10 Ağustos 2016 Çarşamba

NE DARBE NE DİKTA?!


Zamandan ve yerden ayrı düşünürseniz, bu cümle anlamsız. Çünkü iki şey aynı türden. Ençok şöyle bir farklılık yakalayabiliriz. Darbe bir vuruş, ilk aşama. Dikta ise bunun ardından gelen sistemin adı. Böyle düşününce de ikisi birbirinden farklı değil. Bu yüzden “ne o ne de o” demek saçma.
Ama, zamana ve bağlama yerleştirince bir anlamı var. Sloganın, bugünlerde bizim buralarda atanmış çok özel bir anlamı var.
*
Ne darbe… 15 Temmuz 2016 günü yaşanan olayı desteklemiyorum, karşısındayım anlamına geliyor.
Ne dikta… Şimdi Cumhurbaşkanı olan Erdoğan diktatör, diktatörlük kuracak, ona karşıyım demek oluyor.
Henüz tamamlanmamış olsa da, başkanlık rejimiyle birlikte tamama erdirileceği tahmin edilen dikta’nın faili belli, Erdoğan – AKP. Sloganın sahiplerinde bu konuda hiçbir anlaşmazlık yada belirsizlik yok.
Darbe’nin failinin kim olduğu konusu ise böyle açık değil.
*
Bu sloganı benimsemiş olanlardan bazıları “darbeyi aslında Erdoğan tezgahladı” fikrinde. Dolayısıyla asıl mücadele edilmesi gereken şey “dikta”. Hedeflerinde başka bir fail yok. Bunlar cemaatçiler ya da cemaat tezlerini savunanlar. Slogana saklanıyorlar.

Bazıları darbe’nin cemaat tarafından yapıldığı fikrinde. Böylece hem cemaatçi darbeye hem Erdoğancı diktaya karşılar. Sorun şu ki, onların dikta faili, şimdi bu darbe’ye karşı savaşıyor. Nasıl olacak? Yani, şimdi, darbe’ye karşı dikta’nın failiyle birlikte mi savaşacaklar? Herhalde öyle olacak; yoksa niye “ne darbe..!” desinler? Ama iyi de, yanında yer alıp dikta’yı neden güçlendirsinler? Savaşmazlar; ikisi de kötü, öyleyse “yesinler birbirlerini” der seyre geçerler.

Biz bu sözle tanışıyoruz. Daha beş yıl öncesinden. Amerikan- Fethullah kuvvetleri Türkiye’ye Ergenekon – Balyoz adları altında mahkemeyle darbe yaptığında, solda yer aldığı söylenen Birgün Gazetesi böyle başlık atmıştı. Ona göre olup biten şey, aynı kötü tarafın iki kanadı arasındaki kavgaydı, onlara neydi ki! Böyle dediler ama, mahkemeli darbeyi seyre koyulduklarında mahkeme adaletsizliklerini değil savcı iddianamelerini sevdiler. Kısacası şu “bana ne!”, sonuçta desteğim mahkemeli darbeye anlamına geldi.

Nerden baksanız tuhaf slogan.
*
Yalnızca tuhaf değil, aynı zamanda ürkütücü de.
Irak’ta üretilen Ne Sam Ne Saddam sloganı gibi… Ondan esinlenmeyle Suriye’de devreye sokulmuş Ne Sam Ne Şam sloganı gibi…

Bu kalıp, Irak’ta Saddam’a, Suriye’de Şam’a karşı yabancı devletlerden kurulu “uluslararası koalisyon” adı altındaki Sam Amca’nın içsavaş kışkırtmacılığına ve işgaline yedek kuvvet olmaya teşneliğin ilanı oldu. Bu sloganlara sarılanlar, daha açık deyişle “dikta” rejiminden emperyalist saldırganlar sayesinde kurtulmayı umut eden “demokratlar”, yıkıma uğrayan ülkelerini taşlayanlar arasında yer aldılar.
*
Ne darbe ne dikta lafı da bu cümledendir.
Çünkü bizde darbe dedikleri şey, Sam Amca’nın ta kendisi, BOP sahibi ABD başta, emperyalizmin cemaat maşasını kullanarak yaptığı bir işgal girişimidir.
Ama orijinal buluş! İşgale ‘darbe’ sıfatı verirsen faili bir grup yerli asker/mürid diye gösterir, Sam Amca’yı korumaya alırsın. Suçun göze batmaz. Dahası böylece ne Batı ile Türkiye ilişkilerini konuşmamız, ne de Bağımsız Türkiye hedefini yükseltmemiz gerekir. Hepimizin darbelere karşı demokratlar olmamız ve demokrasi diye inlememiz yeter de artar.
*
Dikta’ya gelince… Cumhurbaşkanı Erdoğan’da odaklanmış “diktatör”, “zorba”, “tiran” laflarının analiz ürünü olduğunu kim söyleyebilir? Fuat Avni tvitlerine bakın, üretimi-yayımı cemaate ait bu lafların pekçok kişiyi nasıl birer etki ajanı papağana dönüştürdüğünü görün.

AKP ve Erdoğan merkezinden gelen tehdit, ne idüğü belirsiz bir dikta değil, kendi bünyeleri içinde durmadan şekil değiştirmesinden de hayal olduğu bariz olan ihvani - ümmetçi bir rejim hedefidir. Bu projeye karşı mücadele, üzerimizdeki “eşit vatandaşçı” ve “laiklik tehlikede değil” diyen teslimiyetçi ipotek kaldırılarak ve kendi halkımız nezdinde eller taşın altına sokularak verilir. Sömürgecilerle işbirliği yapılarak değil.

Gerçekten, tüm kimliğini “demokratlık”a sıkıştırmış bu zihniyet nasıl birşeydir?

(BAG, Aydınlık, 10 Ağustos 2016)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder