23 Mart 2016 Çarşamba

KAVGANIN ADI EGEMENLİK HAKKI


Bizde 2000’li yıllarda gündeme gelen yeni anayasacılık, aynı yıllarda Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkelerinde, yani BOP adı verilen yıkıcı Amerikan işgaline hedef olmuş topraklarda da yükselmişti.
Komşumuz Irak, 2003’te, kendine uluslararası toplum adını takmış Atlantik ittifakı tarafından, sahte gerekçelerle ve demokrasi, özgürlük, barış adına işgal edildi. İki yıl sonra Yeni-Irak ve Yeni-Iraklı tanımı yapan ‘çoğulcu ve özgürlükçü yeni anayasa’ zuhur etti. 
www.ydh.com.tr/resimler/files/20101224_irakanayasasi.pdf 
*
İşgal Anayasasının 7. Maddesinde, Yeni-Irak’ta “Saddam Baasçılığı ve bütün sembolleri başta olmak üzere ırkçı(?), terörist(?), köktendinci(?) veya etnik ayrımcılığı(?) benimseyen… her türlü görüş yasaktır ve Irak’taki siyasal çoğulculukta yeri yoktur” dendi. Çoğulculuğun sınırı böyle çizildi.
Irak Arap Ulusu silindi; toplumun siyasal varlığı ‘Irak halkının bileşenleri’ne dönüştürüldü.
Bu anayasa Irak’ın toprak bütünlüğünü garanti ediyorum diye iddia ederek, her parçanın ayrılma yolunu açık tutan sözde federal bir sistem kurdu. Egemenliği toprak üzerinde parçalara böldü, ülke toprağını sürekli yeniden biçim verilebilir bir gevşekliğe sürükledi.
Bu anayasa Yeni-Irak’ın ulusal/milli bir dünya olduğunu reddetti. Madde 3’te “Irak bir milliyetler, dinler ve mezhepler ülkesidir” dedi. Resmi dili ikiledi; Arapça ve Kürtçe. Buna, nüfusu çoğunlukta olan idari birimlerde Türkmence ve Süryanicenin de resmi dil olduğunu ekledi. Bir kat daha çıktı; bir bölge yerel dilin kendi bölgesinde resmi dil olmasını isterse, bunu referandumla kararlaştırabilir hükmünü getirdi. Ülke genelinde devlet ve özel eğitim kurumlarında eğitim-öğretim, bu dillerin yanısıra Ermenice ve Aramice gibi farklı dillerde yapılabilir hale getirildi.
Bu anayasaya göre Yeni Irak’ın resmi dini İslam’dır. Ama inanç konusunda herkes “aile hukukları”na bağlı kalma hakkına sahiptir; böylece Yeni-Irak, kabile-aşiret temellerine geri döndürüldü. Öte yandan tüm din ve mezheplere ayrı örgütlenme yetkisi verildi. Vakıf ve dini kuruluşlar, din-vicdan özgürlüğü adına cemaatlerin mülkiyetine ve idaresine teslim edildi.
İşte böyle, Yeni-Irak, çok-milliyetli haliyle çoğulcu, çok-dinli ve mezhepli haliyle özgürcü kılındı.
*
Bu kadar çokçu ve özgürcü olununca, Yeni-Irak’ta egemenlik kime aittir?
Gerçekten de Yeni-Irak gerçeğine son fırça darbesini vuran yanıt, bu sorunun karşılığıdır. Yeni Anayasanın 5. Maddesi bu konuyu şöyle halletmiştir:
“Egemenlik hukukundur. Halk yetkilerin ve bunların meşruiyetinin kaynağıdır, bu iradeyi gizli, genel ve doğrudan oy vererek, anayasal kurumlar aracılığıyla kullanır.”
Egemenlik milletin değildir; çünkü Yeni-Irak’ta artık Irak Ulusu yoktur. Ortada Iraklılar vardır; ama bunlar çeşitli bileşenlerden [HDP diliyle halklardan] oluştukları için, anlaşılan “Irak Ahalisi” olabilecek kadar bile bir bütün oluşturamaz. 

Egemenlik hakkı kendisine verilmiş “hukuk” ise, açık ki yapma-yaratma gücü olan bir özne, irade, kişi değil, kendisi bir irade tarafından yapılan-yaratılan şeydir. Yeni-Irak’ta egemenliğe sahip olan bu “hukuk” kimin dersiniz? Acaba bu sözü “egemenlik Allah’ındır” diye okuma gayreti içinde olanlar var mıdır? Varsa, herhalde işgalci güçlerin işbirlikçiliğinde bunun daha ötesinde bir durak yoktur.
*
Ülkemizdeki yeni anayasacılık yerli, iç dinamiklerden gelen bir saldırganlık değildir. Yeni-Türkiyeci anayasacılık, Yeni-Irak Anayasası ile aynı hedefe yöneltilmiş bir harekettir. Gayrımilli bir saldırıdır.
Bizler bu nedenle Milli Anayasa Hareketi adı altında bir araya geldik. Bu adımızla 27 Mart 2016 Pazar günü Ankara’da kurultay topluyoruz. Yeni-Türkiye sayıklaması içindeki gayrımilli anayasacılığa karşı, ulusal varlık ve haklarımızı savunduğumuzu daha yüksek bir sesle ilan edeceğiz.

İkinci müdafaa-i hukuku milliye hareketi içindeyiz. Siz de gelin!

(BAG, Aydınlık Gazetesi, 23 Mart 2016)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder