Hizmet
Ticareti Anlaşması -TiSA, görüşmeleri “gizli”
yapılan bir anlaşma sürecinde.
Bizde
her gizli şeye ilgi gösterilir de, böyle alenen
gizli durumlar için “belgesi var mı
belgesi” diye sormak gibi tuhaf bir adet var. Dünyanın TiSA’dan, wikileaks’in sızdırdığı belgeleri
yayımlamasından sonra haberdar olduğu gerçeğinin bile ikna edici olmadığını
görerek, internetten “iki yerli belge”
buldum. Bunlara göre Bakanlık sanayi-ticaret odalarından bilgi isterken “TiSA Gizlilik Bildirimi gereği bu
belgelerin yalnızca ‘hizmete özel’ ve gizlilik hususlarına dikkat edilerek”
işleme alınmasını istiyor.
Neden “gizli”? Türkiye
gibi kalkınma derdi yaşayanların çıkarları, böyle işlerin gizli kapaklı değil açık
masalarda konuşulmasını gerektirmez mi? Bir Rus atasözünün dediği gibi “pazardaki herkes ambardaki unu kadar
konuşur”. Gizlilik, ambarı tıka basa dolu olanların işine yarar. Bizim için
ise bunlarla dengeyi bulmanın yolu gizlilikten değil, açıklıktan geçer. Böyle iken
Türkiye “gizlilik şartı”nı neden kabul
eder ve tartışmaya açmaz?
*
Deniz
ve kara taşımacılığına bakın.
Türkiye
uluslararası ticarette en çok karayolu taşımacılığında sorunlar yaşıyor.
Masanın çevresindeki ülkeler ise bu konuyu görüşmeye pek de istekli değil. Çünkü
büyük bölümü denizci. Çoğu uzun kıyılara sahip, hatta ada ülkesi ve dünya deniz
ticaretinin ilk 10’daki büyükleri. AB üyesi Almanya dünya deniz ticaretinin neredeyse dörtte birine, Japonya yüzde 10’undan fazlasına sahip.
Denizdeki
payı yüzde 1 düzeyinde olan Türkiye
için deniz değil, karayolu taşımacılığı kritik öneme sahip. Masadakilerin
önceliği burada değil; bu sektörün görüşme gündemine aldırılması bile başlı
başına bir olay. Ama bu arada deniz taşımacılığındaki durum vahim.
Norveç
gibi ülkeler gemilerine dolaşacak deniz, varacak liman ararken, Türkiye’nin çıkarları
kabotaj, yani denizlerde egemenlik
hakkının özenle korunmasını gerektiriyor. Ambardaki una bakarsanız, bizim
için, dünyadaki limanların Türk gemilerine açılması gibi öncelikli bir gereklilik
yok. Oysa öbürleri için bu adeta zorunluluk. Ne yapacağız? Yoksa TiSA uğruna tırlara
karşılık denizleri mi vereceğiz!
*
Ya
da sağlık turizmi denen hasta-tedavi ticareti konusunda
yaşananlara bakın.
Türkiye’nin
TiSA masasına Eylül 2014’te koyduğu, hastaların tedavi hizmetini başka bir
ülkede alması durumunda maliyetin kendi ülkesindeki sigorta tarafından
ödenmesini serbestlik kuralına bağlama önerisi büyük gürültü koparmıştı. Öyle
ki masada “taraf ülkelerin birçoğu sağlık
hizmetlerinin kamu hizmeti sayılması gerekçesiyle TiSA’da bu öneriyi müzakere
edemeyeceklerini ifade etmişlerdir.” AB temsilcileri bu öneri karşısında “sağlık bir kamu hizmetidir,
özelleştirilemez!” sloganları attı desek yeridir.
Oysa
sağlıkta özelleştirme de küreselleşme de kendi
dayatmalarıydı. Dayatmayla sağlığı piyasalaştıran Türkiye, kaynakları piyasa içinde kendisine çekmek üzere
harekete geçince, Avrupalının bir anda kamu hizmeti yanlısı kesilmesi ilgi
çekici değil mi? İtirazın sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesiyle hiçbir ilgisinin
olmadığı, sorunun Eski Batının
çıkarlarına dönük hassasiyet krizi olduğu ortada. Batının küresellik ve evrensellik
değerlerine bağlılığı, o şey kendi çıkarına aykırı düşünceye kadar!
*
Eski Batı şimdilerde,
ağzına pek de yakışmayan egemenlik şarkıları mırıldanmaya başladı.
Küreselcilikle başaracağını umduğu büyük dünya işgalini beceremedi. Şimdi, dünyada
yaktığı ateşlerin alevleri Avrupa’ya, kıvılcımları ABD’ye düşerken, gözlerini Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ile
birlikte İran ve Türkiye’den bir türlü alamıyor.
“Yeni dünya düzeni” asıl
şimdi kuruluyor.
Pazardaki sesin ambardaki unun kadar,
doğru. Ve bizim ambarda epeyce bir un var! Bu devirde ambarı AB-D’nin telaş
teriyle ıslatmanın, TiSA’lara gözü kapalı taahhütlerde bulunmanın alemi yok. İsteriz
ki, o masada bizim adımıza oturanların çıpası “ulusal egemenlik” olsun. Dileriz ki orada bizim adımıza, dünyaya “serbest değil adil ticaret” gerektiğini
bilenler konuşsun.
*
Dün,
Ermeni soykırımı iftirasına karşı Türkiye davasında Doğu Perinçek’in İsviçre yargısında bir zafer daha
kazandığını öğrendik. Teşekkürler
Perinçek. Böyle güzel haberlerle hep birlikte nice bayramlara…
(BAG, Aydınlık Gazetesi, 11 Eylül 2016)
(BAG, Aydınlık Gazetesi, 11 Eylül 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder