18 Mayıs 2016 Çarşamba

PARÇALI SALDIRILARA HAZIR OLMAK İÇİN



Yeni-Anayasacılar, sil-baştan anayasa dediler, yapamadılar. Kapsamlı anayasa değişikliği dediler, o da olmadı. Şimdi işlerini parça parça görmeye çalışıyorlar.

O yüzden, yapmak istedikleri işi bir bütün olarak görmemiz, her bir ana parçanın öncelik sıralamasını iyi bilmemiz, parçalar arasındaki ilişkileri iyice kavramamız can alıcı hale geldi.

*

Yeni-anayasacılık (1) ulusal/milli, (2) üniter, (3) laik devletin yıkımıdır. (4) Başkanlık rejimi, bu üç yıkıma pelerindir. Türksüz-ümmetli, özerkçi-eyaletli, din-esaslı gövdeye başkanlık rejimi pelerini.

Ümmetlik topluma ve din esaslı devlete geçmenin şartı, Türksüz anayasa yapmaktır. Ulusal/milli devlet engeli kaldırılmadıkça, ümmet-toplumunun önü açılamaz. Bu nedenle, Türk Milletinin egemenlik kavgasını es geçenin verdiği laiklik mücadelesi, koftur.

Başkanlık pelerinini giymenin şartı, özerkçi-eyaletçi bir devlet kurmaktır. Bütünşehircilik, Yerel Yönetim Özerklik Şartçılığı, bölgesel resmi-dilcilik, bölge valiliği, bölge meclisçiliği, vb… hep bu amaca hizmet eder. Bu nedenle, kimlik ve eyaletçilikten hiç söz etmeden başkanlığa karşı çıkanların muhalefeti, kayıkçı kavgasından ibarettir.

*

Bizim Anayasa’da 6 numaralı madde, Türkiye’nin sahibini tayin eder. Egemenliğin kayıtsız ve şartsız Türk Milletinin olduğunu söyler. Bunu söyleyerek devletin ulusal/milli devlet olduğunu ilan eder. Yeni anayasacıların hedef tahtalarındaki madde budur. Egemenliği Türk Milletinin olmaktan çıkarmak.

AKP’li İsmail Kahraman, 2012 tarihli yeni-anayasa taslağında bunu açıkça yaptı. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir dedi, nokta koydu. Milletin kim olduğunu gösteren hiçbir cümle eklemedi.

HDP’li Leyla Zana’nın da milletvekili yeminini “büyük Türk Milleti önünde” etmekten erinişi hepimizin gözleri önünde oldu. Türk Milleti önünde değil, “Türkiye milleti önünde” diyerek bir ahali icat etti.

Şunu ya da bunu bir yana koyun. Yeni-anayasacıların bir numaralı rahatsızlığı, 6. Maddeden, egemenlik hak ve yetkisini tayin eden hükümden kaynaklanıyor. Dolayısıyla “ilk dört maddeye dokundurtmam” bağırışlarının aslı yoktur. Bunlardan sormamız gereken ilk hesap, bu noktadadır: Ya 6. Maddeye? Ona dokundurtacaksın yani!

*

Başkanlık tartışmaları çerçevesinde ikinci hedef de belirginlik kazandı.

Şimdi TBMM Başkanlığı yapan İsmail Kahraman, 2012’de yazdığı yeni-anayasa taslağında ilginç bir iş daha yapmış bulunuyor. Aynı Kahraman gibi, AKP konuşanları da üniter devletten yana olduklarını söyleyip duruyor, üniter devlet yapısına kimse dokunamaz! Özerklik, federasyon, eyaletleşme olmaz! deyip duruyorlar. Gelin görün ki yaptıkları başka. Kahraman kendi taslağında üniter devletin tüm mekanizmalarını ortadan kaldırmış bulunuyor.

Şimdiki anayasanın 123. Maddesinde yer alan “idare kuruluş ve görevleri ile bir bütündür” hükmü, Kahraman’ın taslağında uçmuş gitmiş. Tam adıyla söyleyelim. İdarenin bütünlüğü ilkesi yok. Bu ilke yoksa üniter devlet nasıl kurulacak? Kurulamaz. Bu ilke kaldırılmışsa, ülkenin bütünlüğü bölünebilir kılınmış, üniter devlet kırılıp sistem özerkliğe, eyaletleşmeye, federasyona açılmış demektir.

Anayasanın ilk dört maddesine (“devlet ülkesi bakımından bölünmez bütündür” denerek kurulan üniter devlet ilkesi 3. Maddededir) ‘dokundurtmam’ diyenlere sormamız gereken ikinci hesap bu noktadadır: Ya 123. Maddeye? Ona dokundurtacak mısın?

*

Biz, yeni-anayasacılığın dört unsuruna karşı direnişimizi, ayrı ayrı her bir unsura karşı sürdürmeliyiz. Ama başarılı bir sonucun, doğru odaklanıştan geçtiğini unutmamalıyız. Odak noktamız, ulusal/milli devlet savunmasıdır. 

Şöyle de diyebiliriz: Türk Millet’li anayasa, ümmetlik toplum ve etnik kimliğe dayalı siyasetlerin karşılarındaki birincil engeldir.

Anayasa Saldırılarına Geçit Yok!


(BAG, Aydınlık, 18 Mayıs 2016)






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder