Zamandan ve yerden ayrı düşünürseniz, bu
cümle anlamsız. Çünkü iki şey aynı türden. Ençok şöyle bir farklılık
yakalayabiliriz. Darbe bir vuruş, ilk aşama. Dikta ise bunun ardından gelen sistemin
adı. Böyle düşününce de ikisi birbirinden farklı değil. Bu yüzden “ne o ne de o” demek saçma.
Ama, zamana ve bağlama yerleştirince bir anlamı var. Sloganın, bugünlerde bizim buralarda atanmış çok özel bir anlamı var.
Ama, zamana ve bağlama yerleştirince bir anlamı var. Sloganın, bugünlerde bizim buralarda atanmış çok özel bir anlamı var.
*
Ne
darbe… 15 Temmuz 2016
günü yaşanan olayı desteklemiyorum, karşısındayım anlamına geliyor.
Ne
dikta… Şimdi
Cumhurbaşkanı olan Erdoğan diktatör, diktatörlük kuracak, ona karşıyım
demek oluyor.
Henüz tamamlanmamış olsa da, başkanlık
rejimiyle birlikte tamama erdirileceği tahmin edilen dikta’nın faili belli,
Erdoğan – AKP. Sloganın sahiplerinde bu konuda hiçbir anlaşmazlık yada
belirsizlik yok.
Darbe’nin failinin kim olduğu konusu ise böyle
açık değil.
*
Bu sloganı benimsemiş olanlardan bazıları “darbeyi aslında Erdoğan tezgahladı”
fikrinde. Dolayısıyla asıl mücadele edilmesi gereken şey “dikta”. Hedeflerinde
başka bir fail yok. Bunlar cemaatçiler ya da cemaat tezlerini savunanlar. Slogana
saklanıyorlar.
Bazıları darbe’nin cemaat tarafından
yapıldığı fikrinde. Böylece hem cemaatçi darbeye hem Erdoğancı diktaya
karşılar. Sorun şu ki, onların dikta faili, şimdi bu darbe’ye karşı savaşıyor.
Nasıl olacak? Yani, şimdi, darbe’ye karşı dikta’nın failiyle birlikte mi
savaşacaklar? Herhalde öyle olacak; yoksa niye “ne darbe..!” desinler? Ama iyi de, yanında yer alıp dikta’yı neden
güçlendirsinler? Savaşmazlar; ikisi de kötü, öyleyse “yesinler birbirlerini” der seyre geçerler.
Biz bu sözle tanışıyoruz. Daha beş yıl
öncesinden. Amerikan- Fethullah kuvvetleri Türkiye’ye Ergenekon – Balyoz adları
altında mahkemeyle darbe yaptığında, solda yer aldığı söylenen Birgün Gazetesi böyle başlık atmıştı. Ona
göre olup biten şey, aynı kötü tarafın iki kanadı arasındaki kavgaydı, onlara
neydi ki! Böyle dediler ama, mahkemeli
darbeyi seyre koyulduklarında mahkeme adaletsizliklerini değil savcı
iddianamelerini sevdiler. Kısacası şu “bana
ne!”, sonuçta desteğim mahkemeli darbeye
anlamına geldi.
Nerden baksanız tuhaf slogan.
*
Yalnızca tuhaf değil, aynı zamanda ürkütücü
de.
Irak’ta üretilen Ne Sam Ne Saddam sloganı gibi… Ondan esinlenmeyle Suriye’de devreye
sokulmuş Ne Sam Ne Şam sloganı gibi…
Bu kalıp, Irak’ta Saddam’a, Suriye’de
Şam’a karşı yabancı devletlerden kurulu “uluslararası
koalisyon” adı altındaki Sam Amca’nın içsavaş kışkırtmacılığına ve işgaline
yedek kuvvet olmaya teşneliğin ilanı oldu. Bu sloganlara sarılanlar, daha açık
deyişle “dikta” rejiminden emperyalist saldırganlar sayesinde kurtulmayı umut
eden “demokratlar”, yıkıma uğrayan
ülkelerini taşlayanlar arasında yer aldılar.
*
Ne
darbe ne dikta lafı da bu cümledendir.
Çünkü bizde darbe dedikleri şey, Sam Amca’nın ta kendisi, BOP sahibi ABD başta,
emperyalizmin cemaat maşasını kullanarak yaptığı bir işgal girişimidir.
Ama orijinal buluş! İşgale ‘darbe’ sıfatı verirsen faili bir grup yerli asker/mürid
diye gösterir, Sam Amca’yı korumaya alırsın. Suçun göze batmaz. Dahası böylece ne
Batı ile Türkiye ilişkilerini konuşmamız, ne de Bağımsız Türkiye hedefini
yükseltmemiz gerekir. Hepimizin darbelere
karşı demokratlar olmamız ve demokrasi
diye inlememiz yeter de artar.
*
Dikta’ya
gelince… Cumhurbaşkanı Erdoğan’da odaklanmış “diktatör”, “zorba”, “tiran” laflarının
analiz ürünü olduğunu kim söyleyebilir? Fuat Avni tvitlerine bakın, üretimi-yayımı
cemaate ait bu lafların pekçok kişiyi nasıl birer etki ajanı papağana
dönüştürdüğünü görün.
AKP ve Erdoğan merkezinden gelen tehdit, ne
idüğü belirsiz bir dikta değil, kendi
bünyeleri içinde durmadan şekil değiştirmesinden de hayal olduğu bariz olan ihvani - ümmetçi bir rejim hedefidir. Bu projeye karşı mücadele,
üzerimizdeki “eşit vatandaşçı” ve “laiklik tehlikede değil” diyen
teslimiyetçi ipotek kaldırılarak ve kendi halkımız nezdinde eller taşın altına
sokularak verilir. Sömürgecilerle işbirliği yapılarak değil.
Gerçekten, tüm kimliğini “demokratlık”a sıkıştırmış bu zihniyet
nasıl birşeydir?
(BAG, Aydınlık, 10 Ağustos 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder