Ermeni
soykırımı iftirası, emperyalizmin yönetiminde yürüyen karanlık bir iş.
Önceleri
başrol diasporadaydı. 2000’li
yıllarda bizdeki yansıması ‘Ermenistan Açılımı’ olan protokoller ve futbol
maçları eşliğinde, başrol Ermenistan’a
verildi. Ermenistan bu yükün altında ezildi. Öyle görünüyor ki, takvimler 2015’i
gösterdiğinde, son on yıldır açıktan açığa fonlanıp beslenen üçüncü aktör Türkiye’de başrole çıktı. Ergenekon,
Balyoz saldırıları sürerken, üniversitelerde ve vakıflarda “tartışalım, konuşalım, tabuları yıkalım, özür dileyelim” toplantıları
peşpeşe geldi. Ulusun bağrında ulusa iftiralar ayyuka çıktı. Soykırım yalanını
sahiplenenler, meydanlarda “yüzleş!”
pankartıyla yürüdüler. Yürüyüşçüler, 2015 yılında milletvekillikleriyle ve
hatta TBMM Başkanvekilliğiyle bile ödüllendirildiler. Müfterilik, partilerin delege
oylu seçimli zeminlerinden bile ses verir oldu.
*
Apaçık
ki, ortada emperyalizmin izlediği bir strateji var. Bu stratejiyi görülmez kılma
işlevi görenlerin kendilerini mazur gösterecekleri hiçbir mazeretleri olamaz.
Ne
şu dar siyaset çemberindeki “hamili kart
yakınimdir” tadındaki aklamalar…
Ne
“partimizi yıpratmayalım” lafları…
Ne
de “AKP’ye hayır cephesi kuracağız,
cepheyi zayıflatmayalım” lafları…
Ortadaki
strateji karşısında ne benim tanışıklığımın, ne partimin, ne iktidara muhalefetimin
bir değeri var.
Bu
tavra “ama soykırım iftirasını asıl cesaretlendiren
AKP idi! Zürih Protokolleri onun değil mi? Maç gösterileri onun değil miydi?
Unutacak mıyız bunları?” diye örtü atmaya kalkışmak da bir tuhaf! Unutma
tabii, unutmayalım. Ama aynı zamanda müfterilerle
beraber hayır cephesi arayışına girenlerin unutulmayacağını da unutma!
*
Muhalefet yapmak uğruna
emperyalist soykırım yalanını önemsiz görme tavrı, daha önceden hazırlanmış bir
zemin. Zirve noktası, herhalde 2014 Cumhurbaşkanı seçiminde Ekmek İçin Ekmeleddin oldu. Sonra, 7 Haziran
2015 seçiminde ‘şimdi cemaati savunma/‘şimdi
HDP’ye barajı aştırma zamanı’ diye ifade edilen o çok ‘zekî’ ve ‘cesur’ stratejist
görüşler geldi.
Muhalefet
yapmak uğruna, seçim kazanmak uğruna, gerekli sayıya ya da orana ulaşmak
uğruna, AKP’yi devirmek uğruna, Erdoğan’dan kurtulmak uğruna, bunun karşısında kim varsa armudun sapı üzümün çöpü demeden
herkesle, gerekirse şeytanla bile siyasal işbirliklerine gitmek…
Üzümün çöpü dediği PKK/HDP
ile Cemaat/Tarikatlar ve Soros Vakıfları…
Armudun sapı ise
AB ve ABD emperyalizminin ta kendisi…
Bu
saplar ve çöplerle ‘hayır cephesi’
olmaz. Böyle bir ‘cephe’ye bu ülkede kimse evet demez.
*
Şimdi,
ABD tarafından silahlandırılmış Kobanicilik’e ve her halükarda emperyalizmin
kendisine karşı yürütülen Afrin Zeytin Dalı Harekâtı’na ‘AKP’li gençler gitsin’ gibi zeka gösterileri, bu sözde muhalefet
duruşunun –o kadar diyelim- boşboğazlığı oldu.
Amerikan
Kobaniciliğinin Türkiye’yi ve komşularımızı kana boğan saldırıları, YPG – ABD askerlerinin
iş üstündeyken çekilmiş fotoğrafları ortada; gelin görün ki muhalefet etmek
uğruna yaşayanların tereddütleri yine çok… Ve ağızlarında aynı replik! Ama çözüm sürecini o yapmıştı; bölücüleri o
beslemişti; unutacak mıyız bunları? Tabii
unutmayalım. Ama sen de Kobanicilerin yedeğine sürükleneceklerin asla unutulmayacağını
unutma!
*
Bu
gazetede pekçok kez ve ustaca yazıldığı gibi, Şam’a uzatılan Zeytin Dalı, Suriye yönetimi ile birlikte hareket
ederek, kadim Fırat’ı batısı ve doğusuyla özgürleştirmeli. Soykırım müfteriliği
ile etnik bölücülük, sahipleriyle birlikte bölgemizden sökülüp atılmalı.
Yurtta
ve dünyada barışın gereği bu; öyle görünüyor ki başka bir yolu yok.
[BAG, Aydınlık 24 Ocak 2018]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder