Kurtuluşu
arayan insanın içine düştüğü zor hallerde karşısına ne kadar çok sahte
kurtarıcı çıkarmış meğer. Şeyh Galib’in
Hüsn-ü Aşk yapıtında sahte kurtarıcı örneği çok. Ama bunlardan, bir kez
duyanın aklına adeta çakılanı, hiç kuşkusuz, ‘ateş denizindeki mumdan gemiler’
ve o gemilere çağıranlar.
*
Aşk, o ateş denizi üzerindeki mumdan gemiler hikayesini daha önceden duymuş.
Çıktı yolu üzre şimdi nâgâh
Ol kulzüm-i âteş-i ciğer-kâh
Mumdan gemiler edip hüveydâ
Kılmış nice dîv o bahri me'vâ
Çün âteş o kavme etmez âzâr
Âzürde olur mu nârdan nâr
Keştîleri ber hevâ tutarlar
Çok ebleh-i bî nevâ tutarlar.
...
Tabut idi san o keştî-i mûm
Olmaz girenin mezarı malûm
Şimdi o ciğerler yakan ateş denizi, ansızın onun yolunun üzerine çıkmıştı. Çok sayıda dev,
mumdan gemilere binmiş o denizde seyrediyordu. Ateş o kavme zarar vermiyordu,
öyle ya, hiç ateş ateşten incinir mi? Gemileri havada yürütüyorlar ve birçok
akıldan yayan ahmağı bununla avlıyorlardı. Gemiydi ama, balmunundan yapılmış
süs ağacına benziyordu; gövdeleri kırmızı, alev görünüşlü… Mumdan gemiler, içine
girenin mezarının belli olmadığı birer tabuttu.
*
Çün dîvler etti Aşk'ı davet
Gel keştîye bulasın selâmet
Aşk eyledi macerayı iz'ân
Sabreyleyip olmadı şitâbân
Devler
Aşk’ı “gel, gemiye bin de kurtuluşa er!”
diye davet ettiklerinde, Aşk olan biteni kavradı, sabretti ve gemiye koşup
binmedi.
*
Ama
ne çare ki yol kapalıydı, çıkış görünmüyordu.
Gayret gibi yok per ile balim
Bu ateş ile nic’ola halim
Şahin değilim ki edip aheng
Pervaz edeyim hezar ferseng
Aşk
sızlanıyor, çıkış yolu arıyordu: “Benim Gayret gibi kanatlarım yok ki… Bu
ateşle ne yaparım? Şahin değilim ki kanatlanıp binlerce fersah yol alayım!”
*
Şeyh
Galib’in ateş denizinden kurtuluş için gösterdiği yol, mumdan gemilere atlamamayı
başarmaktan geçiyor. Öncelik ise, o ateşin gerçekte ne olduğunu anlamak: “Bu, o büyünün ateşi, canını yakma. Kartal gibi
uç, bu imtihan potasının tepesine tırman!” Aşk öyle yapmış. Yanından hiç
ayrılmayan Gayret’le beraber, gulyabanilerle savaşa savaşa…
Velhasıl o ateşin rahı
Geçti çü nesîm-i subhgahı.
Hasılı Aşk, meltem yeli gibi geçiverdi o ateşten yolu.
[BAG, Aydınlık, 25 Nisan 2018]
*
Bugünlerde
Türkiye’nin ulusal bağımsızlıkçı insanlarını “sizi ateş denizinden çıkaracağım” diye mumdan gemilerine
çağıranlar var. AKP’nin eski
cumhurbaşkanı kaptan köşküne oturtulmaya çalışılıyor.
O
gemiler mumdan, onlara binilmez.
Binilirse
“tabut sanki o keştî-i mum, olmaz girenin
mezarı mal’um.”
Aynı
Ekmek için Ekmeleddin gemisine
atlayıp da kurtuluş umanlar gibi…
Bu
devirde doğru tavır almak için elzem olan, şu büyük soruyu sormak ve
yanıtlamak: Bu ateş denizinin kimyası ne?
Mumdan
gemilerden söylendiği gibi ‘yalnız ve yalnız
Tayyip Erdoğan!’ mı?
Yoksa
bizim aklımızın gördüğü üzere Atlantikçilik
mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder