi dini-göreneksel inançlarına göre yargılanmak’ politikasının kapısını açmıştır. Nitekim bu, yine Erdoğan eliyle Cumhurbaşkanlığı Vizyonu’ndaki paragraflarla gündeme girişini yapmıştır. “Yargı teşkilatı milletin tüm farklılıklarının yansıyacağı, hukuka ve adalet idealine uygun yargılamayı sağlayacak bir şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.” Temmuz 2014 tarihli bu “vizyon”, 1994 tarihli sözlerin murada erdirilmesidir. Hastanelerde kadın doktora muayene olmayı reddedişleri ya da kadın doktorun erkek hastaya bakmayı reddetmesini, kamu hizmetlerinde kadın-erkek ayrı otobüs, plaj tahsisi zorlamalarını, hapishanelerde günlük yaşamın dini-göreneksel inanca göre düzenlenmesi yönünde baskıya dönüşen tutumları, artık ‘münferit’ saymak olanak dışıdır.

Yani, laiklik mücadelesini terk edenler öğrenciyle veliyi, sağlık personeliyle hastayı, davalıyla davacıyı, işverenle işçiyi, şoförle yolcuyu terk ettiler. Onları yalnız bıraktılar. Yaşamdan çekildiler. Demek ki neymiş? Laikliği savunmak, yaşamın dışında şeylerle değil yaşamın ta kendisiyle ilgilenmek demekmiş.
*

Yaşadığımız gericileşme sürecinde en önemli kırılma noktası, “laiklik meselesini bırakın, ekonomik meselelere bakın!” telkini oldu. Bu telkinin anlamı, ülkenin yarıldığı ana ekseni bırakalım, hep birlikte ekonomizme batalım’ idi. Öyle oldu. Bağımsız siyasal duruşumuzu yitirip gericiliğin kuyruğunda takılı kaldık. İdeolojik bulanıklık ve teslimiyetçilik, liberal gericilerin “laikçiler” ve “laikçi teyzeler” alaylarına omuz verdi. Oysa doğru olan, ideolojik ve siyasal mücadelemizle “laikçi teyzeler”i onurlandırmaktı. Ulusal birlik içinde çeşitlilikle yaşamamızı sağlayan laiklik anlayışını, Cumhuriyet ve yaşam savunmamızın merkezine oturtarak “karşıdevrime geçit yok” demekti.

*
Geçmişten ve kendi deneyimimizden almamız gereken derslerden biri şu olsa gerek: Ekonomizm aldanmasına karşı kapsamlı bir ideolojik mücadele vermeli ve siyasal uyanıklık göstermeliyiz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder