23 Mart 2016 Çarşamba

IRAK ANAYASASI ÇOĞULCU ve ÖZGÜRLÜKÇÜ!


31 Ocak 2016 günü, Ankara’da yeni anayasacılığı değerlendirmek amacıyla bir toplantı yapılmıştı. Toplantıda, Türkiye’ye büyük bir tuzak kurulduğu ve bu tuzağa karşı çıkmanın yurttaşlık görevi olduğu sonucuna varıldı. Bu görevi yerine getirmek üzere “Milli Anayasa Hareketi” adıyla çalışmaya karar verildi.
İşte bu çalışmalar kapsamında 19 Mart 2016 günü Eskişehir’de bir panel düzenlendi. Panelin konuşmacılarından biri olan Eski CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz konuşmasına, 2005 yılında Irak için yapılan anayasayı anlatarak başladı.
Çok çarpıcıydı.
*
Irak işgal anayasasının başlıca özellikleri şöyle..
2003 yılında Irak’ı bir dizi mazeretle demokrasi, özgürlük, barış adına işgal edenler; El Garib hapishanesindeki işkenceciler; Irak’a “yeni anayasa” yapmışlardı. Yeni Irak ve Iraklı Anayasası…
Yeni Iraklılar, anayasalarında kendi topraklarını eski Yunanca Mezopotamya adıyla anıyor, başlangıç bölümünde bu anayasayı “bizi sevenlerin uluslararası desteğini yanımıza alarak…” yaptık diyorlardı.
Başlangıç’ta yazdığına göre, bu anayasa “çoğulcu” idi.
Madde 3’e göre “Irak milliyetler, dinler, mezhepler ülkesidir. Arap Birliği sözleşmesine bağlı ve İslam aleminin bir parçasıdır.”
Anayasa mezhepçilik ve ırkçılığa karşı milli birliği tesis ettiğini söylüyordu. Bunun için etnik, dini, mezhebi ve aşiret toplulukları temelinde, çok-milliyetli, çok-mezhepli bir toplum ve devlet yapısı kurmuştu. Milliyetlerden ve mezheplerden sayılabilenler sayılmış, bunların dışında başkalarının da statü ve kimlik sahibi oldukları ilan edilmişti. Elbette artık iki resmi dil vardı: Arapça ve Kürtçe. Ancak diğer topluluklar da kendi anadillerini çoğunlukta oldukları yerel ya da bölgesel yerlerde resmi dil olarak kullanabilirlerdi.
Anayasa toplumun birliğini sağladığı gibi, Irak’ın toprak bütünlüğünü de sağlıyordu. Bunun için federal idi; her federe parça kendi anayasasını yapacak ve o bütünlük içinde kalıp kalmayacağını hep oylamaya açık tutacaktı.
Bu anayasaya göre Irak elbette egemen bir devlettir. Peki Irak’ta egemenlik kime aittir diye sorarsanız, böyle bir topluma sözde “Irak Milleti” dense de özde böyle bir şey olmadığından, Madde 5’te egemenliğin sahibi şöyle belirlenmiştir: Egemenlik hukukundur!
O hukuku kuran bir özne olmalı; o kimdir? 
Yoktur! 
İşin özü de bundan ibarettir. 
Irak ulusu yok olmuştur.
*
Bizim için neden ilgi çekici?
Çünkü 2005 tarihli İşgal Edilmiş Irak’ın Irak Cumhuriyeti Anayasası, Türkiye’de “çoğulcu-özgürlükçü anayasa” talep ettiklerini söyleyen kesimlerin hülyalarının gerçekleşmiş halidir.
Bu çuvalın Irak’ın başına geçirilmesi, ülkenin hem toprak hem toplum bakımından parçalanması, ‘uluslararası toplum’ diye adlandırılan küresel çetenin 15 yıl süren baskı, tehdit, ambargo ve nihayet işgali sonunda mümkün oldu.
Aynı çuvalın, ülkemizde 2009 yılından bu yana elden ele geçirildiğini görme zorunluluğumuz var. Zamanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “iyi şeyler olacak” dediği 11 Mart 2009 tarihini başlangıç alalım mı? Oslo görüşmelerinde pazarlığı yapılan yeni anayasa başlıklarını anımsayalım ve 2011’de AKP ile CHP’nin “çoğulcu-özgürlükçü yeni anayasa” hedefinde HDP ile buluşmalarını aklımızda tutalım.
*
Siyasette kavramlar birer kod işlevi görürler. Önemli olan kavramların sizin aklınızdaki anlamları değil, içlerine çoktan doldurulmuş olan anlamların ne olduğunu bilmektir. Örneğin günümüzde “çoğulcu-özgürlükçü anayasa anlayışı”, turuncu devrimlerin ya da BOP ve Arap Baharı harekatının ulusal/milli ve laik toplum/devlet yapılarını yıkarak yerine çok-milliyetli ve çok-mezhepli zayıf, gevşek, egemenlik hakkı ortadan kaldırılmış siyasi çerçeveler yaratmak anlamına gelir.
*
İlgililer için Irak İşgal Anayasası -2005, tam metin olarak internette şu adreste bulunuyor:

(BAG, Egeekspress, 21 Mart 2016)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder