16 Kasım 2016 Çarşamba

KÜRESEL EMPERYALİZM ZOR DURUMDA


1991’de Amerikan Başkanı Bush, uhrevi bir havada, ‘yeni dünya düzeni’ hedefinden söz etmişti. 1993’te yerine gelen Bill Clinton buna ‘küreselcilik çağı’ dedi. 2001’de onun yerine gelen oğul Bush, 2009’da gelen Obama aynı izden yürüdü. Amerikan başkanlarının Cumhuriyetçi ya da Demokrat olmaları hiç fark etmedi.
Küreselleştirme, özelleştirme, yerelleştirme siyaseti dünyayı perişan etti. Çeyrek yüzyılın sonunda dünyada eşitsizlikler ayyuka çıktı. İngiliz Başbakanı Tony Blair’in ‘mucidi benim’ dediği ‘uluslararası toplum’ çetesi, askeri işgallerle, NATO’lu ya da NATO’suz, Asya’dan Afrika’ya dünyayı ateş topuna çevirdi. Avrupa’da ‘Tek Avrupa Devleti’, dünyada ‘tek dünya devleti’ kuracaklarını söyleyenler, serbest dedikleri ticaretle yoksulluğu yaydılar; var olan yoksulluğu açlık ayıbına çevirdiler.
*
2008’den beri ve günümüzde, ‘yeni dünya düzeni’ misyonerleri iflas ve yenilgilerini yaşıyorlar. Birleşmiş Milletler, bunun dalları olan IMF-Dünya Bankası, üzerinde yükseldikleri derecelendirme kuruluşları, her türden piyasalar, bunların yerleştikleri tüm kaleler ‘yoksa bunlar kumdan kaleler mi?’ kuşkusuyla yoklanıyorlar. Tek tek ülkelere yayılmak için inşa ettikleri düzenleyici – denetleyici üst kurullar, hayretler içinde, küresel bağlarının kopuşunu seyrediyorlar.
Avrupa Birliği, tek-avrupa idealine erişmek bir yana, üzerinde yükseldiğini iddia ettiği tüm “değerler”i kendi elleriyle eziyor. Gözlerden uzak tutmaya gayret ettiği gerçek ‘değerleri’, yani sömürgecilik, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, adeta gözeneklerinden fışkırıyor.
*
 Yeni dünya düzeni olmadı.
Dünya aslında şimdi, içinde bulunduğumuz bu dönemde gerçek bir Yeni Denge’ye doğru ilerliyor. Yeni denge, küresel şirketlerin hesapsız, sınırsız, denetimsiz, halklardan tümüyle kopuk bir dünya diktatörlüğü kurmak hevesi ortadan kaldırılarak inşa edilecek. Başka yol yok.
New York Times gibi gazetelerin yorumların manşet yapan bizim kimi yerli gazetelerin telaşı bu. ABD başkanlık seçiminde Trump’ın öne çıkmasından, Bush – Clinton – Bush – Obama – Clinton zincirinin kırılmış olmasından rahatsızlık, bu meselenin yansıması.
Bulgaristan’da ‘sizin jetler çok eski, o yüzden hava işlerinizi NATO jetleri görsün’ diyenlere ‘evet’ deyivermiş iktidarın seçimleri yitirmesinden duyulan rahatsızlığın temelinde yatan da aynı şey. Bulgar halkı egemenlik hakkının böyle gasp edilmesine tepki gösterdi. Buna ‘evet’ diyenleri gönderdi. Ve küresel imparatorlukçular “otoriter popülizm yaygınlaşıyor!” diye çığlığı bastılar.
*
 Otoriter popülizm yaygınlaşıyor; milliyetçilik yükseliyor; ırkçılık büyüyor; vb. diye bağrışanlar, bunların yeterli yankı yaratamadığını görünce “Rusya geliyor; Avrupa’ya yayılıyor; Amerika’ya iniyor….” diye çığrışıyorlar.
Türkiye AB’den, Batı dünyasından kopuyor, çığlıkları da aynı cepheden geliyor. Bu çığırtkanların yerli ortakları, Avrupa Parlamentosu’nun neredeyse ‘perişan ederiz, işgal ederiz sizi!” kıvamındaki tehditlerine göz kapatıyor; elçilerini TBMM’de HDP sıralarına oturtmaya kadar varan sömürgecilik edasını es geçiyorlar.
*
Her kap içindekini sızdırırmış. Küresel şirketlerin bol cilalı kabı o kadar sızdırdı ki, kabın kendisi sular içinde kaldı.
Küresel şirket sözcülerinin otoriter popülizm dedikleri şey, kararlı halkçılıktır. Milliyetçilik dedikleri ise, egemenlik savunmasıdır. Bunlar ırkçılığın, yabancı düşmanlığının, kısacası küresel diktatörlüğün panzehiridir.

Türkiye, küresel şirketlerin diktatörlüğüne karşı, Rusya dahil ve başta olmak üzere, halkım ve egemenliğim diyen tüm dünya uluslarıyla büyük işbirliği ve dayanışma ağında yerini alarak güçlenecek.
[BAG, Aydınlık, 16 Kasım 2016] 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder