13 Aralık 2015 Pazar

“SİVİL ANAYASA” LAFININ TARİHÇESİ


“Sivil anayasa” diye bir anayasa türü yoktur.

Sivil, yurttaşların yaşayışı ile ilgili konular anlamına gelir. Anayasa denen en üst yasanın kendisi doğrudan doğruya bu anlama geldiği için, anayasacılığın anavatanı ve bu “civil” sözcüğünün de kaynak yeri olan Batı ülkelerinde “sivil anayasa” (civil constitution) diye birşeyden söz etmek, saçmalamak anlamına gelir.

Saçmalamanın derecesini, bu sözcüğün karşıtının bizde olduğu gibi “askeri” değil de, devlete ait olan konuları anlatan “siyasal” olduğunu anımsatarak da gösterebiliriz. Anayasa hukukunda “siyasal anayasa” diye bir türden söz etmek ne kadar anlamsız ise, “sivil anayasa” gibi birşeyden söz etmek de o kadar anlamsızdır.

*

Madem öyle, bizde bu laf nereden çıktı?

Kim ortaya çıkardı? Ne anlamda kullandı? Nasıl Yeni Anayasacılık etiketi haline nasıl geldi? Bir deli kuyuya taş atmış örneğinde olduğu gibi, bu sorularla uğraşmak zorundayız.

Saptayabildiklerim şunlardır:

1999 yılında bir “Sivil Anayasa Girişimi” platformu kurulmuştu; bunlar “kendi anayasamızı kendimiz yapalım” diyorlardı. Platform, bir yeni anayasa yapma girişimi idi; şu ya da bu partinin resmi temsilcilerinden değil, bağımsız entelektüellerden oluşuyordu. Dolayısıyla adlarındaki “sivil” sözü anayasayı değil, kendi pozisyonlarını anlatıyordu. Yaptıkları çağrı metninde bir kez bile “sivil anayasa” deyişinin olmaması, sözcüğün anayasayı değil kendilerini tanımladığını gösteren bir kanıttır. Burada yer alanlar, izleyen yıllarda AKP’ye destek veren ve “yetmez ama evet”çi diye şöhret kazanan Murat Belge, Etyan Mahçupyan gibi kimselerle daha sonraları bir ara CHP’de genel başkan yardımcısı da olan Burhan Şenatalar gibi kimselerdi. Girişim zaman içinde etkisizleşti.

Sivil anayasa lafının AKP'ye ait anayasa taslağının adı haline gelişi ise 2007 yılında olmuş görünüyor. O tarihte AKP için anayasa yükünü sırtlanmak üzere partiye davet edilen Zafer Üskül, yapacakları anayasanın “sivil ve demokratik” olacağını söylüyordu. Sivilleşmiş anayasa, “izmlerden kurtulmuş anayasa” idi; bu çerçevede yeni anayasaları ideolojilerden arındırılacak, Kemalizm’den kurtarılacak, renksiz olacaktı. Bu cin fikir, zamanında Zafer Üskül’ün AKP destekçileri olan Mehmet Altan ve Eser Karakaş ile yaptığı bir TV programında heyecanla yükseklere savrulmuştu.

2011 yılında devreye Soros tarafından desteklendiği bilinen TESEV girdi; 2012 yılı boyunca bir “sivil toplum komiseri” olarak, Anayasa Uzlaşma Komisyonunu İzleme Raporcusu oldu.

Aynı tarihlerde, 2012’de Anayasa Bizsiz Olmaz kampanyası belirdi. Bunun ardında Avrupa Birliği’nin TACSO adlı Sivil Toplum Kuruluşları İçin Teknik Destek Projesinin yarattığı dernekler boy gösteriyordu. AB ve ABD merkezlerince desteklenen bu odaklar da sivil anayasacılık serüveninde büyük hayal kırıklıklarıyla geriye çekilmek zorunda kaldılar.

2016 yılında bunların hangi versiyonları belirecek, dikkatle izleyeceğiz.

*

Bir kez daha söylemekte yarar var:

Sivil anayasa lafı, laflardan bir laftır. Anayasal ve hukuksal hiçbir değeri yoktur. Anlamı ve değeri, dış destekli AKP anayasacılığının etiketi olmaktan ibarettir. Propoganda amacı dışında ağırlık taşımaz. Tarihsel, düşünsel, hukuksal olarak içi boştur.

Türkçeye, ait olduğu Latin köklü dillerden anlamından kopuk bir biçimde taşınmış olan “sivil” sözcüğüyle icat edilmiş olan “sivil anayasa” lafını kendi niyetince doldurmaya kalkışanlar elbette pek çoktur.

Örneğin Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç ve benzerleri için “sivil anayasa teolojik -helal anayasa” demektir.

Örneğin akil adam ve AKP milletvekili Mehmet Uçum’a göre “sivil anayasa yüzyılın intikamını alacak anayasa” demektir.

Örneğin İmralı misafiri Öcalan’a göre “sivil anayasa yeni millet tanımı olan anayasa” demektir.


Demek ki nedir? Bizim böyle “sivil” anayasalara ihtiyacımız yoktur.



[BAG, Egeekspress Gazetesi, 14 Aralık 2015]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder