1 Eylül 2014 Pazartesi

ULUSALCILIK ve DÜŞMAN(LAR)I


Düşmanlık ilanı 2005 yılında “ulusalcı dalgayı aşarız” diye Pensilvanya’dan gelmişti.

Ulusalcılık, 2007 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele ve Harekat Dairesi tarafından “aşırı sağ faaliyetler” kapsamında izlemeye alındı. Bakan Beşir Atalay idi. Tezgahlanmış davalar bütün hızıyla sürdü. O zamanki emniyet şimdi tasfiyede. Ama… 

2012 yılında Ahmet Davutoğlu “ulusçulukla hesaplaşma zamanı geldi” derken, 2013 başında Başbakan Erdoğan “ulusalcılar önümüzü kesemeyecek” dedi. Aynı tarihlerde Abdullah Öcalan, “süreci ulusalcı kesimler engeller, süreci bozan düşmanımdır, onlara karşı toplumu hazırlamak için meclisi önemsiyorum” dedi. (Önemseyiş, 6551 sayıyla yasa oldu!)

2014’te Amerikancı ve Avrupacı liberaller, ulusalcılığın solla bir arada olamayacağı fetvası verdiler. Yerleştirilmiş dönüştürücüler, CHP’nin bu görüşle ilişkisini kesmesi için hareketlendiler. Yakamızdan düşün!

Hem hür hem de özgür yazılı – görsel basında bu tür buyruklar pek çok yazıldı. Soldan sağdan temizlikçi liberaller, bir küresel (yani yabancı) televizyonun Türkiye şubesi olan ekrandan ulusalcı düşmana karşı kah dudak büktüler, kah kaş çattılar, içlerinde söz bulamayıp yüzünü buruşturanlar oldu.

***

Cemaat-egemen Emniyet, 2007’de ulusalcılığın neye yaslandığını şöyle belirlemişti: “Ulusalcı kesimler, devlet egemenliğinin zedelendiği ve ülkenin bağımsızlığını yitirdiği varsayımını temel almaktadır.” Bir ulusalcı olarak iyi belirleme yapılmış diyebilirim. Ama bunu neden “aşırı sağ” kataloğuna almışlar, bunu anlayabilmiş değilim.

Elbette ulusalcılığı tanımlama işini Emniyet’e bırakmak yakışık almaz. Kendimizi kendimiz tanımlamalıyız.

***

Ulusalcılık, köken olarak “milliyetçilik” ya da “ulusçuluk” ilkesine dayanır.

Tarihsel kökü Avrupa’da 1648 Westfalya Anlaşması ile 1789 Fransız Devrimi, sömürge dünyada da ulusal kurtuluş savaşlarıyla doğmuş ulus-devlet yapılanmasıdır. Ulusalcılık bu temeli memnuniyetle kabul eder.

Yeni terimle güncel anlam ise 1990’lı yıllarda doğmuştur. Ulusalcılık, 1980’li yılların sonlarında ortaya çıkmış olan küreselciliğe verilmiş yanıttır.

Çok yakın bir zaman önce şöyle denmemiş miydi? Dünya küreselleşti, artık küçük bir köye dönüştü, şimdi küreselci anlayışı benimsemek zorundasınız, kaçınılmaz, küreselciliğin alternatifi yok. Ulusalcılık işte bu dayatmalar silsilesini emperyalist “uydurmalar” diye görüp reddeden düşünce-eylem sistemi olarak doğdu.

Ulusalcılık, ulaşım ve iletişimde bilim – teknoloji sayesinde azalan mesafeleri gösterip küreselcilik ideolojisini yutturmaya kalkışanların ipliğini pazara çıkardı. Ama bir şey daha yaptı.

Bu yeni talanın, tek tek ülkelerdeki direnişlerle değil de küresel direniş ile durdurulabileceğini ileri süren işbirlikçiliğe meydan okudu. Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumların toplantılarını bugün Seattle yarın Katar’daki salonların önünde protesto seyahatlerinden ibaret sözümona “küresel direniş”leri hatırlarsınız! Sahi, şimdi neredeler?

Ulusalcılık, tarih bilincine ve emperyalizm kuramıyla ulusal-sınıfsal kurtuluş savaşları deneyimine sahip olanların elinde, aynı anda eyleme dökülen düşünce olarak yükseldi. Bu düşünce, 2006-2007 Cumhuriyet Mitingleri’nde olduğu gibi eylemci gövdesiyle yükseldi. Latin Amerika’yla Venezuela’da Chavez’le selamlaştı. Gerçek direnişin ‘küresel gezginlik’te değil, ancak ve ancak, üretimin ve yaşamın kaynaştığı ‘ulusal mekan’larda olabileceğini gösterdi.

Küreselleşme adı verilen şeyin, yüz yıllık emperyalizmin yeni bir biçiminden ibaret olduğu kuramı, hem küreselciliği hem de bunun sözde küresel direnişçi işbirlikçilerini etkisiz kıldı. Ulusalcılığın bir numaralı düşman olarak ilan edilmesi, bu nedenlerledir.

***
 
Küreselcilik tüm dünyayı tek-biçimli kültüre hapsederken, ulusalcılığı tek-biçimlilikle suçluyor. Evrensellik şarkıları söylerken, etnik – mezhepsel yerellikleri övüyor. Postmodern saçmalıklarla çok-hukukluluk dayatmacılığı yapıyor. İslamiyet adına tolerans – diyalog diyen dincilerle enerji kaynakları düşkünü İŞID gibilerini; sol adına kozmopolitizmi enternasyonalizm sananları; gönüllü işbirlikçileri olan liberalliği; şimdilerde de “Avrupa tipi sosyal demokrat merkez parti” düşkünlerini yanına almış, bunlara hep bir ağızdan “ulusalcılığa tasfiye” çığlıkları attırıyor.

***

Kısacası, elimizdeki ayıraç güçlü. Ulusalcılığın düşmanlarına sorun, siz “küreselcilik” için ne diyorsunuz?

Ve biz, 30 Ağustos 1922 zaferine şükranlarımızla, “vatan ve namus davası"na devam edelim.

 

5 yorum:

  1. Ulusalcilik olursa toplumculuk yerine toplumsalcilik olur. Dogrusu toplumculuktur.
    Esitselcilik olmaz esitlikcilik olur. Kureselcilikde dogru ceviri degildir, globalizmin karsiti olarak.

    Asiri milliyetci olmadigimizi kanitlamak tuzaga dusmektir. Aksine ulus devlet donemi bitmis diyerek ortadoguda 4 ulkeyi Kurdistan hayali ile bolmeye calisan emperyalizmin kuklalari yeni bir milliyetcilik dalgasi yaratmislar ve bu ugurda Turk ve diger halklarlara karsi kin tohumlari ekmislerdir. Hesap vermesi gereken
    "Kurtculerdir " , " emperyalist " derin devletlerdir. Ataturkculuk onlerinde hala buyuk bir engel olarak durmaktadir. Bu nendenle Ataturkculuk demek de yeterlidir aslinda.

    Saygilarimla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. nation-ist = ulusçu/milletçi.
      =social-ist=toplumsalcı(society-ist yok)
      national-ist = ulusalcı/milliyetçi...
      Demek ki, kurduğunuz denklikler doğru değil.

      Sil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Değerli milletvekili,
    Yalın dilinizi , nesnelliği ve yakın tarihi içeren bu yazınız için teşekkürler. Siyaset; yarın için bu gün yaptıklarınızın toplamıdır. Bugünden yarına bırakacaklarınızın olması için geniş , ayrıntılı ve gözlemi zengin bir donanım GEREKİYOR.Siz de çok muhtaç olduğumuz bu donanımı görüyor , çok şey öğreniyor ve ümitlerimiz ölmeye yatırılmıyor. Sizi seçen İZMİR seçmeninde ki seçmek bilinci ile övünüyorum.
    Son yıllarda toplumculuğun , siyasetin ve hayatın bu gerekliliği , donanımı, bilinci ve erdemi yadsıdığını acı örneklerle yaşıyoruz. Bu yoksunluğun çok kötü olduğu unutturularak normalleştirildi....Ve CHP, "bu yeni dünya" aldatmacasında hayattan ve geçmişinden kopartıldı. Bilimden, akıldan ve hayattan kopmak istemeyen siyasiler ULUSALCI etiketi altında kötüler olarak anlatıldı. . Değişen emperyalizm, sömürü değildi ......Değişen sadece yol ve yöntemdi. Emperyalizm ve sömürüye karşı "bağımsızlık mücadelesinden gelen , kurtuluş ümidini gerçeğe dönüştüren bizim Türk ulusu bu yeni yol ve yöntemi YUTAMAZDI , YUTMADI...! Milyonlarca para , rüşvet , DİNCİ TACİRLER VE sus payı kullanılıyor.. Gene de "solcu ulusalcıları" yıkamadılar. Yıkamayacaklar...!
    CHP deki utanma duygusu taşıyan herkese, DELEGELERE VE MİLLETVEKİLLERİNE gerçeğe göre davranması için YURTTAŞ çağrısı yapıyorum. Bu gün yarın için / başka anlatımla BU GÜN YARIN Kİ torunları için BİR şey yapsınlar ...... Maskeli siyasi kişilikleri yönetimden uzaklaştırsınlar...CHP ni kurtarsınlar. Aksi halde 2015 seçimlerinde hezimete uğrayacak bir CHP göreceğiz..Tüm göstergeler bunu işaretliyor. O zaman CHP kalmayacak..! Karşılığı olmayan her şeyin olmayacağı gibi CHP nin de kuruluş felsefesi yıkılınca toplumda karşılığı olmayacak.... O zaman, SN. genel başkanımız K.Kılıçdaroğlu: inşa edilen "Başkanlık ve çağdaş padişahlık rejiminde; ÖRNEĞİN Yolsuzlukları önlemek, incelemek ve genel muhasebecilik bakanlığı ADI İLE KURULACAK bir bakanlıkta görev alabilirler....Saadet partili, şimdi CHP ye çağrılan M.Bekaroğlu ile bu bakanlıkta yetki paylaşımı yapabilirler. . Ancak bu görev kendilerini tatmin eder mi , bilemiyorum.. Saygı ile.

    YanıtlaSil
  4. Vekilimiz,
    Dünya Barış Günü'nde bu anlamlı çalışmanız güzel olmuş.
    ATATÜRK düşmanlarına ve bilgi kirliliği ile akıl tutulmasını sağlayan ciddi bir tokat olmuş.

    Elinize ve yüreğinize sağlık...

    YanıtlaSil