12 Eylül 2016 Pazartesi

TiSA da Gizliliği de Bize Yaramaz


Hizmet Ticareti Anlaşması -TiSA, görüşmeleri “gizli” yapılan bir anlaşma sürecinde.
Bizde her gizli şeye ilgi gösterilir de, böyle alenen gizli durumlar için “belgesi var mı belgesi” diye sormak gibi tuhaf bir adet var. Dünyanın TiSA’dan, wikileaks’in sızdırdığı belgeleri yayımlamasından sonra haberdar olduğu gerçeğinin bile ikna edici olmadığını görerek, internetten “iki yerli belge” buldum. Bunlara göre Bakanlık sanayi-ticaret odalarından bilgi isterken “TiSA Gizlilik Bildirimi gereği bu belgelerin yalnızca ‘hizmete özel’ ve gizlilik hususlarına dikkat edilerek” işleme alınmasını istiyor.
Neden “gizli”? Türkiye gibi kalkınma derdi yaşayanların çıkarları, böyle işlerin gizli kapaklı değil açık masalarda konuşulmasını gerektirmez mi? Bir Rus atasözünün dediği gibi “pazardaki herkes ambardaki unu kadar konuşur”. Gizlilik, ambarı tıka basa dolu olanların işine yarar. Bizim için ise bunlarla dengeyi bulmanın yolu gizlilikten değil, açıklıktan geçer. Böyle iken Türkiye “gizlilik şartı”nı neden kabul eder ve tartışmaya açmaz?
*
Deniz ve kara taşımacılığına bakın.
Türkiye uluslararası ticarette en çok karayolu taşımacılığında sorunlar yaşıyor. Masanın çevresindeki ülkeler ise bu konuyu görüşmeye pek de istekli değil. Çünkü büyük bölümü denizci. Çoğu uzun kıyılara sahip, hatta ada ülkesi ve dünya deniz ticaretinin ilk 10’daki büyükleri. AB üyesi Almanya dünya deniz ticaretinin neredeyse dörtte birine, Japonya yüzde 10’undan fazlasına sahip.
Denizdeki payı yüzde 1 düzeyinde olan Türkiye için deniz değil, karayolu taşımacılığı kritik öneme sahip. Masadakilerin önceliği burada değil; bu sektörün görüşme gündemine aldırılması bile başlı başına bir olay. Ama bu arada deniz taşımacılığındaki durum vahim.
Norveç gibi ülkeler gemilerine dolaşacak deniz, varacak liman ararken, Türkiye’nin çıkarları kabotaj, yani denizlerde egemenlik hakkının özenle korunmasını gerektiriyor. Ambardaki una bakarsanız, bizim için, dünyadaki limanların Türk gemilerine açılması gibi öncelikli bir gereklilik yok. Oysa öbürleri için bu adeta zorunluluk. Ne yapacağız? Yoksa TiSA uğruna tırlara karşılık denizleri mi vereceğiz!
*
Ya da sağlık turizmi denen hasta-tedavi ticareti konusunda yaşananlara bakın.
Türkiye’nin TiSA masasına Eylül 2014’te koyduğu, hastaların tedavi hizmetini başka bir ülkede alması durumunda maliyetin kendi ülkesindeki sigorta tarafından ödenmesini serbestlik kuralına bağlama önerisi büyük gürültü koparmıştı. Öyle ki masada “taraf ülkelerin birçoğu sağlık hizmetlerinin kamu hizmeti sayılması gerekçesiyle TiSA’da bu öneriyi müzakere edemeyeceklerini ifade etmişlerdir.” AB temsilcileri bu öneri karşısında “sağlık bir kamu hizmetidir, özelleştirilemez!” sloganları attı desek yeridir.
Oysa sağlıkta özelleştirme de küreselleşme de kendi dayatmalarıydı. Dayatmayla sağlığı piyasalaştıran Türkiye, kaynakları piyasa içinde kendisine çekmek üzere harekete geçince, Avrupalının bir anda kamu hizmeti yanlısı kesilmesi ilgi çekici değil mi? İtirazın sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesiyle hiçbir ilgisinin olmadığı, sorunun Eski Batının çıkarlarına dönük hassasiyet krizi olduğu ortada. Batının küresellik ve evrensellik değerlerine bağlılığı, o şey kendi çıkarına aykırı düşünceye kadar!
*
Eski Batı şimdilerde, ağzına pek de yakışmayan egemenlik şarkıları mırıldanmaya başladı. Küreselcilikle başaracağını umduğu büyük dünya işgalini beceremedi. Şimdi, dünyada yaktığı ateşlerin alevleri Avrupa’ya, kıvılcımları ABD’ye düşerken, gözlerini Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ile birlikte İran ve Türkiye’den bir türlü alamıyor.
“Yeni dünya düzeni” asıl şimdi kuruluyor.
Pazardaki sesin ambardaki unun kadar, doğru. Ve bizim ambarda epeyce bir un var! Bu devirde ambarı AB-D’nin telaş teriyle ıslatmanın, TiSA’lara gözü kapalı taahhütlerde bulunmanın alemi yok. İsteriz ki, o masada bizim adımıza oturanların çıpası “ulusal egemenlik” olsun. Dileriz ki orada bizim adımıza, dünyaya “serbest değil adil ticaret” gerektiğini bilenler konuşsun.
*

Dün, Ermeni soykırımı iftirasına karşı Türkiye davasında Doğu Perinçek’in İsviçre yargısında bir zafer daha kazandığını öğrendik. Teşekkürler Perinçek. Böyle güzel haberlerle hep birlikte nice bayramlara… 

(BAG, Aydınlık Gazetesi, 11 Eylül 2016)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder