16 Şubat 2016 Salı

ANAYASA MASASINDA NE OLDU?


16 Şubat 2016 akşamı AKP adına Ömer Çelik açıklamalar yaptı.

“Şimdiki anayasa 12 Eylül orijinli” dedi. Buna dikkat etmeli; yürürlükteki anayasa niteliği bakımından darbe anayasasıdır, diyemedi. Çünkü artık değil. “Bir gece baskınıyla yapılmış darbe fermanı” diyerek de gerçeğe aykırı konuştu. Darbe 12 Eylül 1980’de yapılmıştı, anayasa iki yıl sonra 7 Kasım 1982’de halkoyuna sunuldu ve bir ferman değil bir “yasa” sürecinin ürünüydü.

Çelik'in açıklamaların nedeni, CHP’nin Anayasa Uzlaşma Komisyonunun 3. Toplantısında masadan ayrılması ve TBMM Başkanının “komisyon sona erdi” demesiydi.

*

MHP, Komisyon “Yeni Anayasa Yapamaz” Diyor….

AKP sözcüsünün dediğine göre, Anayasa Uzlaşma Komisyonu “yeni anayasa taslağı yazacaktı”. Ama kendisi açıklıyor ki, masanın çevresindeki partilerden biri, MHP, “olmaz” demiş.

Çelik, ilginç bir şekilde bu itirazı önemsemediklerini gösterdi. Oysa en başta karara bağlanması gereken konu bu değil mi? Eğer bu görüş farklılığını görmezden gelirseniz, “otoriter”, “baskıcı”, “parti muhafızlığı”, “herşeyi ben bilirimci”, “militer” bir tavır sergilemiş olmuyor musunuz? Bu masa bir “uzlaşma masası” değil mi? Komisyonun görev ve yetkisini belirleme yetkisi, yalnızca AKP’ye mi ait?

Üstelik MHP’nin görüşü de geçerli ve isabetli bir görüş. Ömer Çelik hayret verici biçimde tersini söylese de, hem siyaset bilimi hem de anayasa hukuku bakımından pek açık. Kurucu, temel yasalar büyük alt-üst oluş dönemlerini düzene sokar; olağan parlamentolar da yaşamı bu temelde düzenler. Eğer olağan parlamentolar “yepyeni anayasa”lar yapabilecekse, yasa yapma görevini hangi temele göre yürütecekler? Temel esasları oynayıp durursa, devlet bir yana aile bile varlığını sürdüremez. İktidar partilerine sapla samanı birbirine karıştıran zayıf gerekçelerle yürümek yakışmıyor. 

*

Asıl Mesele Süreci Devam Ettirmek…

Komisyonun ne yapıp ne yapamayacağı gibi en temel konuda karşı tarafı dinlemeyen AKP, “tartışmak istiyor”. Başkanlık rejimini tartışalım” diyor, “demokrasi burada, siyaset tartışa tartışa…” diyor.

Sonra asıl meseleyi söylüyor: “Yeni anayasa yapma süreci, yeni anayasanın kendisi kadar önemlidir.” İşte bu doğru. Parlamentodaki partileri tezgaha oturtamazlarsa yeni anayasa dokuyamazlar. Bu iş, meşruiyet eksikliğiyle olmaz. İnat edip yapan olursa yapabilir; ama o anayasanın ömrü yılı aşmaz. Bunun farkındalar. 

*

AKP Ne Yapacak?

Ömer Çelik, şimdi ne yapacakları konusunda iki sözleri olduğunu söyledi, ama üç şey söyledi:

1. TBMM Başkanı bu süreçte şeffaflığa önem verdiğini söylemişti; Komisyon tutanaklarını kamuoyuna açıklamasını istiyoruz.

2. CHP masaya dönsün.

3. CHP masaya dönmezse, diğer iki partiyle çalışmaları yürütürüz.

*
AKP’nin Çaresizliği…

Böyle bir komisyonun çalışmalarının “gizli” yürütülmesi, kendi başına skandaldı. Ömer Çelik’in “tutanaklar açıklansın” isteği çok yerindedir.

“CHP masaya dönsün” sözü ise anormal ve meşruiyet görüntüsüne ne kadar muhtaç olduklarının açık ilanı.

“Süreci” üç partiyle sürdürmeye hazır oldukları sözü ise umutsuz laf zinciri… Bunu yapabilmek için, herşeyden önce, MHP’nin “bu komisyon yeni anayasa yapamaz” şeklindeki ve bizce de son derece isabetli olan görüşünden vazgeçmesini sağlamalı.

HDP’ye gelince, o bir yeni anayasacı. AKP, bu partiyle başbaşa verip “yeni anayasa” yapabilirse buyursunlar yapsınlar.

*
Sonuç

AKP sözcüsü Ömer Çelik’in “yeni anayasa milletin talebidir” sözü, açıklamasındaki en boş sözlerden biridir. Yeni Anayasa, AKP ile HDP yönetimlerinin talebidir. Bunu “milletin talebi” diye sunmaya gayret etmek, içi boş siyasete örnektir. Milletin sorunları pek çoktur; bu sorunların içinde nedeni anayasa olan sorun yoktur.

Kendini, siyasal partisini, kendi ideolojisini “millet” ile özdeş hale getirip konuşmak, işte bu, dünyanın neresinde olursa olsun, tam ve tartışmasız olarak, eleştirmeyi pek sevdikleri “tek-parti” tavrıdır.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder