30 Aralık 2014 Salı
Ropörtaj: Yeni Adana Gazetesi
S.Köle: Hakkınızda alınan ya da alınmak istenen kararları resmen değil de ilk olarak basılı ve görsel medyadan öğrenmek nasıl bir duygu?
Birgül Ayman GÜLER: Doksan yıllık bir partinin yönetim koltuklarını işgal edenler adına üzücü. Partideki merkez bu kararı vermiş, ama açıklamamıştı. Ben de herkesle birlikte hiç olmayacak bir yerde duydum. Yönetimin kararı Grup Başkanvekili tarafından, ülkenin bütçe görüşmeleri yapılırken, parti-içi işlerin en son konuşulacağı yerden, TBMM Genel Kurul kürsüsünden ilan edildi. “Parti işlerini kamuoyu önünde tartışmayın” diyenlerin üzerinde düşünmesi gereken bir durum.
S.Köle: CHP’de son dönemde alınan kararlar –ihraç vb. konularda- doğru birimlerden ve özgürce çıkıyor, dilebilir misiniz? Mesela Süheyl Batum’la ilgili sürecin tartışmaya gerek bırakmayacak şekilde doğru yürütüldüğünü düşünür müsünüz?
Birgül Ayman GÜLER: Milletvekillerinin disiplin kuruluna gönderilmesi, Parti Meclisi’ne (PM) verilmiş bir yetki. Tüzük çok açık. Ama Prof. Dr. Batum için disiplin işlemini Merkez Yönetim Kurulu (MYK) başlattı. Yalnızca Tüzüğe değil “tedbirli ihraç” istenerek Anayasa’ya da aykırı bir iş yapıldı. Hem yetkisiz işler yapılıyor, hem de tasfiyeci bir zihniyetin öfkesi var.
S.Köle: Seçimlerde cemaatle işbirliği yaptık, sözünüz kelimenin tam anlamıyla gündeme bomba gibi düştü. Bu sizin açınızdan bir itiraf mıydı; yoksa CHP’nin gizli işlerini açığa vurmak mı? Bu açıklamaya neden gerek duydunuz?
Birgül Ayman GÜLER: Bunu ilk kez söylemiyorum. O yüzden ilk kez duyarmış gibi gösterilen şiddet anlamsız. Daha önce Parti Meclisi toplantılarında da söylemiştim. Geçen yıl, röntgenci – şantajcı – kasetçi siyasetle bizim işimiz olamayacağını, kamuoyu nezdinde dile getirmiştim. Kimin ve hangi amaçla yaptığı bilinmeyen gizli saklı dinleme ve izleme kasetlerinin CHP’nin grup toplantılarında, resmi mitinglerinde malzeme olarak kullanılmasını kabul edilemez bulduğumu ilan etmiştim. Yerel seçimlerde Cemaat televizyonlarında adaylarımızın yer alışını, Halk TV’de cemaat propagandası yapılmasını kamuoyu nezdinde eleştirmiştim. Yine, Cemaatin bir tür “deniz kabuklusu” olduğunu ve bize yapışarak kendini kurtarmaya çalışmasına izin verilemeyeceğini söylemiştim. Gazetelerde CHP – Cemaat işbirliği üzerine yazılan yazılara açıkça ve doyurucu resmi yanıtlar verilmemesi nedeniyle yazdığım yazılar, hala blog sayfamda duruyor. Son dönemde de bu gruba kalkan olma gayretleri hepimizi rahatsız etti. Daha önce söylediğim sözleri söyledim.
S.Köle: Hüseyin Aygün’le –ki siyah ve beyaz kadar birbirinizden farklı olduğunuz iddia edilebilir- aynı anda, benzer durumun içinde yer almanızı nasıl değerlendirirsiniz?
Birgül Ayman GÜLER: Benzer durumda olduğumuzu sanmıyorum. Durumu, strateji-sever bir yönetim uygulaması diye görüyorum. Öyle olduğu zamanla ortaya çıkacaktır.
S.Köle: Geçtiğimiz günlerde bir grup aydınla birlikte “Cumhuriyet Rejimi”ne dönük kaygılarınızı dile getirdiğiniz bir açıklamanız oldu. Ne oldu da bu açıklamayı yapmak durumunda kaldınız?
Birgül Ayman GÜLER: AKP yöneticilerinin ulusal ve laik Cumhuriyeti yıkma projesi ortada. Muhalefetin bu projeyi durdurmak bir yana, önünü açacak biçimde etkisiz kaldığı da ortada. Bir araya gelmeleri pek güç sayılabilecek 108 siyaset, kültür ve bilim insanı bir araya gelerek, hem iktidara hem muhalefete direnme kararlılığını açıkladılar.
S.Köle: Yaptığınız basın toplantısı akıllara iki soru düşürdü; bir, acaba yeni bir siyasi parti mi kuruluyor; iki, açıklamaya imza atanlar içinde İşçi Partililer de olunca, Birgül Ayman Güler ve arkadaşları İşçi Partisi’ne mi geçiyor? Belki de hiçbiri, kim bilir?
Birgül Ayman GÜLER: Toplantıda da söyledik. Birincisi, “bu bir irade beyanıdır” dedik. 1923 Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti için direnmeye kararlıyız. İkincisi, “bu bir uyarıdır” dedik. Halka kendilerini bu değer çerçevesinde tanıtan siyasal partiler, üstlerine düşeni yapmak zorundalar. Eğer partiler ve demokratik kuruluşlar görevlerini yerine getirmekten uzak dururlarsa, irademizin gereğini yerine getirmek elbette bizim görevimiz haline gelir.
S.Köle: Türk ulusu ile Kürt milliyeti üzerine söylediğiniz sözler tekrar tekrar gündeme getiriliyor; hatta bunun için sizin adınıza özür dileyenler bile çıktı. Sizin açınızdan özür dilenecek bir durum var mı; birilerinin bunu üzerine vazife edinmesini nasıl değerlendirirsiniz?
Birgül Ayman GÜLER: Elbette özür dilenecek bir şey yok. Üzerine konuştuğumuz şey anayasal düzen. “Türklük ırkçılıktır” diyenler, sözümü, hangileri olduğu da gayet iyi bilinen birkaç gazete eliyle “Türk-Kürt eşit değildir” diye işlediler. Oysa ilgililer, sözün “ulus – milliyet eşitliği” üzerine anayasal bir konuya ilişkin olduğunu biliyorlardı. Zaten son bir buçuk yıldır, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda Türk vatandaşlığını kaldırmaya çalışıyorlardı. Türk kalksın, TC vatandaşlığı ya da Türkiye vatandaşlığı yazalım deniyordu. Yazık ki CHP yönetimi de bu görüşü benimsemişti. Böyle yapılırsa ulusal devlet biter; çok-etnikçi ve uluslararası denetim altındaki Kosova benzeri bir yapı doğar.
Benim adıma değil, adım için son özrü Bursa Milletvekili Sena Kaleli dilemiş. Ama biliyor musunuz, meğer bu konuyu açan kişi daha önce kendisini ziyaret eden Kılıçdaroğlu’na da beni bu yüzden şikayet edip disipline verin demiş. Şimdi Cemaatçilik konusuyla ilgili olarak disipline verdiği için de tatmin olmamış. Gazete haberinde öyle dediği yazıyor. Ancak mesele şu. Bu ziyaret edilen kişi, Türkiye’ye Kosova Ahtesaari Planı’nı öneren biri. Önerilerinden biri de, Kuzay Irak’ın içinde ayrı bir devlet olarak yer alacağı Mezopotamya Beşlisi kurulması türünden siyasal önerilerde bulunmuş bir çevre. Yani sonuç şöyle: CHP, ulusal devlet için Kosova Ahtessari Planı’ndan özür dilemiş bulunuyor. Bunun siyasal körlük ya da siyasal acemilik olarak değerlendirilebileceği noktayı çoktan aşmış durumdayız.
S.Köle: Birgül Ayman Güler kimliği üzerine genel bir değerlendirme gibi olacaksa da, siyasete girmiş olmakla doğru yaptığınızı düşünüyor musunuz? Siyasetin pratiği ne öğretti size?
Birgül Ayman GÜLER: Çok doğru ve zamanlı yapmış olduğumu düşünüyorum. “Büyük Türk Milleti önünde” namus ve şeref sözü verdim ve sözümü tuttum. Öğrendiğim şey ise, Türk ulusunun gerçek temsilcilerinin siyasette yerlerini almak zorunda oldukları. Bu, ülkemizde ve en temel kurumlarımızda yaşanan açık ve gizli işgalciliğe son vermek için zorunlu. Ve doğrusu aynı zamanda pek de zevkli bir görev.
S.Köle: 2015 Seçimleri’nde herhangi bir siyasi partiden adaylığınız söz konusu olacak mı; yoksa siyasette buraya kadar mı sizin için?
Birgül Ayman GÜLER: Elbette devam.
S.Köle: Teşekkür ederim.
Birgül Ayman Güler: Ben teşekkür ederim, Yeni Adana okuyucularına nice güzel yıllar dilerim.
[Yeni Adana Gazetesi, 30 Aralık 2014]
http://www.yeniadana.net/web/HaberDetay.aspx?id=64421
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder