Anayasa Mahkemesi 1961 yılında kurulmuştu.
1971, 1982, 2010, 2016’da çeşitli değişikliklere konu oldu. Son durumda toplam
17 üyesi var. Gazetelerde şema halinde yayınlanıyor ki, bu üyelerin 3’ü Ahmet Necdet Sezer, 8’i Abdullah Gül, 3’ü Recep Tayyip Erdoğan ve
3’ü TBMM tarafından atanmış. Şemalar, Mahkeme’nin son olarak, FETÖ davasından
tutuklu “Şahin Alpay – Mehmet Altan
tahliye edilsin” diyen son kararının 6’ya karşı 11 ile alınmış olması
nedeniyle anlamlı.
Hemen hiçkimse kararların hukukiliği ya da
yerindeliği konusuyla ilgilenmiyor. Şemaya bakan, her yanıyla sert bir siyasi
kavganın özetini görüyor, doğru ve haklı olarak.
Bu fiilî gerçek karşısında, hukuk
ilkelerine dayanıp “Anayasa Mahkemesi üst
mahkemedir, alt mahkeme onun kararını tartışamaz” diye kitaba uygun
konuşanların sesleri boşlukta çınlama yaptığıyla kalıyor.
*
Hukuk, sıcak siyasetin açık savaş arenası
olunca, yönümüzü bulmamızı sağlayacak pratik bir ölçü, belki “bu hengâmede hukukun ilkelerini ve
saygınlığını kim koruyor” sorusu olabilir. Bunu, anayasal – siyasal kuruluşun
en tepesinde yer alışı nedeniyle, herkesten önce elbette Anayasa Mahkemesinden
bekleriz.
Ama Anayasa Mahkemesi öyle bir şey yaptı
ki, ülkenin anayasal koruyucusu olması gereken bu kurumda sorumluların kendilerini
siyasal tarafgirliğe fena kaptırmış olduklarını gözlerimizin önüne serdi.
Mahkeme twitledi!
*
Adı geçen kişilerin yargılamasına bakan Ağır
Ceza Mahkemesi, “bize yukardan -Anayasa Mahkemesinden
herhangi bir karar bildirilmedi” deyince Anayasa Mahkemesi “twitledi”; “twit”le kararın kendi internet sitesinde olduğunu söyledi.
Herhangi bir kamu kurumu, hele anayasal
konulara, yani siyasal yaşamın en tepe konularına bakan bir devlet kurumu,
yaptığı bir işlemin sonucunu internet sitesine yerleştirmekle yetinebilir mi?
İlgililere kararını twitleyerek tebliğ
edebilir mi?
*
Kamuoyunu bilgilendirme amaçlı bir
açıklama olsa, diğer kanalların yanı sıra, son yıllarda ortaya çıkmış bu kanalı
da kullanmasını olağan karşılayalım. Ama bu öyle değil. O kadar değil ki, her
kurumun, hele ki Anayasa Mahkemesi gibi bir kurumun yaptığı bir işlemin nasıl
yürürlüğe gireceği, genelge ya da yönetmelik gibi alt kademe mevzuatta da değil,
kurum için özel olarak çıkarılmış yasada düzenlenmiş bulunuyor.
Böyle olması, Anayasa’da devletin üzerinde
yükseldiği ilkelerden biri olarak gösterilen “hukuk devleti ilkesi”nin gereği. Yoksa işleri bürokratikleştirmek değil.
Öte yandan ne ilgili taraflar, ne mahkeme, ne bakanlık Anayasa Mahkemesinin
internet sitesini takip etmekle yükümlüler. Takip edebilirler, hızla haberdar
olabilirler, ama bunun merak gidermekten, sevinmekten ya da üzülmekten başka
anlamı olmaz; işlerin yürümesine yetmez.
Anayasa Mahkemesi’nin kendi yasasında, işlemlerinin
yani kararlarının nasıl uygulanacağı yazıyor. Yargılamayı yapan mahkemeye kararını
ve ilgili dosyayı göndermesi, kararını
ilgililere ve Adalet Bakanlığına bildirmesi
gerekiyor. Nitekim yetkili mahkeme de bunları hatırlatmış.
Normalde, üst mahkemelerin alt mahkemelere
eksiklerini kusurlarını hatırlatması beklenir. Bu sefer tersi olmuş, eksik-kusur
yüksek mahkemede ve bunu ona bildirmek işi alt mahkemeye düşmüş.
*
Tweet,
Türkçe çevirisiyle cıvıldamak. Kuş
cıvıltısı…
Devletin, hem de yargı dünyasının ve
yargının en tepesindeki kurumların cıvıldaşması…
Bu yalnızca devlet açısından ayıp değil,
vatandaşların devlete güvenlerini de sarsan bir haldir. Anayasa Mahkemesini
kendi yasasını bir yana koyup “cıvıldamak”
usulüyle iş görme durumuna düşürenler, neden oldukları güven ve saygınlık
erozyonunun hesabını zor verirler.
[BAG, Aydınlık, 14 Ocak 2018]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder