Türkiye tehdit altında!
Tehlikeler var! Tehlikenin farkında mısınız? … sözleri çeyrek
yüzyıldır havada uçuşuyor.
Bu
sözler gericiliğe ve bölücülüğe
dikkat çekiyordu. Bir yanda laiklik ilkesini tehdit eden dincilik, öbür yanda ülke ve ulusun birliğini bozmaya yönelmiş etnikçilik vardı. Her ikisini elleriyle
besleyen sahip ise, küreselcilik kılığına girmiş olan emperyalizm idi. Bağımsızlığımız
ve egemenliğimiz tehlikedeydi.
*
Şimdi
bu sözler çatladı.
Gericiliğe
karşı olanlardan bir kısmı ağız değiştirdi. Dincilik tehdidi ‘laiklik
tehlikededir diyemem’ diyenlerce tehdit olmaktan çıkarıldı. Numaracı
cumhuriyetçiler ‘laiklik değil kardeşim,
en fazlasıyla sekülerlik istenebilir’ diyordu; ağız değiştirenler bunlarla yakınlaştı.
Gerici blok çatladı, iktidardan kovulan cemaat parçaları da aynı sıraya girdi. Bu
sözler politika ve reform cümlelerine dönüştü. Din işleri başkanlığı
kaldırılsın, inanç çevrelerine –cemaatlere tüzelkişilik verilsin, din işleri
bunların kendilerine bırakılsın gibi…
Bölücülüğe
karşı olanlardan bir kısmı da ağız değiştirdi. Etnik bölücülük ve ayrılıkçılık, önce ulusal devletin
‘tek-tipçi”liğine yüz buruşturanlarca olumlandı. Sonra etnik topluluklara
kolektif haklar verilsin sözleriyle coşturuldu. Postmodernciler, çokkültürcülerin
adı radikal oldu. Zamanın radikalleri Avrupa Birliği’nde kendisi için hamiler
ve sözcüler buldu. Onlar da politika ve reform cümleleri kurdu. Türk
vatandaşlığından, Türk milletinin egemenliğinden vazgeçmiş çok-etnikli “eşit vatandaş” ve ademi
merkeziyetçilik isteyip eyaletçi “ortak
vatan” yazacak yeni bir anayasa fikri çevresinde toplaştı.
Emperyalizme
karşı olduğunu söyleme hali, zaten bu bu ikisinden çok daha oynaktı.
Uluslararası durum değişince, yani küreselcilik projesi batıp ulusal devletler
çağı açılıverince, bin türlü ‘fikir’ ve gerekçe ileri sürüp emperyalizmin yanında kalakaldılar.
Şimdi gericilikle suçladıkları iktidar partisi, durup durup AB-D ile kavgaya
tutuşuyor; anlı-şanlı ilericiler AB-D kapılarında elpençe resimler veriyorlar.
*
Gericiliği
laiklikten vazgeçerek, bölücülüğü ‘etniklere eşit vatandaşlık’ anlayışına
kayarak, emperyalizmi resmi ağızlardan tümüyle çıkararak tehdit/tehlike
saymaktan vazgeçmiş olanların başında CHP yönetimi gelir.
Şimdi
bu yönetim, tehdit ve tehlikeleri yeniden tanımlamış görünüyor. Parti
Meclisi’nden çıkarılan son bildiriye göre ‘halkımızın
özgürlüğü, ülkemizin bekası tehlikededir… demokrasi, birliğimiz, ülkemizi
bekası tehdit altındadır…. Cumhuriyetimize yönelik büyük tehdit vardır….” Herhangi
bir ideolojik yönü olmayan bu iri ve belirsiz sözler, somut olarak Cumhuriyet
Gazetesi’ni de kapsayan FETÖ soruşturmalarına ve HDP milletvekillerinin
tutuklanmasına karşıyız anlamına geliyor.
Bildirinin gördüğü olay şu: FETÖ ile mücadele bahanesiyle sürdürülen karanlık ve otoriter Saray darbesi… Ona göre tüm tehdit ve tehlikeler cisimleşmiş durumda: “Tehdit, Saray ve AKP yöneticileridir.” Meselemiz “otoriter rejim”dir!
Bildirinin gördüğü olay şu: FETÖ ile mücadele bahanesiyle sürdürülen karanlık ve otoriter Saray darbesi… Ona göre tüm tehdit ve tehlikeler cisimleşmiş durumda: “Tehdit, Saray ve AKP yöneticileridir.” Meselemiz “otoriter rejim”dir!
*
Demek
ülkemizin bekası bundan böyle etnikçi/bölücü HDP’yle… Özgürlükçülük,
merkezi-dinci cemat basın-yayın organlarının operasyonlarını sürdürmelerini
sağlayacak mücadeleyle…. Demokrasi, okurlarının ‘tarafvari oldu’ diye terk ettikleri yeni-tip gazete çevreleriyle…
Cumhuriyet, demek bunlar ve benzerleriyle birlik sayesinde korunacak ve
kurtarılacak!
AB-D’nin
‘barış için’ deyip işgallere
girişmesi, ‘özgürlük için’ deyip ülkeleri
iç savaş ateşlerine atması gibi bir şey bu!
[BAG, Aydınlık Gazetesi, 6 Kasım 2016]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder