1 Aralık 2015 Salı

ARTIK SADEDE GELSENİZ!


Yeni Anayasa yapmaya soyunanlar “Yeni Türkiye” değil, “Başka Türkiye” istiyorlar. Yollarını açmak için pek basit ve temelsiz gerekçeler üretip bunları sonsuz tekrar yoluyla sorgulanamaz hale getiriyorlar. Bu ünlü Nazi taktiğini aşmak, bu kesimi işin özünü söylemeye zorlamak için pek gerekli görünüyor.
*
“Bunu askerler yaptı, sivil anayasa olsun!”
Yani sorun yemeğin kendisi değil de kimin pişirdiği mi? Anayasayı yapanın apoletli olup olmaması mı? Şimdi aynı metni asker olmayan sivil kişiler ele alsa ve olduğu gibi bir kez daha kabul etse ne olacak? Sorun ortadan kalkmış mı olacak?
Aslına bakarsanız, esas oğlan ve ana irade askeri olmakla birlikte, bu iradenin anayasaya dönüştürülmesinde hatırı sayılır bir asker olmayan “siviller” dünyası da vardı. Darbeden bir yıl sonra işler 23 Ekim 1981’den başlayarak “Kurucu Meclis” eliyle yürütülmeye başlanmıştı. Bu meclisin, Danışma Meclisi adı verilen 160 kişilik bir “sivil kanadı” vardı. Anayasayı da bunun içinden oluşturulan bir Anayasa Komisyonu hazırlamıştı. Taslağı kamuoyuna açıklamışlar, DM’nde görüşüp oylamışlardı. Sonra 7 Kasım 1982’de halk oylaması yaptılar; “siviller”den oluşan seçmenin yüzde 91 katılımından %91 “sivil evet” oyu çıkmıştı.
Üstelik sonraki yıllarda da bunun üstüne, yedi adet seçilmişlerden oluşan “sivil” parlamento dönemi ve seçilmişlerin kurduğu 19 adet “sivil hükümet” nöbeti bindi. Bu nöbetler sırasında da, aşağıda belirtildiği üzere, metne pekçok kez, hem de her siyasal renkten “sivil”in eli değdi.
“Asker yaptı, istemem” itirazı derinliksiz bir itiraz. Sıfat yerindeyse böyle çocukça bir itirazın 12 Eylülün yol açtığı yıkımla hesaplaşmaya da, Yeni Anayasa’nın ne olması gerektiği fikrine de herhangi bir katkısı yoktur.
*
"Sen 12 Eylül Anayasasını mı savunuyorsun?!"
Yeni Anayasacıların en mahkum edici ve suçlanan kişiyi utançlara gark eden saldırılardan biri bu. Muhatap kişilerde hızla ve önlenemez bir şekilde “aman, ne demek, estağfurullah, aşk olsun!” deme duygusu yaratıyor.
Ama böyle duygu sellerine kapılmadan önce değinilmesi gereken birkaç nokta var.
Bu anayasanın halkoylamasından çıktığı 7 Kasım 1982 tarihinden bu yana, toplam 87 maddesi/hükmü değiştirilmiş; metne ek fıkra olarak 33 hüküm eklenmiş; metinden 17 madde/hüküm ve 2 cümle “mülga”, yani silinmiş. Metinde toplam 139 noktaya müdahale edilmiş durumda. Kendisi toplam 177 maddeli metinde, neredeyse el değmemiş yer yok.
Üstelik tüm bu değişiklikler, firesiz biçimde “siviller” tarafından yapılmıştır. Hatta yalnızca “yerli siviller” değil, devrede Avrupa Konseyi ile AB Komisyonu’nun “sivilleri” de vardır. Değişikliklerin önemli bir bölümünün “AB’ye Uyum Paketleri” doğrultusunda yapıldığı bilinir.
Yürürlükteki anayasanın ebesi 12 Eylül darbesi, bu gerçek. Ama bu metin, artık o yeni-doğan değil. Bu nedenle “sen darbe anayasasını mı savunuyorsun!” lafının aslı yok.
*
"Aşırı değişiklik geçirmiş, bütünlüğü bozulmuş!"
Yeni anayasacıların bir bölümü, yürürlükteki metnin çok değiştiğini, adeta metamorfoza uğramış olduğunu kabul ediyorlar. Genellikle şöyle söylüyorlar: 1982 Anayasasında 2001 ve 2004’te yapılan kapsamlı değişikliklerle demokrasinin güçlendirilmesi yönünde önemli adımlar atılmışsa da, yapılan çok sayıda değişiklik Anayasanın sistematiğinin bozulmasına ve zaten önemli sorunlar bulunan temel yapısının daha da deforme olmasına yol açmıştır."
Anayasa dediğiniz edebi metin değil ki, sistematiği bozulsun. Metnin sistematiği, bölüm – başlık – madde düzeniyle zapt-ü rapt altındadır. Ama siz eğer sorunu anayasanın “temel yapısı”nda görüyorsanız, o zaman “hükümler”den yani içerikten söz ediyorsunuz demektir ki, burada “deformasyon”dan değil, toplumsal mücadeleden söz etmelisiniz. Başka bir deyişle bu durumda “temel yapıyı nasıl kuracaksınız” sorusunu yanıtlama zorunluluğunuz var demektir.
Ve işin özü de işte bundan ibarettir.
*
Yeni Anayasacılara dememiz şu ki, bizim şu ortalama zekamızla dalga geçmeyi bırakın, bu asılsız lafları artık bir kenara koyun. Belli, gerçek gerekçelerinizi söylemek istemiyorsunuz. Hiç olmazsa neyi silip neyi yazmak niyetindesiniz, onu söyleyin. 

[BAG, Yeni Adana Gazetesi, 30 Kasım 2015]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder