“Erken seçim olacağı son
altı aydır konuşuluyordu” diyenler, öyle genel bir cümle
kuruyorlar ki yanlış demek olanak dışı. Orada burada sözü geçtiği elbette doğrudur.
Ne
var ki, bu tür konuşmalar, bir erken seçim sürecine girildiği anlamına gelmiyor.
Siyaset kurumlarının seçim takvimleri daha uzun vadeye yayılmıştı; gözden
geçirilmedi. Seçim düzenlemeleri bir an önce
yapılsın, gibi sözler gündemin çok altlarında kalmıştı; ön sıralara geçirilmedi.
Nihayet, ortada erken seçim söylentisi var idiyse de, zamanın bu yazın sonu ya
da bu yazın başı olabileceğini tahmin eden herhalde yoktu. Erken seçim sürpriz
oldu.
*
Öneri MHP
başkanı tarafından 17 Nisan günü ortaya atıldı; 18 Nisan günü AKP başkanı
tarafından daha erken bir tarih önerisiyle kabul edildi; yasası 20 Nisan günü TBMM’de kabul edildi. Erken seçim kararı ışık
hızıyla alındı.
Muhalefet,
iyi ama neden diye sormadan, daha
önerinin dile getirildiği ilk gün, 17 Nisan günü bir anda ‘hodri meydan’ladı. Oysa iktidarların gerekçelendirme bakımından
cimri davrandığı işleri aydınlığa kavuşturmak, muhalefetin başlıca
görevlerinden biri. İktidara ‘neden’
diye sormadan, ‘işte biz demiştik,
yönetemiyorlar, yönetemediklerini itiraf etmiş oldular’ deme hevesi baskın
geldi. O zaman da erken seçim yasasına ortak olmaktan başka yolları kalmadı.
*
Muhalefet,
erken seçim önerisinin gerekçelerini açıklığa kavuşturmamıza yardımcı
olmayınca, soru ortada kaldı.
Neden?
İktidar
ortağı ve iktidar partisi, bu kararı neden aldı?
Muhalefetten
yükselen “çünkü yönetemiyorlar”
gerekçesi doğru. Yönetebilseler, kendilerine verilen iktidar yetki süresini
sonuna kadar kullanırlardı. Ama bu sözün açıklayıcı bir tarafı yok. İçeriği ve
ruhu farklı olmakla birlikte, iktidar sahipleri bunu kendileri de söylediler.
Zorlandıklarını söylediler. Peki ama neden?
*
Devlet
Bahçeli önerisini ortaya atarken şöyle dedi: “Türkiye'nin 3 Kasım 2019'a
kadar dayanması kolay değildir. 3
Kasım 2019'a kadar ulaşmak her
dakika zorlaşmaktadır. … 31 Mart
Mahalli idareler seçiminden sonra neyle
muhatap kalacağı belli değildir. Önümüzde 2 seçim vardır. Ya normal tarihi
beklenecek. Ya da Milli mecburiyet
ve ortaya çıkan meşru gerekçelerden
dolayı seçimler erkene çekilecektir.”
Bu
sözlerin “biz, yani MHP ile AKP
dayanamayız” anlamına geldiğini söylemeden önce, özneyi Bahçeli’nin
cümlesine koyduğu gibi, “Türkiye
dayanamaz” diye okuyorum. Bu nasıl bir gerekçe? “Türkiye
dayanamaz” sözü nasıl bir sözdür! Bunun anlamı nedir?
*
Tayyip
Erdoğan öneriyi kabul ederken şöyle dedi: “Gerek
Suriye'de yürüttüğümüz sınır ötesi operasyonlar, gerek Suriye ve Irak merkezli olarak bölgemizde yaşanan tarihi önemdeki
hadiseler… ülkemizin karşı karşıya
bulunduğu fotoğraftan hareketle… Türkiye'nin önündeki iç ve dış gündemin
yoğunluğu… Suriye'deki gelişmelerin hızlandığı, makroekonomik dengelerden büyük yatırımlara kadar her konuda çok
önemli kararlar vermemiz gereken bir dönemde seçim konusunu ülkemizin
gündeminden bir an önce çıkarmamız şarttır.”
Erdoğan’ın
konuşmasında, Bahçeli’nin Türkiye dayanamaz sözüne örnekler var: (1)
Suriye-Irak gelişmeleri –ABD/PKK sorunu, (2) makroekonomik dengeler -döviz spekülasyonu
ve borç sorunu. (3) Büyük yatırımlar –enerji ve askeri yatırımlar. Yani Türkiye
bu odak konular üzerinden hareket edemez
hale mi getirildi?
*
Erken seçim kararı alan iki partinin, bu
kararı kendi iktidar gelecekleriyle ilgili olarak almaları olağandır; anlaşılabilir.
Sözlerini, kendi çıkarlarını ülke çıkarlarıyla özdeşleştirerek dile getirmeleri
de görülmedik bir şey değildir.
Ancak,
dünyada ve bizdeki durum, bu sözlerin Türkiye’nin gerçek durumunu yansıttığını gösteriyor.
O halde, iktidar ile ortağının, seçim sürecini öz-çıkarlarına değil Türkiye’nin gereklerine göre yürütme
sorumluluğu çok büyüktür.
Aksi
halde, zaten çok birikmiş olan yanlışlarının maliyeti kendileri için ödenemez
hale gelecek. Türkiye için ise daha büyük ve gereksiz yükler doğurabilecektir.
Erken seçim için daha doğrusu iç ve dış siyaseti devam ettirebilmek için paraya ihtiyaç var.Irak ve Suriye'de insan ve maddi kayıplar verdik.Dolayısıyle borç yükümüz aşırı arttı dış güçlerin (ab-d,uk,israil üçlüsünün)de tam olarak istediği bizi borçlandırmaktı ve bunu yaptılar.Bundan sonra gelecek hükümetler bu borç batağında kıvranıp duracaklar. Malî açıdan ülkemizi zor günler bekliyor.
YanıtlaSil