Sivil anayasa kod adıyla ihvancı ve etnikçi bir yeni anayasa yapmak isteyenler, gerçek
amaçlarını ilan etmek yerine, uzun zamandan beri “bu 12 Eylül anayasası, sen bu darbe anayasası değişmesin mi diyorsun!”
diye saldırı halindeler. Oysa yürürlükteki metin, artık o metin değil. Bu, hem
sayılarla hem de hükümlerdeki değişikliklerle ortada olan bir gerçektir.
*
1982 tarihli anayasa 33 yıldan beri yürürlükte bulunuyor.
Bu süre içinde 13 ayrı yılda değişiklik için gündeme geldi.
Metin, 17 ayrı
yasa çıkarılarak değişikliklere uğratıldı.
Bu değişikliklerden üçü 1987, 2007, 2010 yıllarında
yapılan üç ayrı halk oylamasıyla gerçekleştirildi.
Anayasa değişikliğiyle çıkarılan yasalarla 86 madde
yeniden düzenlendi. Toplam 177 ana maddesi olan metnin yüzde 48,6’sı değişti.
Anayasa metni üzerinde, toplam olarak 87 değişiklik, 19
silme (mülga), 33 ek fıkra, 3 ek geçici madde, 12 başlık değiştirme olmak üzere
toplam en az 154 hüküm değiştirme işlemi yapıldı.
*
Bunlar, “darbe anayasası”na makyaj yapmakla sınırlı değil,
hükümler temelinde içerikle ilgili değişikliklerdir. Bunu aşağıdaki beş grup örnek
üzerinden görebiliriz:
(1) Darbelerin bolca kullandıkları ölüm cezasının ve 12 Eylül
dönemi yöneticilerinin yargılanmasını yasaklayan maddenin kaldırılması, eldeki
metnin o anayasa olmaktan çıktığını gösterir.
(2) Askeri darbe, askeri yönetimin baskınlığı demektir. Yapılan
değişikliklerle Milli Güvenlik Kurulu (MGK), olması gerekeni de aşıp basit “danışma
kurulu”na dönüştürülmüştür. Devlet Güvenlik Mahkemelerinde önce yargıçlar sivillerden
atanmış, sonra bu madde ve mahkeme tümüyle kaldırılmıştır. 160. maddeyle ordu,
geniş bir siyasi denetim altına alınmıştır.
(3) Darbelerin ilk adımı, siyasal partileri
yasaklamaktır. Anayasanın siyasi parti yöneticilerine getirdiği yasaklar kaldırılmış,
ardından partilerin kol ve yurtdışı örgütlenmelerine, sendikaların partileri
desteklemelerine, öğretim üyeleriyle yüksek öğretim öğrencilerinin partilere
üyeliğine engel olan hükümler temizlenmiştir. Parti kapatma işlemi, Anayasa
Mahkemesi’nin 3/5 oy çoğunluğuna bağlanarak zorlaştırılmıştır. Hatta öyle ki,
2007 yılında geçici ek 17. maddeyle yüzde 10 barajına takılan şimdiki HDP siyasetinin
önü, bağımsız adayların birleşik oy pusulasında yer almalarını sağlayan yeni
bir mantığa ulaşmıştır.
(4) Darbeler temsil mekanizmalarını askıya alır; anayasaları
temsil sistemini daraltır. Oysa değiştirilen hükümler, temsili sistemi taban ve
tavan bakımından genişletmiştir. Somut olarak, seçme yaşının 21’den önce 19’a
sonra 18’e; seçilme yaşının 30’dan 25’e indirilmesi; milletvekili sayısının
400’den önce 450’ye sonra 550’ye çıkarılması; TBMM görev süresinin beş yıldan
dört yıla indirilmesi gibi değişiklikler, bunun göstergeleridir.
(5) Gözaltı süresinin sınırlandırılması, konut
dokunulmazlığı ve haberleşme özgürlüğü gereğince idarenin yargı kararı ve
yazılı emirle bağlanması, dernek kurma hakkı ile toplantı ve gösteri
yürüyüşleri konusundaki özgürlükler, vb.…. bir darbe anayasasında yer
bulamayacak düzenlemelerdir.
*
Bunlar, yürürlükte bulunan anayasanın darbe döneminde
yapılmakla birlikte, uğradığı değişikliklerden sonra ‘darbe anayasası’
özelliğinden kurtulmuş olduğunu gösterir. “Yeni Anayasa” politikacılarının “şu darbe anayasası değişsin diye…” demelerinin
aslı yoktur. Anayasayı müzakere yok!
diyenlere “sen darbe anayasasını mı
savunuyorsun” diye çemkirmeleri sahtekarlıktır.
*
Peki, biz yürürlükteki anayasayı pek mi beğeniyoruz?
Şu yalan rüzgarını bir söndürelim, bunu ayrıca konuşalım.
Şimdi dediğimiz şudur:
İhvan anayasacılarının başköşeye kurulduğu, etnik-anayasacıların sandalye gıcırdattığı masanın hileli pazarında “yeni anayasa müzakeresi” yapılmaz.
İhvan anayasacılarının başköşeye kurulduğu, etnik-anayasacıların sandalye gıcırdattığı masanın hileli pazarında “yeni anayasa müzakeresi” yapılmaz.
[BAG, Aydınlık Gazetesi, 20 Aralık 2015]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder