31 Ocak 2016 günü, Ankara’da yeni anayasacılığı değerlendirmek
amacıyla bir toplantı yapılmıştı. Toplantıda, Türkiye’ye büyük bir tuzak kurulduğu
ve bu tuzağa karşı çıkmanın yurttaşlık görevi olduğu sonucuna varıldı. Bu
görevi yerine getirmek üzere “Milli
Anayasa Hareketi” adıyla çalışmaya karar verildi.
İşte bu çalışmalar kapsamında 19 Mart 2016 günü Eskişehir’de
bir panel düzenlendi. Panelin konuşmacılarından biri olan Eski CHP Uşak
Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz
konuşmasına, 2005 yılında Irak için yapılan anayasayı anlatarak başladı.
Çok çarpıcıydı.
*
Irak işgal
anayasasının başlıca özellikleri şöyle..
2003 yılında Irak’ı bir dizi mazeretle demokrasi,
özgürlük, barış adına işgal edenler; El Garib hapishanesindeki işkenceciler;
Irak’a “yeni anayasa” yapmışlardı. Yeni Irak ve Iraklı Anayasası…
Yeni Iraklılar, anayasalarında kendi topraklarını eski Yunanca
Mezopotamya adıyla anıyor, başlangıç
bölümünde bu anayasayı “bizi sevenlerin
uluslararası desteğini yanımıza alarak…” yaptık diyorlardı.
Başlangıç’ta yazdığına göre, bu anayasa “çoğulcu” idi.
Madde 3’e göre “Irak milliyetler, dinler, mezhepler
ülkesidir. Arap Birliği sözleşmesine bağlı ve İslam aleminin bir
parçasıdır.”
Anayasa mezhepçilik ve ırkçılığa karşı milli birliği
tesis ettiğini söylüyordu. Bunun için etnik, dini, mezhebi ve aşiret
toplulukları temelinde, çok-milliyetli,
çok-mezhepli bir toplum ve devlet yapısı kurmuştu. Milliyetlerden ve mezheplerden
sayılabilenler sayılmış, bunların dışında başkalarının da statü ve kimlik
sahibi oldukları ilan edilmişti. Elbette artık iki resmi dil vardı: Arapça ve
Kürtçe. Ancak diğer topluluklar da kendi anadillerini çoğunlukta oldukları yerel
ya da bölgesel yerlerde resmi dil olarak kullanabilirlerdi.
Anayasa toplumun birliğini sağladığı gibi, Irak’ın toprak bütünlüğünü de sağlıyordu. Bunun
için federal idi; her federe parça
kendi anayasasını yapacak ve o bütünlük içinde kalıp kalmayacağını hep oylamaya
açık tutacaktı.
Bu anayasaya göre Irak elbette egemen bir devlettir. Peki Irak’ta egemenlik kime aittir diye
sorarsanız, böyle bir topluma sözde “Irak Milleti” dense de özde böyle bir şey olmadığından,
Madde 5’te egemenliğin sahibi şöyle belirlenmiştir: Egemenlik hukukundur!
O hukuku kuran bir özne olmalı; o kimdir?
Yoktur!
İşin özü de bundan ibarettir.
Irak ulusu yok olmuştur.
Yoktur!
İşin özü de bundan ibarettir.
Irak ulusu yok olmuştur.
*
Bizim için neden
ilgi çekici?
Çünkü 2005 tarihli İşgal Edilmiş Irak’ın Irak Cumhuriyeti
Anayasası, Türkiye’de “çoğulcu-özgürlükçü
anayasa” talep ettiklerini söyleyen kesimlerin hülyalarının gerçekleşmiş
halidir.
Bu çuvalın Irak’ın başına geçirilmesi, ülkenin hem toprak
hem toplum bakımından parçalanması, ‘uluslararası toplum’ diye adlandırılan
küresel çetenin 15 yıl süren baskı, tehdit, ambargo ve nihayet işgali sonunda
mümkün oldu.
Aynı çuvalın, ülkemizde 2009 yılından bu yana elden ele
geçirildiğini görme zorunluluğumuz var. Zamanın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “iyi şeyler olacak” dediği 11 Mart 2009 tarihini başlangıç alalım
mı? Oslo görüşmelerinde pazarlığı yapılan yeni anayasa başlıklarını anımsayalım
ve 2011’de AKP ile CHP’nin “çoğulcu-özgürlükçü
yeni anayasa” hedefinde HDP ile buluşmalarını aklımızda tutalım.
*
Siyasette kavramlar
birer kod işlevi görürler. Önemli olan kavramların
sizin aklınızdaki anlamları değil, içlerine çoktan doldurulmuş olan anlamların
ne olduğunu bilmektir. Örneğin günümüzde “çoğulcu-özgürlükçü
anayasa anlayışı”, turuncu devrimlerin ya da BOP ve Arap Baharı harekatının
ulusal/milli ve laik toplum/devlet yapılarını yıkarak yerine çok-milliyetli ve çok-mezhepli zayıf,
gevşek, egemenlik hakkı ortadan kaldırılmış siyasi çerçeveler yaratmak
anlamına gelir.
*
İlgililer için Irak İşgal Anayasası -2005, tam metin
olarak internette şu adreste bulunuyor:
(BAG, Egeekspress, 21 Mart 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder